"Günaydın genç adam" odaya dolan güneş ışığıyla gözlerini güçlükle açtı Klaus. Rahatsız bie şekilde yastığı yüzüne koyup inledi ve Lord Salvatore oğlunun bu halini görünce sinirle
"Klaus Salvatore!" Diye kükredi. Klaus, babasının bu ani tepkisi nedeniyle istemeyerek de olsa yastığı yüzünden çekip tavana baktı.
"Ayağı kalk!" Diye emreden babasına itaat ederek doğrulmaya çalıştı. Ellerini yüzüne götürüp, gözlerini ovaladı, zira ayılmak istiyordu. Ancak babasının ona sorduğu soruyla, pek bir çabaya gerek kalmadan ayıldığını hissetti.
"Dün gece neler oldu?" Demek haberi vardı. Tanrı aşkına elbette haberi vardı zira o Lord Salvatore'du. Bunun üzerine Klaus omuz silkti.
"Bildiğin gibi işte" Lord Salvatore oğlunun bu umursamaz tavrına karşı öfkeyle
"Bana bu olayı doğru dürüst anlatmanı bekliyorum" diye bağırınca Klaus irkildi. Olayı babasının isteği üzerine anlatmamakta hala diretirse başına nelerin geleceğini düşünerek yeniden irkildi. Başka bir çaresinin olmadığına karar verdi ve
"Grayson oğullarından en küçüğünü biraz hırpalamış olabilirim" dedi küçük bir çocuk edasıyla. Lord, oğlunun gerçeği anlatmasına memnun olmuşçasına dinlemeye devam ederken
"Neden?" Diye sordu. Hiç tereddüt etmeden konuştu.
"İçkili ve erkek muhabbetlerinin Ahlaksızca döndüğü bir ortamda Leydi Rebekah'nın konusunu pek bir rahatlıkla gündem edebilmesi üzerine" Bu cevabı beklemeyen Lord Salvatore, şaşkındı. Leydi Rebekah için, hatrı sayılır bir ailenin oğlunu gözü kara bir şekilde haklamıştı. Evet bunu yapan onun oğlu Klaus'tu ve elbette şaşkındı. Ancak garip bir durum ki, bir anda oğluyla gurur duymuştu. Fakat bunu belli etmeye pek niyeti yoktu. Onun yerine
" Bu seni neden ilgilendiriyor ki?" Ağzından laf almaya çalışıyordu Lord Salvatore.
"Beni neden ilgilendiriyor ki?" Babasının ona yönelttiği soruyu kendine sordu. Ve bir cevap alamamıştı. Zira hiçbir şekilde bir cevabı yoktu. O zaman babasına da verebilecek bir cevabı yoktu. Eh belki de bir şeyler üretebilirdi.
"Lord William saygı değer bir insan ve ailesi de öyle. Böyle saygın bir ailenin bekar kızını, öylesine pis bir ortamda ağzına dolamasına gönlüm razı gelmedi." Eh bu da çoğunlukla doğruydu. Babası tek kaşını kaldırıp oğluna baktı.
" Ve sen de onu dövdün, üstüne üstlük onunla kalmayıp herkesi tehdit ettin."
Genç adam gözlerini devirdi.
"Tüm olaydan haberdarsın, pek şaşırtıcı gelmedi doğrusu" Lord Salvatore oğlunun sarfettiği bu lafı görmezden geldi ve
"Bak evlat" dedi sert bir ses tonuyla.
Genç adam babasının dediğini yaptı. Çatık kaşlarıyla ona bakmaya devam etti Lord Salvatore. Şu an hiçbir şey demeden birbirlerine bakıyorlardı. Biraz sonra Lord Salvatore yumuşayan suratıyla
"Aferin sana" dedi. Bu lafı sarf etmesine rağmen hâlâ ciddiydi, öyle olmak zorundaydı zira oğlunun yaptığı doğru kabul edilebilirdi ancak bir çok yönden yanlıştı ve bunu kendisi de pekala biliyordu.
"Ancak benim oğlum olarak böyle bir vukuata karışman beni şaşırttı ve hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. İnsanların öfkelerini kontrol edemediği anları vardır elbette. Fakat benim oğlum bu zamanlarda olsa bile düşüncesizlik etmemeli. Anlıyorsun değil mi?" Dedi. Klaus başını sallamakla yetindi.
"Bir daha kulağıma böyle bir haberin gelmemesini ümit ediyor ve seni rahat bırakıyorum" diyen Lord Salvatore başka bir laf daha etmeden oğlunun odasından ayrıldı.
***
"Bugün Quinn ailesinin bir daveti var, biliyorsundur" dedi önündeki tabaktan yerken Lord Salvatore. Klaus
"Evet haberim var" dedi ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra.
"Tek oğullarının bir yaşına girme partisi, bu onlar için gurur verici olmalı. O nedenle orada olmamız onları sevindirecektir" dedi babacan bir tavırla Lord. Klaus babasının bu yönünü çok seviyordu, insanların uğraşlarına her zaman saygı duymuştu, asla burnu büyük bir adam olmamıştı ve bu büyük bir lûtuftu.
"Evet haklısın gitmemiz doğru bir hareket olacaktır." Diyerek onu onayladı.
Kısa bir sessizlikten sonra
" senin için verdiğim birinci yaş balosunu hatırlıyorum da.." Diyerek konuşmaya başladı Lord Salvatore. Klaus başını kaldırıp babasına baktı.
" O gün annenin yanımda olmasını o kadar çok istemiştim ki. Kendimi o kalabalık içerisinde o kadar yalnız hissediyordum ki.. Sarsılmaz, yıkılmaz olarak bilinen Lord Salvatore ölen eşinin yokluğunda müthiş derecede bitkin hissediyordu o gece. O günü unutabileceğimi sanmıyorum, misafirlerim salonda eğlenirken çalışma odama geçip bir çocuk edasıyla ağladığım zamanı asla unutamam. Annenin yokluğunu en derinden hissettiğim anlardan biriydi.." sesinin titrediğini fark edince hemen öksürdü Lord ve Klaus Boğazındaki yumruyu yutmak için çayından bir yudum almak zorunda kaldı. Babasının sakinleşmesini beklemek istiyordu, bu nedenle tek kelime dahi etmedi.
"Demek istediğim şu ki Klaus, bir kadın toplumun, en değerli varlığıdır. Toplumu ayakta tutan onlardır. Şunu söylemeliyim ki yaptığın ne kadar yanlış da olsa bir kadının itibarını korumak adına o ahmak adamı patakladığın için seninle gurur duyuyorum." Ardından şefkatle gülümsedi ve
"Sen iyi bir adamsın Klaus" dedi içtenlikle. Klaus babasının bu tavrına karşı minnettar bir tavırla gülümsedi. Ardından Lord Salvatore çayından bir yudum aldıktan sonra
"Ancak yaptığın yine de yanlıştı, en azından onu toplum içinde hırpalamamalıydın, yalnız yakalayıp haddini bildirebilirdin" deyince, Klaus babasının sarf ettiği laflar karşısında hayrete düştü ve ardından gürültülü bir kahkaha patlattı. Biraz sonra bu duruma daha fazla dayanamayan Lord Salvatore'da gülmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KALIN BİLEKLER (TAMAMLANDI)
Historical Fiction"Seni istemiyorum, hiçbir zerreni istemiyorum !" Genç kadının ağzından çıkan her kelime bir iğne edasıyla bedenine saplanıyordu genç adamın, ancak her zamanki gibi sahte bir yüzle yarım ağız gülümsedi. "Seni küçük yalancı, beni ne kadar istediğini g...