Rebekah az önce okuduğu satırları inanamayan gözlerle yeniden okudu. Penelope. ... Yüce Tanrım!
Kafasını kaldırıp elindeki mektubu ellerinde sıkıştırırken gözlerinin dolmasına karşı çıkmadı genç kadın. Günlerce hasta yatağında çaresizce iyileşmeyi bekleyen dadısını düşününce bir şeyler yapması gerektiğine karar verdi. Ne olursa olsun Penelope'nin yanında olmalıydı. Onun bedenini saran hastalıkla bir başına başa çıkmasına katiyen göz yumamazdı.
Kafasındaki bu düşüncelerle beraber kendini odasına çıkmak üzere koşar adımlarla merdivenlerden çıkarken buldu. Penelope'nin yanında olmalıydı, bu konuda hiçbir konuda emin olmadığı kadar emindi genç kadın. Penelope'nin Rebekah'dan başka kimsesi yoktu, onun için endişelenecek ona tüm sevgisiyle destek olabilecek başka hiç kimsesi yoktu ve bu Rebekah'yı kahretmeye yetmişti. Bu nedenle içindeki tüm kararlılıkla odasından içeri geçerek, masasına oturdu ve temiz bir saman kağıdı çıkardıktan sonra, kalemini mürekkebe batırdı. Artık yazmaya başlayabilirdi.
Sevgili babacığım iki gün sonra döneceğinizi bilmeme rağmen bu mektubu size yazdığım için şaşırmış olabilirsin. Ancak acil bir durum olmasaydı bunu inanın yapmazdım.
Dadım Penelope bir haftadır hasta yatağında yatıyormuş az önce elime geçen bir mektup sayesinde öğrendim. Belki yaptığım bu davranış için beni yadırgayacaksınız fakat bunu yapmam gerektiğini söylemek mecburiyetinde hissediyorum kendimi.
Penelope dadıya destek ve yardımcı olmak adına Bibury Kasaba'sındaki köşke gidiyorum. Onun yanında olmak benim için daha iyi olacak, vicdanımın rahat olmasını istediğimi belirtirken sizi habersiz bırakmayacağıma dair söz veriyorum.
Tanrı'nın koruyuculuğu sizinle olsun
-Rebekah WilliamElindeki kağıdı yeni bir zarfa koyup, ayağı kalktı. Şu an istediği tek şey bu mektubu baş kahyaya verdikten sonra eşyalarını hazırlayıp yola çıkmaktı.
Ve Rebekah hiç vakit kaybetmeden, yapmak istedikleri için harekete geçti.
***
Kıbrıs...Colin ile beraber kaldıkları malikhaneye sonunda varabilmişti Klaus Salvatore. Atlar aniden durdu ve aracından inerken hala düşünceli görünüyordu. Bunun sebebi ise kesinlikle genelevde yaşadığı garip olaydı. Kızıl fahişenin anlattıklarını bilmem kaç kez aklından geçirmişti ve hala düşünmekten kendini alamıyordu.
Rebekah'yı hayal etmişti, bunun nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu ancak o fahişeyle sevişirken Rebekah'yı hayal etmişti. İçini garip bir sıcaklık basarken, dün gece sevişmek üzere olduğu kızılın 'kalın bileklerimin olmamasına rağmen bana beyaz kalın bilekli sevgilim diyerek onları öptün her defasında' lafını hatırladı. Beyaz kalın bilekleri olan Rebekah'yı kalbinden söküp atamadığını kabul ederken, malikhaneye geçmişti bile.
Onu unutmasına hiçbir şey yardımcı olmuyordu. Her şeyi denedi genç adam, kafasını dağıtabilmek için her şeyle ilgilenmeyi denedi. Ancak nafileydi, bunların hiçbiri zerre işe yaramamıştı. Klaus Salvatore Rebekah'yı aklından atamıyordu. O güzel, gururlu aşkı olan genç kadını, yok sayamıyordu.
Odasına çıkmak üzere merdivenlerin başında bekledi genç adam. Aniden yüreğini ele geçiren tatlı bir sıcaklıkla, yerinde dona kalmıştı adeta.
O zaman onu unutmaya çalışmayacaktı. Onu aklından çıkarmak zorunda değildi ve Tanrı biliyor ya onun düşüncesiyle her yeni bir güne uyanmak, hayata tutunmasına neden oluyordu. Heyecanla bunu düşündü Klaus; genç adamın düşlerini süsleyen bir kadın vardı sonunda ve bu zamana kadar böyle bir durum içerisinde bulmamıştı kendini. Bu bir işaret olabilirdi. Klaus gözlerini kırpıştırdı.
Ona aşık olmuş olabilirim diye geçirdi aklından şaşkınlıkla. Yaralı bir halde kapısına dayandığım, o güzel elleriyle beni iyileştiren, kollarında şefkati, sevgiyi, merhameti tattığım kadına sonsuz bir sevgi hissediyor olabilirim.
Yüce Tanrım! Tanrı şahidi olsun ki onu her şekilde istiyordu. Evinde, mutfağında, bahçesinde, terasında, küvetinde, kollarında ve yatağında... Kötü gününde ona destek olup, her şeyden korumak ve onu mutlu etmek. Hatta onu yatağında da mutlu etmek istiyordu. Küçük tatlı tartışmalara girdikten sonra tutkuyla onu öpmek, her şekilde ona sahip olduğunu göstermek için derin bir arzu hissetti. Kendisi dışında başka bir adamın onu kollarına alma fikri ile başa çıkmaya çalışırken
O sadece benim, aylar öncesinde benimdi ve şimdi de benim. Diye geçirdi aklından.
O her şeyden fazla değer verdiği gururunu yok sayacak ve beyaz kalın bilekli kadınına gidecekti zira Klaus'un ona ihtiyacı vardı. Ve adı gibi emindi ki genç kadının da ona ihtiyacı vardı. Bunu müthiş derecede inkar edecek olursa da ona yapacağı şeye çoktan karar vermişti bile Klaus Salvatore. Ve genç kadına yapmak istediklerini düşünce heyecanla içinde bir şeylerin kıpraştığını hissetti.
Evet ciddi anlamda kararlıydı. Hiçbir şeyin ona engel olabileceğini düşünmüyordu. Bu yüzden gidip müstakbel tatlı gelinini zorla da olsa mihraba sürüklemeyi ve hayatları sona erene kadar yanından ayırmamayı planlıyordu.
Aklından geçenlerle gülümsedikten sonra, hazırlıklarını yapmak için hızla merdivenleri çıkmaya başlarken
"Colin! Hazırlan ahbap İngiltere'ye dönüyoruz!" diye bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KALIN BİLEKLER (TAMAMLANDI)
Historical Fiction"Seni istemiyorum, hiçbir zerreni istemiyorum !" Genç kadının ağzından çıkan her kelime bir iğne edasıyla bedenine saplanıyordu genç adamın, ancak her zamanki gibi sahte bir yüzle yarım ağız gülümsedi. "Seni küçük yalancı, beni ne kadar istediğini g...