~36.Bölüm~

7.2K 497 11
                                    

   Aniden gözlerini açtı. Rüyaydı! Ne yazık ki sadece güzel bir rüyaydı...
Hala rüyanın etkisindeydi genç adam zira kabaran erkekliği en büyük kanıtıydı. Az önce gördüğü rüyanın gerçek olabilmesi için nelerini vermezdi... Karşısında tüm canlılığıyla durmasını, ona dokunmayı, o güzel baştan çıkarıcı kokusuyla içinin arzuyla dolup taşmasını, onunla sabahlara kadar ve yorulup bitap düşene kadar sevişmek istiyordu. Yüce Tanrım, bu dayanılmaz arzu karşısında ne yapacağını bilemiyordu. Gözlerini kısıp hala yatağında uzanırken, tavana bakmaya başladı.
Aslında yapacağı tek bir şey vardı ve buna çoktan karar  vermişti genç adam. Yapacağı şey tam olarak buydu.
Yatağından hızlıca kalktı ve hazırlanmaya başladı. Hizmetçinin ona hazırladığı temiz kıyafetleri üzerine geçirirken heyecanla gülümsedi. Tanrı biliyor ya ilk defa bir kadın için bu kadar yoğun duygular besliyordu ve buna şaşırmamak elde değildi.
Her şeyiyle hazır hissetiği  zaman, Klaus kokusunu da sürdükten sonra odadan çıkmaya hazırdı. Boy aynasından kendine son kez baktı ve hızla adımlarla odadan çıkmak üzere kapıya doğru yürüdü.
  Merdivenleri inerken, ne büyük şanştı ki malikhaneye giren babasıyla karşılaştı. Lord Salvatore oğlunu görünce şaşkınlıkla yerinde dona kalırken, oğlu Klaus merdivenleri inip çoktan yanına gelmişti bile.
"Hoş geldin baba!"  Yüzündeki gülücük, babasının tek kelime etmeden onu sarmasına neden olunca, o da babasını sarmalamaktan memnun olmuştu.
"Evlat! Bu ne güzel süpriz"  birbirlerinden ayrılmış, Lord Salvatore ellerini oğlunun geniş omuzlarına koymuştu. Klaus gülümsemesini korudu.
"Londra'dan bu kadar süre ayrı kalmak, yeterliydi benim için. Seni özledim baba"  Lord Salvatore
" Ben de seni oğlum.. Ben de seni"  dedi. Klaus onu öylece bırakıp, Londra'dan ayrıldığı günü hatırlayınca, ona bir özür borçlu olduğuna karar verdi. Yaşadığı pişmanlıkla başını eğdi.
" Yaptığım büyük bir hataydı. Senden binlerce kez özür diliyor, affına sığınıyorum baba"  dedi. Lord Salvatore, bir babaydı ve babalar evlatlarına asla kin gütmezlerdi. En azından Lord Salvatore gibi bir baba..
"Seni affetmemek ne kadar mümkün olabilir ki? Sen benim biricik oğumsun. Senden başka kimsem yok ve seni kaybetmeye de niyetim yok" diyen Lord Salvatore, oğlunun yakışıklı suratını elleri arasına almıştı.
"Beni anlıyorsun değil mi Klaus?"  Genç adam başını salladıktan sonra
"Bir daha kendime asla yakıştırmadığım davranışlar sergilemeyeceğime dair sana yemin ederim" dedi kesin bir ses tonuyla.
Lord Salvatore içini kaplayan rahatlıkla ve özlemle oğluna yeniden sarıldı.

Bibury Kasabası

Rebekah öğle uykusundan uyandıktan sonra yıkanmak için küveti hazırlamak üzere banyoya yürüdü. Güzel bir banyo ona iyi gelecekti. Buna adı gibi emindi. Üzerindeki sabahlığın bedeninden aşağı düşmesine izin verdikten sonra, Rose'un odasına getirdiği sıcak su kovalarını küvete dökmeye başladı. Bir taraftan küçük bir şarkı mırıldanıyordu genç kadın. Biraz sonra kuvetin yeterince dolduğuna emin olurken elindeki kovayı yere bırakıp, suyun içine etkili olabilecek bir kaç damla lavanta özü damlattı ve büyük bir memnuniyetle içine girdi. Suyun sıcaklığı onun gevşemesine neden olurken, lavanta kokusunun bedenine sinmesinden mutluluk duyuyordu. Bu yoğun lavanta kokusuyla beraber, aklına Klaus ile yaptığı yürüyüşleri geldi.
"Güllerin kokusunu alabiliyor musunuz  Bay Salvatore?"
Genç adamın cevabı onu nasıl da heyecanlandırmıştı.
"Imm ben daha çok, taze bir lavanta kokusu alıyorum"
Her hareket edişinde suyun şapırdama sesi geliyordu kulağına. Rebekah biraz daha gömülerek kafasını küvetin kenarına yaslayıp gözlerini kapattı.
Uzun süredir Klaus ile karşılaşmamıştı genç kadın. Şu aralar doğal olarak karşılaşamazlardı zaten, ancak Londra'da bulunuyorken bu pek de imkansız değildi. Meraklanmıştı Rebekah. Ardından omuz silkme isteğiyle başa çıkarken
Belki de bir iş seyahetindeydi diye geçirdi aklından. Her neyse, bu durum onu ilgilendirmemeliydi, hatta Klaus ile ilgili her hangi bir konu bile onu alakadar etmemeliydi. Onu hiçbir şekilde önemsemek istemiyordu genç kadın.
Gözlerini kapalı tutarken suda hafifçe hareket etti. Rahatlamaya ihtiyacı vardı, gerginliğe değil! Kafasından Klaus'u atmaya çalışırken en sevdiği şarkıyı mırıldanmaya devam etti.
"Hayat bir şarkı ve sen en tatlı ezgizisin... La la la"

BEYAZ KALIN BİLEKLER (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin