25 - Zâhir

10K 932 48
                                    

En sonunda yırtılma sesleri son bulunca kitaptan kesik bir nefes verişi andıran bir ses duyuldu. Annem, ben ve Aktan hızla başımızı kaldırıp bir sonraki hamlesi için anneanneme bakarken o hafif bir gülümsemeyle bize bakıp parmaklarıyla kitabın kapağını aralamak için sıkıca tuttu.

“Hazır mısınız?”

🌙

Kesik bir sesle “Evet.” diye söylendim anneanneme bakıp. Aktan ise arkamda huzursuzca kıpırdandı. Anneannemin parmakları arasında bana ait olan gümüş rengi yerini eski kahverengi rengine terk edince aktan kısık sesle küfretti.

Anneannem ise hafifçe gülümseyip kitabın kapağını yavaşça kaldırdı. “Sırlar kitabının sayfalarına hoş geldiniz çocuklarım.” diye mırıldandı anneannem.

Kitabın ilk sayfası öyle büyüleyiciydi ki gözlerimi oradan ayıramadım. Gözlerim çizimim her bir ayrıntısını tavaf etmeye başlarken, parmaklarımı uzatıp sayfaya dokunma isteğimi zorlukla bastırdım. Kan kırmızısı sayfanın üzerinde sırasıyla dizilmiş, çıplak üç kadın vardı. Renkler öylesine canlıydı ki sanki dün bu resim buraya çizilmiş gibiydi.

Merakla sayfaya eğilip, resmin tüm ayrıntılarını incelemeye başladım.

Soldaki ve ilk kadının ellerinde, başının üzerine kaldırmış ve gözlerinde belirgin bir huzurla baktığı bir hilal vardı. Dikkatlice yüzüne bakınca bu kadının genç olduğu belli oluyordu. Gümüş rengi saçları belinden yerlere kadar inip, onu bir duvak gibi kaplıyordu. Saçlarının uçları ise ayakları altında yatan ve ağzını tehditkar bir şekilde açmış olan siyah pumanın üzerine dökülüyordu.

İkinci ve hamile olan kadının ellerinde hiç bir şey yoktu. Fakat parmakları bir dolunay gibi resmedilmiş karnının üzerine yerleştirilmişti. Karnın belirli yerlerinde ise uzaktan damar gibi gözüken ama yakından dikkatlice bakılınca görülen minik mavi nehirler vardı. Boynundaki altın rengi kolyenin ucunda ise göbeğine sürtünen, gökkuşağı renklerinin birbirine karıştığı bir opal taş duruyordu.Rüzgarda havalanmış gibi uçuşan altın rengi uzun saçları ise belinde son buluyordu.

En son ve en yaşlı kadının ise bir elinde hilal şeklinde bir ay, diğer elinde ise ay kadar parlak, bembeyaz bir hançer göğe kaldırılmış olarak duruyordu. Kadının boynuna kalın bir iple bağlanmış, zümrüt yeşili pelerini ise ayaklarının dibinde, başını elindeki hançere doğru kaldırmış bir kuzgunla beraber resmedilmişti.

Aktanın nefesini yanağımda hissettiğimde hızla ona döndüm. “B-böyle güzel bir tasviri hayatım boyunca görmedim ben.” dedi kekeleyerek “Hele ki ne zaman yapıldığı belli olmayan ama böylesine kusursuz korunmuş olanını.” dedi gözlerini anneanneme kaldırıp

Anneannem yüzünde belirgin bir zafer ifadesiyle Aktan'a baktı. “Gördüklerinden sonra bizim deli olmadığımızı sonunda idrak etmişsin oğlum. Bazen akıl sınırları dışında süregelen bazı olaylar vardı. Mistik de, ilahi de yada büyü. İşte tam şu anda bedenin ve ruhun bunun tam orta yerinde, bu olayları tadıyor. Ben, Leyla yada Yelda hiç birimiz normal insanlardan farklı değil ama onların idrak kapasitesinin bir o kadar da üstündeyiz. Doğduğumuzdan beri bunun içindeyiz.” dedi ona bakıp

Aktan anneannemde olan gözlerini çekip bana döndü. Masanın üzerine aynı anda zıplayan Artemis ve Luna ince bir mırıldamayla kitaba yaklaştı. Lunanın meraklı hallerine kuşkuyla bakıp onu hemen kitaptan uzaklaştırdım. “Hayır bu sefer yaklaşamazsın Luna.” diye söylendi anneannem de

“Bunlar tanrıçanın bedenleri.” dedi resmi gösterip “Ilk kadın genç ve canlı, bir o kadar da heyecanlı olan tanrıçadır. Elinde tuttuğu hilale dikkat edin. Aydınlığı az. Bu daha yaşamında göreceklerinin ve tecrübelerinin yetersizliğini temsil ediyor. Ortadaki tanrıça ise doğurganlığı, yeniden hayat vermeyi ve üretmeyi temsil ediyor. Son tanrıça ise olgunluğu, gücü ve bilgeliği tasvir ediyor.” dedi açıklayıcı ses tonuyla

Rüyada SaklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin