~42.Bölüm~

7.2K 471 22
                                    

  İngiltere-Londra

William Malikhanesi

    "Lord Salvatore, salonda sizi beklemekteler efendim"  Lord William, çalışma odasında masasındaki evraklarla uğraşmayı bırakıp hizmetçisine baktı.
"Ah.." küçük bir nidadan sonra başını tekrardan evraklarına çevirdi ve
"Lütfen ona beş dakika sonra aşağıda olacağımı söyle" dedi. Hizmetçi, aldığı talimatla beraber bir baş hareketinden sonra odadan çıkıp kapıyı kapattı.
Elindeki samandan yapılma kağıtları düzeltip, masanın bir tarafına koyarak ayağı kalktı. Sandalye ve masa arasında sıkışıp kalmaktan kurtulurken, kendini düzelterek kapıya doğru yürüdü. Aklındaki soruya bir cevap bulamıyordu ve aklını kurcalayan bu sorunun konusu ise elbette ki Lord Salvatore'un burada oluşunun sebebiydi. Bu sorunun cevabını verebilecek tek kişi aşağıda kendisini bekleyen Lord Salvatore olduğu için, onu öğrenmek nedeniyle aşağı inmek üzere kapıyı açarak odadan çıktı.

  "Bu ne hoş bir süpriz Lord"  dedi yanına yaklaşırken. Lord Salvatore aşağıda beklediği süre içinde ona ikram edilen soğuk limonata bardağını komidine bırakarak ayağa kalktı.
"Memnun olmanıza sevindim"  Bu arada Lord William, onun tekrardan otuması için eliyle koltuğu nazikçe işaret etti.
"Lütfen oturun"  Lord Salvatore yerine yeniden oturdu.
"Sizi neden rahatsız ettiğimi merak ediyorsunuzdur muhtemelen" deyince Lord William
"Ne münasebet, rahatsızlık verdiğinizi düşünüyorsanız buna kırılırım" diyerek karşılık verdi. Yaşlı Lord mahçup bir ifadeyle gülümsedikten sonra
"Sizinle konuşmak istediğim bir konu var Lord" diye bir açıklamada bulundu.
"Evet bunu tahmin edebiliyorum" meraklı gözlerle Lord Salvatore'a bakıyordu. Konuşmaya devam etti Marcus Salvatore.
"Lord william" Louis William, onu beklediğini belirtecek bir baş hareketiyle karşılık verdi.
"Kızınız Rebekah"  kaşlarını catan yaşlı adam konuştu.
"Kızım Rebekah mı?"
"Lütfen sakin olun, demek istediğim şu ki"  gülümsedi.
"Benim müstakbel gelinim sayılıyor"  Lord William karşısında oturan yakın dostunun sarf ettiği sözlerle beraber yaşadığı şaşkınlık nedeniyle gözlerini kıstı ve
"Beni affedin ancak kulaklarımın yanlış duymadığına emin olmak istiyorum. Siz az önce ne dediniz?"  Deyince Lord Salvatore anlayışlı bir tavırla elini dostunun bacağına koydu.
"Evet biliyorum ani oldu, size öylece söylemek istemezdim. Ama inanın ben de bugün öğrendim. Ve ne yapacağımı bilemez bir halde kapınızda buldum kendimi"  Lord William, Marcus Salvatore'un dediklerini algılamaya çalışırken
"Lord siz neler diyorsunuz? Bu nasıl olur?" Diye mırıldandı üzerinden atamadığı şaşkınlıkla.
"Size anlatacağım dostum olan biteni, şahit olduğum her şeyi size anlatacağım" diye güvence veren Lord Salvatore, küçük bir tebessüm fırlattı ahbabına
"Ve itiraf etmeliyim ki, bu hayatımda aldığım en güzel haber Lordum"  dedi yüzündeki gülümsemeyi korurken.

***

Bibury Kasabası

  Bibury kasabasına karanlık çökerken, Rebekah sonunda uyumaya çıkan Penelope'nin ardından merdivenin başında bekleyerek onun gidişini seyrediyordu. Gayet iyi durumdaydı ancak tedbiri elden bırakmamak adına ona çok iyi bakılıyordu köşkte. Eskisi kadar ona zorlu işler yüklenmiyor, herkes  yapması gereken işleri kendileri halledebiliyordu. Rebekah, dadısını yormak istemezken eski sağlığına yeniden kavuşmasını dört gözle bekliyordu.
"Yetiştin mi?" Diye sordu gülümserken Rebekah. Penelope merdivenleri çıkmış odasının önüne yetişmişti bile.
"Sen hala orada mısın? Kitabına dön artık"  diye seslendi, Rebekah'nın sorusuna karşılık olarak. Genç kadın dadısının tatlı azarlayışının ardından, kıkırdayarak yarıda bıraktığı kitabına dönmek üzere her zamanki yerine; pencerenin önündeki tekli koltuğa doğru yürümeye başladı.
Üzerinde, giymekten hep memnun olduğu geceliği vardı. Oldukça rahat hissediyordu ve üstündeki tatlı yorgunlukla kitabını okumaya devam edecekti. Amacını gerçekleştirmek üzere koltuğuna yayılmıştı bile Rebekah. Komidindeki kitabı eline almadan önce, Rose'un onun için komidine koyduğu sıcak sütü içmek adına bardağına uzandı ve eline aldı. Sütünü içerken, dün sabah yaptığı kurabiyelerden bir kaç tane yemesinde hiçbir sakınca görmediğini düşünürken, içindeki kuralcı ses bunun kötü bir fikir olduğu konusunda onu uyardı ve Rebekah, yaşadığı kararsızlık yüzünden gözlerini devirerek yarısını içtiği süt bardağını yerine koydu.
Kurabiye hayalini rafa kaldırarak, kitabı eline aldı ve okumaya başladı.

***

  "Evet hazırım"  konakladığı hanın odasında boy aynasına bakarken, heyecandan öleceğini düşündü Klaus. Bu garip bir durumdu zira Klaus Salvatore, hiçbir kadın için bu  şekilde evham yaptığını hatırlamıyordu. Bu durum onun gülümsemesine sebep olurken, aynada hala kendini seyrediyordu. Mutlu hissediyordu Salvatore, alışık olmadığı bir hissiyat tüm benliğini ele geçirmişti. Ve Klaus bundan büyük bir haz duyuyordu.
"Güzel gelinim" diye mırıldandı yüzündeki tebessümü korurken. Sabırsızlanıyordu; onu görmek için, kollarına almak ve onun güzel kokusuyla bu aciz bedenini taçlandırmak icin sabırsızlanıyordu.
Aklındaki bu huzur veren düşüncelerle birlikte aynanın karşısından çekilip, pencerenin önündeki sallanan sandalyeye doğru yürüdü. Bu sırada eliyle cep saatini açarak, saatin kaç olduğuna bir göz attı. Henüz erkendi, Penelope uyumak için odasına çıkmamış da olabilirdi.
Bir iki saat daha beklemekte fayda var diye geçirdi aklından ve kendini sandalyeye bıraktı. Klaus Salvatore ne ara bu kadar düşünceli olmuştu? Hayret edilesiydi.
Genç adam dirseğini sandalyenin koluna dayayıp, çenesinin altında tutarken büktüğü işaret parmağını burnunun ucuna koyarak düşünmeye devam etti. Ve Her zaman yaptığı gibi gözlerini kıstı.
Annesi hayatta olsaydı ve onun bu haline tanık olsaydı, tepkisi ne olurdu acaba? Bu merak konusuydu Klaus için.
Eminim... diye geçirdi aklından.
Eminim biricik oğluyla, bu kadar sevgi dolu olmaya başladığı için gurur duyardı...

BEYAZ KALIN BİLEKLER (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin