~29.Bölüm~

7.4K 473 1
                                    

"Gidiyorum" Lord Salvatore, oğlunun kararlı duruşuyla sarf ettiği  kelimeyi işitince, anlam veremeyen gözlerle ona baktı.
"Nereye?" Klaus omuz silkti ve
"Seyahat etmek istiyorum, uzun süredir buradayım sıkıldığımı hissediyorum" diye bir açıklamada bulundu. Lord Salvatore, oğlu Klaus'un ani kararıyla şaşkına uğramadığını inkar etse, yalan söylemiş olurdu. Zira genç adam seyahate çıkmak istediği vakitlerde babasını ikna etmek adına, iki üç gün öncesinden zemin hazırlamaya başlardı. Lord Salvatore bunu adı gibi biliyordu.
Baba Salvatore, kuşkuyla oğluna bakarken
"Aniden alınmış bir karar olmalı bu" dedi. Klaus babasının gözünden hiçbir şeyin kaçmadığını tekrardan hatırlattı kendine bıkkınlıkla.
"İnkar etmenin bir gereği olmadığını düşünerek söylemek isterim ki; evet"
Lord Salvatore
"Ben de bir nedeninin olup olmadığını öğrenmek isterim Klaus" dedi, oğlunun cesaretle verdiği cevaba karşılık olarak. Klaus gözlerini devirmemek için büyük bir çaba sarfederek buldu kendini. Bu güne kadar babasına en ufak bir saygısızlıkta bulunmamıştı genç adam. Babasının sözlerine her zaman derinden bir itaat içerisindeydi ve bundan hiçbir vakit şikayetçi olmamıştı. Zira doğru olan buydu ve o böyle yetiştirilmişti. Bugünden sonra da babasına karşı iyi bir evlat olmalıydı ve bunu babasına borçluydu. Lord Salvatore'un ona verdiği sevgiyi ve emeği, asla görmezden gelemezdi...
Sakin bir tavır takınmaya çalışırken
"Bir süre uzak kalmam Londra'yı özlememe neden olabilir" diye konuştu. Lord Salvatore, oğlunun açıklamasını yeterli bulmadığı için tatmin olamayarak, ayağı kalktı ve oğluna doğru yürüdü yavaşça.
"Klaus" Genç adam cevap vermek yerine babasının yüzüne bakmakla yetindi.
"Seni iyice tanıyacak kadar beraber vakit geçirdiğimizi düşünüyorum. Yaptığın her davranışın altında yatan nedeni, tahmin edebilecek kadar değer veriyorum sana. Söylemek istediğim şey şu ki, asıl nedenin bu olmadığı konusunda hem fikir olduğumuz düşünüyorum." Klaus, babasının yaptığı bu tepsiti inkar etmekten başka bir çaresinin olmadığını kabul etti çaresizce. Oldukça emin konuştu genç adam.
"Başka bir neden aramamanız konusunda ısrarcıyım baba. Sunduğum nedenin, her şekilde doğru olduğunu söylemek mecburiyetindeyim." Lord Salvatore, oğlunun ağzından laf alabilme çabasıyla sert bir tavra bürünmek zorunda kalınca
"Klaus!" Dedi. Genç Salvatore, az önce eğdiyi kafasını kaldırıp babasına baktı. Devam etti Lord Salvatore
"Bana doğruyu söylemen konusunda seni şiddetle uyarıyorum"
"Anlatacağım başka bir şey yok, doğru olan size sunduğum açıklamadır" Lord nihayet pes ederken, bu durumdan hoşlanmadığını tavırlarıyla belli etmeye niyetli bir şekilde
"Pekala, git. Ancak doğru söylemediğinden adım gibi eminim... Seni vicdanınla başbaşa bırakarak, iyi yolculuklar diliyorum" dedi tüm sertliğiyle ve Klaus'un cevap vermesine bile fırsat vermeden odadan ayrıldı.
***
  Uzun bir süre Londra'dan ayrı kalmak ona iyi gelecekti, en azından öyle ümit ediyordu Klaus. Herkese iyi gelecek diye düşündü, özellikle Leydi Rebekah'ya ve kendisine.
Bu süre zarfında, pekala unutabilirdi Rebekah'yı. Bunu dört gözle bekliyordu. Şu anda arzuladığı arzuladığı şey, Londra'nın dışına çıkıp kafasından atmak istediği her şeyi burada bırakmak. Ve en başta Rebekah'yı.
Rebekah ile aynı şehirde olmak bile, kalbinin sızlamasına neden oluyordu. Onunla aynı havayı solumak, aynı gökyüzüne bakmak, hatta aynı caddelerde dolaştıklarını bilmek bile kahrediyordu genç adamı.
Neler oluyordu Klaus'a öyle? Ne ara gözü dönmüş bir adama dönüşmüştü? Bu lanet olası kadın kadın ne hale getirmişti onu ... Sorgulamaya devam ederken, bir taraftan valizinin kapağını kapattı sertçe. Rebekah'nın düşüncesiyle kendini yiyip bitirmekten sıkılmıştı artık genç adam.
Olabildiğince hızlı bir şekilde valizini alıp odadan çıkmak için kapıya doğru yürüdü. En iyisi gitmek ve uzun bir süre ortadan kaybolmaktı. Rebekah'yı aklından ve tüm benliğinden çıkarmadan buraya dönmeyecekti. Ve hiç olmadığı kadar kararlıydı bu konuda. Odasının kapısını açıp çıktı ve ardına bile bakmadan, evden ayrılmak üzere merdivenlere doğru yöneldi.
***
  Sessizce kahvaltısını ederken, yeğenlerinin coşkulu sesleriyle elindeki çayı masaya bırakıp gülümsedi. Güzel bir pazar sabahıydı ve kız kardeşlerini çaya davet etmişti Rebekah.
"Bakın kimler gelmiş!"  Çoktan yerinden kalkmış yeğenlerini sarmalamak için kollarını iki yana açmıştı. Gülüşen çocuklar teyzelerini sararken
"Seni özledik Reby" diye şakıyorlardı. Hepsini teker teker öptü ve
"Ben de sizi özledim" dedi tüm içtenliğiyle. O sırada üç kız kardeş salona varmış, masaya doğru ilerliyorlardı.
"Kahvaltı etmeden, çıktım. Reçelli ekmeğe hayır diyemem" diyen Lizy, Rebekah'yı öptükten sonra  masaya oturdu. Sophie ile Caroline da kız kardeşlerini öperek, masaya geçtiler. Rebekah
"Servis açmaları için talimat vereyim" deyince hepsi birden itiraz etti. Lizy
"Ben şunu yiyeceğim sadece Rebekah, çok da aç sayılmam" dedi elindekini yerken.
"Nasıl isterseniz" dedikten sonra yerine oturdu. Caroline
"Nasılsın kardeşim" diye sordu. Rebekah gülümsedi.
" Gayet iyiyim, sen nasılsın bugün?" Sophie kardeşinin yerine cevap verdi.
"Heyecanlı" dedi ve kıkırdadı. Rebekah meraklanmıştı. Sorgulayan bakışlarla, iki kız kardeş arasında gidip geldi. Caroline kızarınca, Rebekah ne döndüğünü az çok tahmin etmeye başlamıştı. Parıldayan gözlerle Caroline'a baktı.
"Yoksa?" Caroline, Rebekah'nın heyecanla sorduğu bu soruya karşılık olarak başını salladı.
"Evet Reby, hamileyim"  Rebekah sevinçle ellerini birbirlerine çırptı.
"Tanrım bu harika bir haber Caroline"   Lizy
"Benden bir iki ay sonra doğum yapacak ve bu da çocuklarımızı beraber büyüteceğimiz anlamına geliyor." Dedi sevecen bir tavırla. Rebekah aldığı bu güzel haber karşısında hala heyecanlıydı.
"Ne kadar da tatlı bir durum" deyince Sophie
"Haklısın" dedi tüm içtenliğiyle. Rebekah şefkatle gülümserken, kız kardeşlerine baktı. Mutlu olmak onlara nasıl da yakışıyordu öyle. Dertlerinin olmamasından ötürü, yüzlerinden gülücükler eksik olmuyordu ve bu da Rebekah'yı sevindiriyordu haliyle. Ailesinin refah bir hayat sürüyor olmasının rahatlığıyla yaşayabiliyordu Londra'da genç kadın. Yoksa ciddi anlamda bu karışık sehir, hiçbir şekilde çekici gelmiyordu ona. Burada kalıyor olmasının tek sebebi, ailesiydi. Başka bir hiçbir şey olamazdı....

BEYAZ KALIN BİLEKLER (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin