"Senin o tatlı lavanta kokunu alabiliyorum. Burnumun ucunda salına salına geziniyordu baştan çıkarıcı bir şekilde. Ancak nasıl olur? Birbirimize oldukça uzakken kokunu bu aciz burnumda hissediyor olmam nasıl mümkün olur?"
"Çok da uzak sayılmam Klaus"
"Tahmin ettiğimden de uzaksın Rebekah"
"Gözlerini aç..."
Bu tatlı emir, hayallerle uzaklaşan genç kadının ettiği son laftı ve Klaus bu emirle beraber gözlerini sabahın ilk ışıklarına doğru açtı.
Neredeydi?
Hala aynı yerde olmalıydı. Yeniden üzerine çöken hayal kırıklığıyla somurttu genç adam. Aslını söylemek gerekirse, yaşadığı hayal kırıklığı aynı yerde uyanmış olması değildi, az önce yaşadığı şeylerin hepsinin bir rüyadan ibaret olduğunu fark etmesiydi.
Lavanta kokusu... Bu ne gerçekçi bir hissiyattı.
Bir dakika.. Genç adam kaşlarını çattı. Artık tamamen ayıktı ve burnuna gelen yoğun lavanta kokusu da neyin nesiydi?
Göğsüne çöken ağırlığı fark edince, şaşkınlıkla başını eğip alt tarafa baktı. Eh elbette mecazi anlamda taşınan bir ağırlıktan bahsedilmiyordu.
Tanrı aşkına göğsünde biri uyuyordu.
Ve bu koku...
Oldukça tanıdık bir kokuydu ve fark etmesi hiç de uzun sürmedi genç adamın.
Bu Rebekah'ydı!
Yüce Tanrım!
Rüyada olabilir miydi? Başını hızla kaldırıp, masmavi renge boyanmış olan gökyüzüne baktı.
Hayır bu kadar gerçekçi bir rüya mümkün olamazdı. Vücuduna yayılan heyecanla gözlerini kırpıştırdı ve yeniden başını eğdi.
Bu o!
Tanrım ne hoş bir durumdu öyle...
Uyandırmalı mıydı?
Hayır... Ah evet..
Sonunda dayanamazken
"Rebekah" dedi yumuşak bir ses tonuyla. Elini yavaşça genç kadının yanağına gitti ve onu okşamaya başladı.
"Uyan Rebekah..."
Karşılık pek gecikmedi ve Klaus buna oldukça sevindi. Rebekah yavaşça uyanırken, başını kaldırıp ona baktı. Yüzündeki mutlu ifadeyi gören genç adam parıldayan mavi gözlerle onu inceledi.
"Bugün hava harika öyle değil mi?" Diye sordu genç kadın.
Klaus Salvatore bu soru karşısında bir çocuk edasıyla tutamadığı göz yaşlarının gözlerinden yanaklarına doğru süzülmelerine izin verirken, kollarındaki güzel kadını içine hapsetmek istercesine sımsıkı sarmaladı. Akan yaşlarıyla beraber"Güneşim.." derken, burnunu kadının saçlarına gömerek güzel kokusunu içine çekti. Rebekah da gözlerinde hapsettiği yaşların yanaklarından akıp genç adamın gömleğini ıslatmasını seyretti ve bir taraftan onu sarıp sarmalayan kolların özlemin giderecek şekilde tadını çıkarıyordu.
Ve Rebekah yeşerdiğini hissediyordu, bunu en derinden hissedebiliyordu.Klaus da yaşadığını hissediyordu, güzel sevgilisinin kollarında hayatın var oluşuna, çok uzun bir süreden sonra yeniden tanık oluyordu
Ve bu muhteşem bir duyguydu ...Sevgili dostlarım, lütfen yorumlarınızı esirgemeyin, sizin değerli düşüncelerinize ihtiyacımın olduğunu söylemek isterim.
Sevgilerimle...
Little Blair.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KALIN BİLEKLER (TAMAMLANDI)
Historical Fiction"Seni istemiyorum, hiçbir zerreni istemiyorum !" Genç kadının ağzından çıkan her kelime bir iğne edasıyla bedenine saplanıyordu genç adamın, ancak her zamanki gibi sahte bir yüzle yarım ağız gülümsedi. "Seni küçük yalancı, beni ne kadar istediğini g...