~22.Bölüm~

7.9K 538 24
                                    

  Dün sokak ortasında Rebekah ile girdiği laf dalaşı anını hatırladı yeniden Klaus Salvatore, ahbapları ile beraber ikinci brendiyi içerken. Bu genç kadının uysallaşmak bilmeyen karakteri Klaus'un sabrını zorlamaya başlıyordu. Zira her geçen gün daha da saldırgan bir tavır sergiliyordu ona karşı. Rebekah'ya olabildiğince nazik yaklaşımlarda bulunsa da, karşılığında sürekli iğneleyici laflar buluyordu. Ve bu can sıkmak için yeterince güçlü bir nedendi Klaus için. Hele ki ahbaplarıyla beraber vakit geçirirken, aklı Rebekah ile meşgul olması oldukça sinir bozucuydu. Tanrı aşkına Klaus Salvatore kadar umursamaz bir hovardanın, eğlencenin doruklarını yaşayan insanlar arasında, kendini bu düşüncelerle yorabilecek duruma düşürmesini anlamdıramıyordu. Üstüne üstlük, Rebekah'nın keyfinin yerinde olduğunu görmesine rağmen. Hatta o kadar yerindeydi ki genç kadın, Bayan Bennet'in oğlu için çöp çatanlık yapabilme adına ettiği çay teklifini, utanmadan tartışabiliyordu adeta. Bu durum Klaus'un bedenine yayılan kıskançlık duygusunu daha da körüklüyordu. Ve elinden hiç bir şeyin gelmemesi de, öfkesini iki katına çıkarmaya yetiyordu.
Ne ara bu kadar çileden çıkmıştı?  Yüce Tanrım! Diye geçirdi aklından Klaus. Sinirliydi. Neden sinirli olduğu hakkında bir fikri vardı elbette, ancak bunu kendine itiraf etmekte güçlük çekiyordu. Gururu her defasında onu engelliyordu.
Hadi ama umursamaz olması gereken kişi kendisiydi. Bir zamanlar saf aşkıyla ona tapan Rebekah değil! Pekala doğruyu söylemek gerekirse onu öylece terk edip gitmek, aylar boyunca aklına bir defa bile getirmemesi, düşüncesizlikle gecirdigi her gün yaptığı en büyük hata olabilirdi Rebekah'ya karşı. Bunu kendi içinde itiraf edebiliyordu cesaretle. En azından buna cesareti vardı. Ancak onu burada Londra'nın lüks yaşantısının, ve bu büyük şehrin aç gözlü erkeklerinin kollarında görünce beyninden vurulmuşa döndü. Rebekah burada olmamalıydı, o denizin en dibinde gömülü olan bir inci gibiydi. Bu aç gözlü haydutların eline geçmemesi gerekiyordu, zira Londra'daki hiç bir erkek onu hak etmiyordu ve buna kendisini de dahil etmekten çekinmiyordu Klaus.
Tanrı şahit ki, Rebekah'nın havası bambaşkaydı ve balodaki erkeklerin bir çoğunu etkisi altına almış gibiydi. Kolaylıkla kendine varlıklı bir eş bulabileceğine dair hiç şüphesi yoktu. 
Birden başka bir adamın Rebekah'ya dokunacağı fikrini aklından geçirince,  midesinin alt üst olduğunu hissetti ve yüzünü buruşturarak önündeki bardağı eliyle itti. Bu hareketi gören en yakın arkadaşı  Colin Hale ona baktı.
"Salvatore? "  Klaus omuz silkti.
"Aç karna içmemem gerektiğini fark ettim"  Colin bu cevaba karşılık olarak sadece
"Ah oldukça ağır bir içki" dedi ne diyeceğini bilemeyerek zira sorunun başka bir şey olduğuna adı gibi emindi Colin Hale. Ama arkadaşının üzerine gitmemeyi tercih ediyordu, ancak anlatmak isterse pek tabii onu dinlerdi.
İçkilerini yudumlarken, Grayson ailesinin patavatsız oğlunun bir anda
"Sevgili Dostlar!" Diye seslenmesiyle, dikkatleri ona doğru verdiler. Grayson elindeki brendiden bir yudum alıp gururla gülümsedi ve
"Evlenmeye karar verdim!" Diye bağırdı. Colin ile Klaus gözlerini devirip önlerine dönerken, etraftan ıslık ve alkış sesleri yükseliyordu.
"Tam bir budala" dedi Klaus, önündeki kadehe bakarak.
Grayson bir kahkaha attıktan sonra, etrafı susturarak
" Gelinimin kim olduğunu tahmin etmeniz için size iki saniye veriyorum. Kimin tahmini doğru çıkarsa, ona 1000 sterlin ödeyeceğim." Diyerek haykırdı. Bu cömert teklifi duyan kalabalık, heyecanla tahminleri bağırmaya başlamıştı bile.  Colin
"Bu adamın dünyaya geliş sebebini hala sorgulamaktayım" deyince, arkadaşı Klaus
"Onunla evlenecek kadına şimdiden acımaya  başladığımı söylemeden edemeyeceğim" diyerek karşılık verdi.
Kalabalıktan yükselen tahminler devam ediyordu ve  doğru tahminin hala gelmemesi üzerine,Grayson iyice keyiflenmişti.
"Hey hey hey!" Diye bağırdı ve brendisinden bir yudum aldıktan sonra
" sakin olun ve beni dinleyin dostlarım"   bir elini cebine koyarak konuşmasına devam etti.
" üzülerek söylemeliyim ki, tahminlerinizin hepsi yanlış"  İnsanlar, hayal kırıklığıyla nidalar yükseltmeye başladılar. Ancak Grayson buna rağmen konuştu
" gelinimin kim olduğunu tahmin edemezsiniz, zira o güzeller güzeli Rebekah William"  diye bağırdı. Bunu duyan  erkek sürüsü beğeni ve kıskançlıkla nidalar yükselttiler. Ancak Klaus Salvatore, Grayson aptalının dediklerini işitince beyninden vurulmuşa döndü adeta. Ne diyor bu ahmak? Rebekah William dediğine adım gibi eminim. Diye geçirdi aklından. Sinirden bütün hücrelerinin uyuştuğunu  ve alnındaki damarlarların zonkladığını hissetti. Onu parçalayacaktı. Evet bunu yapacaktı, gidip o Grayson piçini gebertecekti.
"Seni aşağlık herif!" Diye haykırdı tüm öfkesiyle. İçinde büyüyen öfke onu yiyip bitiriyordu. Rebekah'nın isminin o alçak adamın ağzından çıkmış olması, tüylerini diken diken etmeye yetmişti. Böylesine leş bir ortamda onun adını nasıl olur da alırdı ağzına? Tüm öfkesiyle yerinden aceleyle kalktı. Colin de arkasından hızlıca kalkarak
"Klaus!" Diye seslendi onu durdurmak istercesine.  Ancak Klaus'un durmaya niyeti yok gibi görünüyordu. O adamı öldürecekti, onu kendi elleriyle boğazlayacaktı.
"Grayson!" Diye kükredi  etrafındaki insanları var gücüyle itmeye başladı.
"Seni aşağlık, şehvet düşkünü adi herif!" Diye bağırmaya devam etti, ona doğru ilerkerken.  Grayson korkuyla etrafına bakındı. Tanrı aşkına neler oluyordu, Salvatore çıldırmış olmalıydı.
"Sakin ol Salvatore!"  araya girmeye kalkıştı başka bir adam. Klaus Salvatore, onu durdurmaya çalışan adamı tek bir yumrukla yere sererken yürümeye devam ediyordu. Etrafta uğultu iyice çoğalmıştı ve Klaus sonunda avına yaklaşmıştı. İki eliyle Grayson'ın yakalarından tuttup kendine çekti.
"S-salvatore ne yaptığını sanı-"  Klaus'un ona kafa atmasıyla beraber sözü yarıda kalmıştı.  Colin arkadaşının bir delilik yapmasını önlemek adına onu durdurmak için çabalıyordu.
"Klaus, Kendine gel!"  Diye bağırdı onu çekiştirirken. Klaus Salvatore kimseyi duyabilecek durumda değildi.
"Seni alçak!"  Derken ellerindeki adamı yumruklamaya devam etti. Grayson'ını yeniden yakalarından kaldırıp kendine çekti.
"Sen kim oluyorsun da Leydi Rebekah'nın konusunu fahişe dolu bir ortamda gündem edebiliyorsun?"  Diye kükredi yüzüne karşı. Ardından bir yumruk daha patlattı. Ve bir tane daha...
"Bak buraya Grayson, bir daha fahişe kukusu yalayan o pis ağzına Leydi Rebekah'nın adını aldığına şahit olursam, emin ol seni kendi ellerimle öldürürüm"  ellerindeki adamı kendine çekti sertçe  ve bağırmaya devam etti.
"Beni anlıyorsun değil mi?"  Grayson korkuyla başını sallamaya başladı. Klaus onu hızla yere bırakıp, kalabalığa doğru döndü ve haykırdı, herkesin iyice duyabilmesi için.
"Bu sadece Grayson için geçerli değildi" 
Ortam iyice sessizleşince Colin'e dönüp
"hoşça kal" diyerek kapıya doğru yürüdü.

BEYAZ KALIN BİLEKLER (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin