Rebekah, dün gece giymiş olduğu geceliğiyle, genç adamın ayaklarının dibine yerleştirdiği koltuğunda oturmuş, kitabını okuyordu. Saat 12'yi geçmişti ve yaralı adam hala uyuyordu. İki saat önce (akşam ilacını), onu uyandırmamaya özen göstererek sürmüştü yarasına. Hemencecik iyileşmesini ümid ediyordu, çünkü garip bir şekilde kim olduğunu merak etmekteydi Rebekah. Kitabını okurken aradan yarım saat geçmişti, okumayı bitirdiği sayfayı sessizce çevirmeye çalışıyordu. Biraz sonra genç adamın
"Su.." diye inlemesiyle, genç kadın yerde yatan adama baktıktan sonra, yerinden kalkıp altın kaplamalı sürahiden su doldurarak, genç adamın yanına çöktü. Yaralı adamı doğrultup, bardağı dudaklarına götürerek ve dilediği kadar içmesine müsaade ederek, geri uzanmasına yardım etti.
Rebekah, adamın uyuduğuna emin olduktan sonra, tekrar yerine oturup kitabını okumaya devam etti.
***
Yere düşen bir cismin sesiyle, gözlerini açtı. Bir kaç kere kırpıştırıp, ovaladığı gözlerini etrafta gezdirdi. Uyuyakalması iyi olmamıştı onun için. Başını aşağı eğince, yere düşerek onun uyanmasına neden olan kitabı alıp,komidine koyarken gözü, yerde uzanmış ona bakan genç adama kayınca gülümsedi.
"Ah sonunda uyanmışsınız! " genç adam, karşısındaki kadının başını döndürecek kadar güzel bir gülümsemeyle
" siz de leydim" dedi. Ah Tanrım! Rebekah, şuracıkta bayılabileceğine dair, yemin bile edebilirdi. Sakin görünmeye çalışarak yerinden kalktı ve genç adamın yanına çöktü
" nasıl hissettiğinizi merak ediyorum"
"gayet iyi hissediyorum" Rebekah memnuniyetle
" Sevindim" deyince,
"Size minnettarım leydim, o gece beni evinize almasaydınız, kapınızın önünde ölü olabilme ihtimalim oldukça yüksekti" diye mırıldandı genç adam.
Rebekah tatlı bir şekilde gülümsedi.
" önemi yok gerçekten, sizi iyi görmek oldukça sevindirdi" ardından ayaklanıp
"İlacınızı sürmemiz gerek, uyandığınıza göre bunu yapabiliriz" dedi ve ilk yardım çantasına uzanıp, onu aldıktan sonra, dün gece yaptığı gibi doğrulmasına yardımcı oldu. Genç adam, Rebekah'dan önce davranıp, dik durabilmek adına, ellerini genç kadının kalın beline koydu. Yaralı adamın yüzü, Rebekah'nın boynuna oldukça yakın duruyordu, ona öylesine yakın duran kadının, insanın içini ısıtan tatlı bir kokuya sahip olduğunu düşündü bir anda. Gömleğini çıkardığı gibi uzanmasına izin verdi Rebekah. Yarasını açıp temizlerken, onu izledi genç adam. Yüzünü, boynunu ve kendine gelmesini sağlayan, kan akışının hızlanmasına neden olan geceliğinin derin dekoltesini... Bembeyaz dolgun göğüslerini iyice sıkıp, muhteşem bir şekilde sunan derin dekoltesini...
Genç kadın işini bitirdikten sonra, başını kaldırdığı an genç adam bakışlarını yarasına indirdi.
"İşlem tamamdır. Gelin sizi giydirelim" dedi gulumseyerek, Rebekah. Genç adam, üzerindeki bu havayı atmak için
"Yaram nasıl ?" Diye sordu. Adamı yeniden doğrultan Rebekah
"gayet iyi, endişelenmenizi gerektirecek bir durum olmadığına eminim" dedi yumuşak bir ses tonuyla. Ve sohbet sona ererken, yeniden genç kadının boynuyla yüzyüzeydi. O güzel boynu, o muhteşem derin dekolteye giden bir yoldu sanki, onun için...
Rebekah, gömleği giydirdi ve onu yatırdıktan sonra,
"Sizin kahvaltıya kadar dinlenmenizi istiyorum bayım" ardından "Hemen iyileşseniz iyi olur" dedi şaka edercesine. Genç adam yaramaz bir çocuk edasıyla
" ah, benden hemen sıkıldığınızı düşüneceğim neredeyse leydim " dedi. Rebekah, duyduğu bu laf karşısında, cilveli bir şekilde kıkırdadı.
"Öylece yatan bir erkekten, kim sıkılmaz" adam, genç kadının sarf ettiği bu sözlerle beraber şaşkınlıkla, yerinden kalkıp, elindeki eşyaları yerine koyduktan sonra
" ben hazırlanıp geliyorum, size iyi istirahatler bayım" diyip, o dolgun kalçasını sağa sola sallandırarak yürüyen genç kadının, arkasından bakakaldı
***
Güzel bir kahvaltı sonrası, Rebekah hastasının baş ucuna oturmuştu bile. Genç adam bu sabah çok daha iyiydi, bu her halinden belli oluyordu.
"Pekala, artık bu gizemli lordun kim olduğu hakkında fikir sahibi olmak istediğimi, söylemek isterim" dedi. Genç adam, rahat yer yatağında doğruldu.
"Kendimi size daha tanıtamadığım için affınıza sığınıyorum, eh siz de şahit oldunuz ki buna engel teşkil eden, bazı olaylarla başa çıkma konusunda, biraz meşguldüm" ardından, yüzüne çarpık bir gülümseme yaydı ve
"Ben Klaus Salvatore" dedi. Rebekah memnuniyetsiz bir tavırla,
"Sadece Klaus mu? Merakımı giderme konusunda başarısız oluşunuz, beni hayal kırıklığına uğrattı lordum"deyince, genç adam ciddi bir tavır takınarak
" şunu söylemek zorundayım ki, ben bir lord değilim. Benim babam bir çiftçidir." Dedi. Fakat Rebekah, buna aldırış etmemişti.
" peki bu hale nasıl geldiniz, bay Salvatore." Diye sordu. Klaus bu soru karşısında, işaret parmağıyla kafasını kaşıdı. Sanki konuşmakta zorluk çekiyor, gibiydi.
"Şey ... bir domuz yüzünden. Evet yabani bir domuzun saldırısına uğramak üzereydim ve ben de cebimde taşıdığım çakıyla bir çeşit savaşa girdim domuzla yani... kendi aramızda... boğuşurken nasıl olduğunu anlayamadan, elimdeki çakıyı kendime sapladım... ee gecenin karanlığında hiç bir şey göremediğim için, olayın tam olarak nasıl geliştiğini size anlatamayacağımı, üzülerek söylemek mecburiyetindeyim. " Rebekah, Klaus'un anlattıklarına inanıp inanmama arasında gidip geliyordu. Anlattıkları ona pek inandırıcı gelmese de, gerçeği saklamasının bir nedeni olduğunu düşünerek, onu sıkıştırmak istemediğine karar verdi.
" Evet anlıyorum... bu kötü bir olay" diye mırıldandı. Ardından koca bir gülümsemeyle
" ama iyileşiyorsunuz, yaranız oldukça iyi durumda. En kısa zamanda ayaklanacağınızdan hiç şüpheniz olmasın."dedi. Genç adam da
"Öyle ümit ediyorum" dedi hafif buruk bir gülümsemeyle.***
Elindeki çaydan bir yudum alıp
" Pekala leydim sıra sizde..." dedi Klaus. Rebekah komidindeki çayı eline alırken
" Adım Rebekah, bu koca köşkte bir dadım, bir hizmetçim, bahçıvanım ve şoförümle yaşıyorum." Dedi tatlı bir ifadeyle. Klaus merakına yenik düşerek
"Peki ya aileniz?" Diye sordu. Bir hüzün dalgası bütün benliğini ele geçirdi sanki, başını eğip çaydaki yansımasına baktı Rebekah.
"Ailem yok. Kasabadaki eski köşkümüzde çıkan yangın sonucunda, onları kaybettim ve dadımın yetiştirmesiyle büyüdüm." Ardından, ufak bir tebessümle başını kaldırıp, adama baktı.
"Ailemden geriye bana, bu köşk ve içinde çalışanlar kaldı." Klaus ciddi tavrını koruyarak
"Üzgünüm" deyince, Rebekah ortamı ele geçiren hüzne karşı gelebilmek için ayaklanıp, çay fincanını genç adamın elinden almaya yeltendi
" bir bardak daha içmek ister miydiniz?" Klaus bardağı ona uzattı.
"Hayır teşekkür ederim. Sanırım biraz uyusam iyi olacak, yorulduğumu hissediyorum" Sesi gerçekten yorgun geliyordu.
" Ah tabii, siz dinlenin. Uyandığınızda görüşmek üzere" diyen Rebekah, fincanları komidine koyup, odadan çıkmak için salonun, mutfak tarafına açılan kapısına doğru yöneldi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KALIN BİLEKLER (TAMAMLANDI)
Tarihi Kurgu"Seni istemiyorum, hiçbir zerreni istemiyorum !" Genç kadının ağzından çıkan her kelime bir iğne edasıyla bedenine saplanıyordu genç adamın, ancak her zamanki gibi sahte bir yüzle yarım ağız gülümsedi. "Seni küçük yalancı, beni ne kadar istediğini g...