~5.Bölüm~

11.5K 617 11
                                    

" Dadıcığım" diyerek ona sarıldı. Penelope, ona sarılan kızın sırtını sıvazlarken
"Tatlım" diye mırıldandı. Dadısının kollarından ayrılırken
"Tüm gün kasabada ne yaptın dadıcığım?" Diye sordu, bir yandan boydan boya, her iki tarafı güllerle donanmış giriş kapısına giden yolda, yürüyorlardı. Dadı Penelope bu soru karşısında öksürdü ve
"Unuttun mu Rebekah? Her ay bu tarihte, baban tarafından gönderilen para, kasabaya ulaşıyor." Dedi. Rebekah dadısı Penelope'nin sarf ettiği laf nedeniyle, aklına gelen kötü bir hatırayı başından atmak için konuyu değiştirmek zorunda kaldı, tatlı bir gulumse yaydi yüzüne ve hevesle konuşmaya başladı
"ismi Klaus Penelope... " Klaus'un ona anlattığı her detayı, dadısıyla paylaşmaktan memnun bir şekilde, devam etti konuşmaya...
***
Simsiyah saçlarıyla bembeyaz teninin uyumu ve gözlerinin maviliğiyle güzel bir kadındı Rebekah diye düşündü Klaus. Dolgun bir vücuda sahipti, kalıplıydı, vücudunun her hattı göze çarpıyordu... o gül kurusu, bedenini saran geceliğinin dekoltesinden muhteşem bir şekilde sergilenen göğüsleri, yürürken sallanan biçimli kalçası... Kesinlikle bir hanımefendi yerine, seksi bir ateş parçasıydı.
Klaus bunları düşünürken sertleştiğini hissedebiliyordu.
"Tanrım, başka şeyler düşünmeye çalış Klaus! O, sadece herkesten daha fazla yiyen bir kasaba kızı" diye geçirdi aklından.
Yavaşca gözlerini kapattı ve aklından onu ve tatlı vücudunu atmaya çalıştı.
"Tatlı değil Klaus, şişko!"diye mirildandi. Bir süre sonra
"Tatlı değil, tatlı degil" diye ikna olmaya zorlarken kendini, yavaşça uykuya daldı.
***
Aradan iki saat geçmişti ve yaralı adam sonunda uyanmıştı. Gözlerini açtığı sırada, ayaklarının dibindeki koltukta oturanın Rebekah olmasını beklerken, Penelope ile karşılaşınca hafifçe şaşırdı Klaus. Penelope, derin uykusundan uyanan adamı gördükten sonra, okuduğu kitabı kapatıp hala elinde tutarken,ayağa kalktı.
"Merhabalar Bay Klaus " oldukça resmi bir ses tonu kullandı Penelope. Klaus bu resmiyet karşısında, hafifçe doğrulup düz durmaya çalıştı.
"Bayan Penelope" diyerek, başıyla kısa bir selam verdi.
"Sizi çok iyi gördüm" Klaus minnettar bir tavır sergileyerek
" Size ve Bayan Rebekah'ya ne kadar teşekkür etsem az Bayan Penelope, hayatımı kurtardınız. " dedi
"İyi olmanıza sevindim Bayım " ardından, genç adama bakmayı sürdürürken
" belki de, bu durumdan ailenizin haberi olmalı, siz ne düşünüyorsunuz?" Dedi Penelope.
Klaus, Penelope'nin bu sözü üzerine, yutkundu. Bu imkansızdı. Öyle bir şey kesinlikle olamamalıydı. Hiç düşünmeden konuşmaya başladı,
"Ah bayan Penelope, yaşlı bir babam var ve böyle bir haber karşısında, ne kadar güçlü kalabilir bilemiyorum. Eğer size yeteri kadar rahatsızlık verdiğimi düşünüyorsanız , şu an kalkıp gitmemem konusunda hiç bir sebep yok" diyerek kuru bir sesle konuştuktan sonra, yarasına ufak bir bakış attı.
"eh yaram dışında tabi"
Penelope gücenmiş bir tavır sergiledi, Klaus'un sarfettiği laflar nedeniyle.
"Rica edeceğim, Bay Klaus. Biz yardıma muhtaç kişileri görmemezlikten gelen insanlar değiliz. Tanrı şahidim olsun ki, aklımdan sizin sarf ettiginiz şekilde bir düşüncenin geçmediğini belirtmek isterim."
"Ben kimseyi rahatsız etmek istemem bayan Penelope, yarın sabahın ilk ışığıyla buradan ayrılacağım konusunda, sizi temin ederim "
Penelope içini kaplayan suçluluk duygusuyla
"Lütfen, söylediklerimi yanlış anladınız, ben sadece ailenizin sizi merak edip telaşlanmalarından endişeliyim. Ve henüz iyileşmeden sizi bu evden göndermeye niyetimizin olmadığını, aklınızdan çıkarmamanızı tavsiye ederim." Dedi ve Klaus'un tek bir kelime bile etmesine fırsat vermeden yanından ayrıldı.
***
Gecenin karanlığı köşke çökerken, Rose gaz lambalarını açmayı bitirmişti. Köşk sakinleri uyumak için çekiliyordu ve Rebekah geçen ki gece yaptığı gibi bu gece de Klaus'un baş ucunda bekleyecekti. Gerçek şu ki, Klaus'un artık endişe edilecek bir durumu kalmamıştı, her gece rutin bir şekilde sürdüğü ilacı sürüp, odasına çekilebilirdi Rebekah. Ama nedense onun yanında kalmak, onunla sohbet etmek, onun hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyordu garip bir şekilde.
Klaus'un rahatça oturabilmesi için, sırtının arkasına bir kaç yastık koyduktan sonra, az önce oturduğu koltuğa geri döndü.

"Öyle iyisiniz değil mi?" Klaus, genç kadının bu sorusuna minnettar bir şekilde gülümseyerek cevap verdi.
" evet çok daha iyiyim" Rebekah tatlı bir şekilde gülümserken
"Sevindim" diye mırıldandı. Kısa bir sürenin geçmesi ardından, Klaus ciddi bir tavır takındı.
"Size iyice yük olduğumu düşünüyorum Leydi Rebekah, bundan ötürü biraz mahçubum"
Rebekah
"Rica ederim Klaus, öyle bir şeyi asla kabul etmem. Bu kasabada hangi kapıyı çalsanız, size öyle davranacaktır. Sizi öyle bırakamazdık, lütfen böyle şeylerle kafa yormayın ve iyileşmeye bakın" dedi dostane bir yaklaşımla. Genç Klaus, bu tatlı hanımefendinin naif sesiyle söylediği laflar üzerine mahçup tavrını hala korurken, gülümsedi. Ardından, gözlerini Rebekah'nın oturduğu koltuğun yanı başında duran, komodine çevirince
" sürekli okur musunuz ?" Diye sordu. Rebekah bu soru karşında, heyecanla gülümsedi ve kitabı eline aldı. "Evet, tahmin ettiğiniz gibi. Ama bu aralar kendimi tatlı aşk romanlarına kaptırdım, kurtulamıyorum"
Klaus genç kadının derin mavi gözlerine baktı
"Aşk kadını mısınızdır leydi ?" Rebekah gözlerini ele geçiren bir çift mavi bakışın hükmünden kendini kurtaramıyor gibiydi. Ve Tanrı biliyordu ya, bu soru onu hazırlıksız yakalamıştı.
Aşk kadını mıydı? Bu soruya nasıl bir cevap verilmeliydi? Bir süre sonra Rebekah hala düşündüğü için, geciken cevap nedeniyle Klaus, yanlış bir harekette bulunmuş olmanın verdiği endişeyle kaşlarını çattı.
"Sormamam gereken, bir soruydu sanırım?" Rebekah bakışlarını sonunda, genç adamın mavi gözlerinden kurtarmayı başarırken, başını elindeki kitaba indirerek dudaklarını yalayip,
"Hayır kesinlikle öyle değil, aslında bu yaşıma kadar aşkı tatmadığım için pek aşk kadını olduğum söylenemez" diye mırıldandı.
Klaus genç kadının sesindeki hayal kırıklığını hissetmiş gibiydi, bu nedenle aşk gibi derin bir konuya girmeye çalıştığı için kendine kızdı. Belli ki bu konu leydi Rebekah'yı hüzünlendirmeye yetmişti. İş başa düştü düşüncesiyle, ortamı bu etkiden kurtarmak için harekete geçti. Gülümseyerek
" Neden bana sevdiğiniz bir bölümü okumuyorsunuz? Sanırım ihtiyacım olan şey, bu" dedi. Rebekah, kafasını kaldırıp ona baktı.
" bunu ciddi anlamda istiyor musunuz ?" Diye sordu şaşkınlıkla.
"Sesiniz o kadar tatlı ve yumuşak ki, ruhumu dinlendirdiğine emin olabilirsiniz" diye konuştu, genç kadının gözlerine bakarak. Ve o an Rebekah, Tanrı şahidi olsun ki, bayılacağını hissetti. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyor ve ne diyeceğini bilemiyordu...
Fakat Klaus, ellerini çoktan kafasının arkasına atmış bir vaziyette, gözlerini kapatarak keyfine bakmaya başlamıştı bile.
"Evet leydim, ben hazırım" Rebekah gözlerini kırpıştırdı ve
" Ah evet, pekala başlıyorum" dedi. Kendine gelmeye çalışan Rebekah, dün gece altını çizdiği paragrafı Klaus ile paylaşmak üzere okumaya başladı.
Klaus genç kadının o tatlı sesiyle gözlerini açarken, onu incelemeye koyuldu. Yeniden ve yineleyerek...
Bugün farklı bir gecelik vardı üzerinde; toz pembe, omuz dekolteli, uzun kolları olan bu gecelik, bembeyaz tenine o kadar yakışmıştı ki Klaus gözlerini ondan almak istemiyordu.
Siyah dalgalı saçları, yukardan serbest bir şekilde toplanmıştı ve bir tutamı yanağına doğru süzülüyordu.
Genç adam gözlerini boynundan aşağıya doğru indirdi. Geceliğin üst kısmı dolgun göğüslerine baskı yaptığı için, nazik bir şekilde dışarı taşırmıştı. Ve Klaus bu manzaranın onu deli ettiğine karar verdi.
Bu manzaraya daha fazla dayanamayarak bakışlarını, Rebekah'nın kitabı tutan ellerine yöneltti.
Parmakları şekilliydi ama kalın bileklere sahipti. Bembeyaz kalın bileklere... Bakışları yeniden yüzüne kayınca, kelimelerin usulca arasından dökülen, küçük ağzının ne kadar tatlı olduğunu düşündü. Ve onu tamamlayan küçük burnunu da sevmişti genç adam.
Güzel bir kadın diye düşündü Klaus.
Güzel bir taşra kızı... diye düzeltti yeniden. Londra'nın lüks yaşantısına pek kabul edilmese de, her erkeği baştan çıkarabilecek kadar dolgun ve çekici vücuduyla güzel bir taşra kızı...
Bunları düşünürken, Klaus sakince
" Tanrı yardımcım olsun" diye geçirdi aklından. Ve ateşle oynamaktan zevk alır gibi onu izlemeye devam etti.

BEYAZ KALIN BİLEKLER (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin