William malikhanesinde klasik kahvaltı saatinde kızlar gülüşüp balonun dedikodularını yapıyorlardı.
"Erken ayrılmamız kötü oldu, ancak çocukları merak ettik" dedi Sophie ve ardından
"Klaus Salvatore'a sıranın geldiğine oldukça şaşırdım" diye mırıldandı. Rebekah kız kardeşine baktı.
"Dans etme niyetinde değildim, babamın rahatlığı için listeme ekledim" Lizy reçelli ekmeğini yerken
"Rebekah, Klaus Salvatore'un sana nasıl baktığını hepimiz gördük" dedi. Bir diğer kardeşi de elindeki çay dolu fincanı masaya bıraktı.
"Sana yiyecekmiş gibi bakıyordu" Rebekah kız kardeşinin sarf ettiği bu lafla beraber küçük bir kahkaha atarken Sophie kuşkuyla ona baktı.
" Pek bir hoşuna gitti " Rebekah yanlış anlaşılmamak adına elini hayır der gibi sallayarak
"Kesinlikle öyle değil, komikti.. bu oldukça komikti" dedi hala gülerken. Asıl komik olan şey Lizy'nin haklı olduğuydu. Tanrı şahidi olsun ki dün gece Klaus'a izin verseydi kendini yeniden onun kollarında bulacaktı ve ne yazık ki Rebekah bu durumdan oldukça zevk alacaktı.
Rebekah biraz sakinleştikten sonra kafasında dönüp dolaşan bir düşünceleri atmaya çalışarak kahvaltısını etmeye devam etti.
***
"Heyecandan ölebilirim!" Dedi Caroline, küçük ve samimi bir oyuncakçıda raflara bakınırken. Lizy elindeki tahtadan yapma atlı arabaya göz atıyordu.
"Tabii ki heyecanlısın,ilk defa bir davetin sahibesi olacaksın" Sophie bulundukları oyuncak dükkanına bakarken
"Hem de tek oğlunun doğum günü partisi, çok gururlu olmalısın" dedi. Caroline gülümsedi
"Öylesine gururluyum ve mutluyum ki. Biliyorsunuz Simon beni çok seviyor ama oğlunu kucağına verdikten sonra bana çok daha başka davranmaya başladı. Sanki bir azizeymişim gibi" Rebekah genç kadının mutluluğunu görünce
"Ah kardeşim, mutluluğunuzun daim olmasını diliyorum" dedi içten bir sesle. Lizy Rebekah'ya ufaktan bir bakış fırlattı ve
"Senin de mutluluğun pek uzağında sayılmaz Rebekah" dedi imayla. Sophie kardeşinin bu lafıyla öksürdü. Rebekah elindeki oyuncağı rafa bırakırken"Ben mutluluğu bir erkekte aramaktan vazgeçtim" dedi sertçe. Caroline
"Bir erkeğin sana verebileceği bir çok şey var Rebekah" dedi bir abla edasıyla. Lizy artık kardeşine doğru dönmüştü.
"Mesela güzel bir yuva, çocuklar, çok iyi bir anne olacağını düşünüyorum ben" dedi ve kardeşlerine baktı.
"Öyle değil mi?" Sophie kız kardeşini onayladı başını sallayarak. Caroline
"Sen anneme benziyorsun Reby onun gibi şefkatli, iyi kalpli ve çokça merhametlisin" dedi yumuşak bir ses tonuyla. Lizy Rebekah'nın ellerini tuttu.
"Mutluluğu en çok hak eden insanlardan birisin ve biz senin mutlu olmanı görmek için sabırsızlanıyoruz" Rebekah, kardeşlerine tek tek baktı. Hepsi de o kadar içtenlerdi ki, gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu, başını eğdi
Caroline
"Ah hanımlar! Hayır ağlamak ve ağlatmak yok. Biricik oğluma hediye bakıyoruz" diye ciyaklayınca, hepsi birden ona baktı ve sonra birbirlerine bakarak gülmeye başladılar.
***
"Hepsini arabaya koyun lütfen" diye talimat veren Sophie ayakta duran kız kardeşlerinin yanlarına gitti."Bayan Bennet bizi çaya davet etti, bahsetmiş miydim ?" Dedi aralarına girerken. Rebekah Bay Bennet'ı hatırlayınca tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Tanrı aşkına onunla aynı ortamda olmaktansa ölmeyi yeğlerdi. Sophie'nin bu lafıyla kız kardeşlerin bakışları Rebekah'ya kayınca Rebekah yutkundu. Caroline hızla Sophie'ye dönüp
"Rebekah için olduğuna yemin edebilirim" dedi heyecanla. Lizy kız kardeşini onayladı başını sallayarak.
"Ben de öyle düşünüyorum, iki gün önceki baloda Bay Bennet sürekli Rebekah ile ilgileniyordu." Diyerek tezini savundu. Rebekah gözlerini devirdi.
"Nereden çıkarıyorsunuz anlam veremiyorum" Sophie azarlayıcı bir ses tonuyla
"Tanrı aşkına Rebekah, numarayı bırak" dedi. Derin bir iç çeken genç kadın.
"Zengin koca avına çıkan bakire anneleri gibi davranmak için, çocuklarınızın büyümelerini bekleyemiyor musunuz hanımlar?" Caroline bir anne edasıyla kaşlarını çatarak
"Önceliğimiz şu an da sensin! Sosyeteye takdim edilme yaşın çoktan geçti. Evde kalmak mı istiyorsun?" Diye konuştu. Lizy minnetar bir tavır sergiledi.
"Tanrıya şükür ki sofistike bir güzelliğin var, yaşına rağmen iki gün önceki baloda bir sürü erkeğin aklını karıştırdın" Rebekah ablasının ettiği lafa karşılığını, geciktirmeden sert bir dille verdi.
"Lizy daha yirmi üç yaşındayım!"
"Hepimiz on sekiz, on dokuz yaşımızda evlendik hayatım, ve biliyorsun ki yirmi yaşından sonra hala evlenmemiş kadınlar evde kalmış olarak kabul ediliyor" dedi Sophie.
Rebekah kız kardeşlerine laf yetiştiremediğini fark etti sinirle. Her lafa verebilecekleri bir cevap vardı. Eh onları da yadırgamıyordu Rebekah zira hepsi birbirinden tecrübeli kadınlardı ve küçük kardeşlerinin iyiliğini istiyorlardı. Rebekah konuşmak için ağzını açacakken tanıdık bir sesin onlara seslendiğini duydu. Caroline sesin kimden geldiğini görünce büyük bir gülümsemeyle
"Bay Salvatore!" Dedi. Rebekah kalbinin teklediğini hissetti. Ama bunu hiçbir şekilde fark ettirmemeye çalışarak Klaus Salvatore doğru baktı. Yakışıklı suratında kalpleri eriten bir gülümseme vardı. Hafif bir reveranstan sonra
"Bu ne güzel bir rastlantı öyle ? Güzeller güzeli William kızlarını bir arada görmek heyecan verici" dedi. Lizy Rebekah'nın kulağına
"Bu adamın ağzı çok iyi laf yapıyor" diye fısıldayınca Rebekah irkildi.
Bu utanmaz adam ağzıyla daha neler yapıyor bir bilsen diye geçirdi aklından. Sophie
"Ah Bay Salvatore, sizi görmek de çok güzel, biz de kardeşler arasında Bayan Bennet'ın çay teklifini tartışıyorduk." Dedi ve gülümsedi.
Klaus, Bayan Bennet lafını duyunca ellerinin karıncalandığını hissetti. Çay teklifi ha.. Seni adi Charles Bennet! Rebekah'ya baktı.
" Ah öyle mi?" Caroline
"Evet öyle, küçük kardeşimiz Rebekah'yı ikna etme cabasındaydık" deyince Klaus Salvatore'un gözleri parladı adeta.
"Ah Bayan Bennet çok saygı değer bir hanımefendidir" ardından bir sır verircesine William kızlarına doğru eğildi ve
"Ancak oğlu için aynı şeyi söyleyebileceğimi sanmıyorum" diye mırıldandı. Rebekah Klaus'un gösterdiği bu davranışın sebebini anlayacak kadar zeki bir kadındı. Bu nedenle savunmacı bir tavır sergiledi.
"İki gün önceki baloda bana yaklaşımındaki nazikliği göz önünde bulunduracak olursam, oldukça beyefendi olduğu konusunda eminim" Klaus geri çekildi ve kollarını arkasında birleştirdi.
"Onu daha iyi tanımak istiyorsanız bu sizin kararınız elbette ki, ancak dikkatli olmanızda fayda var" dedi bilgeç bir tavırla. Klaus'un bu tavrı Rebekah'nın hoşuna gittiği söylenemezdi. Bunu da belli etmekten çekinmedi.
"Beni düşünmeniz oldukça hoş Bay Salvatore, ancak artık (!) kendimi koruyacak kadar olgun olduğumu düşünüyorum" dedi sert bir dille. Laf arasında sarf ettiği "artık" kelimesini vurgulamak istedi özellikle. Klaus Rebekah'nın bu lafıyla kaşlarını çattı. seni kendini beğenmiş huysuz güzel kadın! Diye geçirdi aklından öfkeyle.
"Eminim öylesinizdir Leydim, ancak Londra'nın geldiğiniz yere pek benzediğini söyleyemem. Burası büyük bir yer" ardından elleri hala arkasındayken etrafında bakındı.
"Ve içi hırstan gözü dönmüş insanlarla dolu" dedi. Klaus ve Rebekah her zamanki gibi laf dalaşına girmişken kız kardeşler şaşkınlıkla onları izliyor ve ikisi de onların varlığını unutmuşa benziyorlardı. Rebekah Klaus'un onu küçümsediğini fark edebiliyordu, elbette bunun altında kalmayacaktı.
Alaycı bir ifadeyle
"Eh sizin gibi engin tecrübelere sahip olmayabilirim, ancak akıl etmek pek zor olmasa gerek Lord Salvatore. Bela bir insanı her yerde bulabilir, dünyanın neresinde olursanız olun. Maalesef ki kaderden kaçılmıyor" diye konuştu. Demek ki onun için bela konumunundayım öyle mi? Diye geçirdi aklından hayretle Klaus. Bu kadın onun sabrını taşırıyordu, öfkeden ensesindeki tüylerin bile kalktığını hissedebiliyordu. Sokağın ortasında durmuş genç bir kadınla laf dalaşına girmişti, olacak iş değildi. Lord Salvatore ne ara bu hale geldi? Kendini birden toparladı ve daha fazla öfkelenmemek adına hızla reverans yapıp
"Daha fazla sohbet etmek isterdim fakat gitmeliyim hanımlar. Sizi görmek büyük bir zevkti, görüşmek dileğiyle" diyerek arkasını dönüp faytonuna ilerledi.
**
"Sokak ortasında kavga etmemek için yanımızdan ayrıldığına eminim" dedi Sophie arabadayken hala olanlara inanamayarak.
"Yaptığınız düpedüz laf dalaşıydı. Birbirinizden hoşlanmadığınız o kadar belli oluyor ki" dedi Caroline Sophie'ye katılarak. Rebekah omuz silkti
"Birbirimizden hoşlanmak zorunda değiliz" Lizy
"Sence fazla fevri davranmıyor musun ona karşı? O sana olabildiğince nazik davranmaya çalışıyor" dedi suçlayıcı bir tonla.
"Kendini beğenmiş insanlardan haz almıyorum Lizy" dedi kendini savunarak. Caroline düşünceli bir tavırla pencereden dışarı bakarken
" kabul et Rebekah, ona karşı garip bir saldırganlığın var" diye mırıldandı. Rebekah yutkundu, onlara bakmamaya çalışıyordu.
"Olabilir tabii. Söylemiştim, kendini beğenmiş ve şımartılmış bir erkek" dedi hızlıca sorudan kaçmak istercesine. Sophie iç çekti, ve birden ayıp bir şey dermişçesine fısıldadı ve
"Ama kabul edelim, o gülümseyince hala kalbi teklemeyen bir kadın var mı? " Caroline ve Lizy onu ayıplarcasına
"Sophie!" Diye ciyakladılar aynı anda. Rebekah kız kardeşlerine bakıp kıkırdamaya başladı. Sophie üzerindeki yoğun ilgi ve sarf ettiği lafla beraber bedenine yayılan utançla konuştu.
"Tanrı aşkına ne dedim?!" Caroline hala kıkırdayan Rebekah'ya baktı ve o da gülünce diğer kızlar da gülmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KALIN BİLEKLER (TAMAMLANDI)
Historical Fiction"Seni istemiyorum, hiçbir zerreni istemiyorum !" Genç kadının ağzından çıkan her kelime bir iğne edasıyla bedenine saplanıyordu genç adamın, ancak her zamanki gibi sahte bir yüzle yarım ağız gülümsedi. "Seni küçük yalancı, beni ne kadar istediğini g...