-SALVATORE MALİKHANESİ-
"Balo için davetiye geldi, bundan haberin var mı?" Diye sordu brendisinden bir yudum aldıktan sonra Lord Salvatore.
Klaus okuduğu kitaptan başını kaldırıp babasına baktı.
"Ah bilmiyordum, gidecek misin?" Lord Salvatore
"Pek tabii, yalnız gideceğimi de sanıyorsan yanılıyorsun genç adam" dedi uyarıcı bir bakış fırlatarak. Klaus bıkkın bir ifadeyle
"Hiç o havada olmadığımı söylesem bana kızma ihtimalin yüzde kaç ? Diye sorunca, yaşlı adam oğluna baktı.
"Ne zamandır, babanı oraya yalnız gönderecek kadar düşüncesiz oldun"
Klaus babasının onu tam on ikiden vurduğunu düşündü. Hiç bir zaman babasına karşı bir davayı kazananamıştı, bunun da onlardan biri olduğunu çaresizce kabul etti Klaus Salvatore.
"Ah pekala beni affet, böyle bir şeyi teklif etmem bile hataydı" dedi yenildiğini kabul ederek. Lord keyfinin yerine gelmesi üzerine
"Hem sosyete camiası Lord William'ın kayıplarda olan kızının yeniden eve dönüşünü konuşuyor.. Ve duyduğum kadarıyla oldukca güzel bir genç hanım, tıpkı ölen annesi gibi" diye konuştu. Klaus kitabını komidine koyarken şaşkınlıkla
"Lord William'ın bir kızı daha mı varmış?" Diye sordu. Ardından düşünceli bir tavıra büründü.
"Bunca sene sonra ne diye dönmüş olabilir ? Asıl sorulması gereken ise, Lord William onu nasıl bir rahalıkla evine geri alabilmiş?" Lord Salvatore kınayan bakışlarla konuştu.
"Ah yargılamayı bırak, işin iç yüzünü bilmiyorsun" elindeki brendi bardağını komidine koydu.
"Bu, kızın isteğiyle gelişen bir olay değil, Lord William onu küçücük bir çocukken halasıyla beraber ismini bile hatırlayamadığım bir kasabaya yollamış" bu hikaye Klaus'un ilgisini çekmeyi başarmış olmalı ki merakla bir soru daha yöneltti.
"Bir baba neden böyle bir şey yapar ki?"
"Ah bilmiyorum evlat, ama bunun altında mutlaka bir neden vardır önemsiz veyahut önemli. Aile meselelerine karışmak yakışık almaz." Klaus iç çekti ve
"Bu üzücü, eh hatasını düzeltmesi her iki taraf için iyi olmuştur muhtemelen" diye mırıldandı. Lord Salvatore, oturduğu koltukta rahat olabilmek adına hareket ettikten sonra, gelmek istediği asıl konuya değinmek istediğine karar verdi.
"Demem o ki, bu baloya teşrif edeceğine adım gibi eminim. Lord Salvatore'u gençliğimden beri tanırım, saygın bir beyefendi. Bir ay önce tertiplediğimiz davette konuşma fırsatımız olmuştu. Seni baya övdüğünü söyleyebilirim. Senin kişiliğini tasvip ettiği çok belli" genç adam babasının konuyu nereye getireceğini fark edince
" Ne demeye çalıştığını anlayabiliyorum baba... " dedi. Ardından brendi bardağını eline alıp dibindeki sıvıyı kontrol ederken
"Son zamanlarda evlenme çağına gelmiş genç kız annelerinin, büyük bir hırsla sokaklarda cirit atmaya başladıkları hakkında sohbet ediyorduk bir kaç ahbapla, sana bundan bahsetmiş miydim?" Diye sordu ve muzur bakışlarla bir şeyler ima edercesine babasına baktı. Oğlunun bir anda neden böyle bir konudan konuştuğunu anlayarak, hızla ayaklandı ve
"Neyse saat epeyce geçmiş, uyusam iyi olacak." Diyerek geveledi. Babasının bu ani kaçışı onu eğlendirmiş olacak ki gülmemek için kendini zor tutarken, kapıya doğru yürüyen adam aniden oğluna dönüp,
" yarın gideceğimiz bir balo var, yorgun olmak hiç hoş olmaz" diye bir hatırlatma yapma gereğinde bulundu uyarıcı bir ses tonuyla. Genç adam onu başıyla onayladı ve
"Pek tabii Lordum, iyi uykular dilerim" dedi, gülüsemesini bastırmayı başarırken.
***
Klaus Salvatore sabahın pek de erken olmayan bir saatinde, Londranın en işlek caddelerinden birinde aradaşı Colin Hale ile yürürlerken seyahatten yeni dönen Colin'in, gittiği ülkede yaptıkları hakkında sohbet ediyorlardı. Colin ile Klaus pek yönden birbirlerine benzerlerdi, en önemli ortak tarafları ise ikisinin de seyahat etmekten zevk alıyor olmalarıydı.
"Güneşin tenimi yakmasının verdiği haz hiçbir şeyde yok Salvatore" dedi hala etkisinden çıkamadığını belirten bir sesle.
"Tahmin edebiliyorum... Denizin soğukluğu nasıldı bana onu anlat Colin" diye ısrar etti Klaus. Colin Hale ellerini ceplerinden çıkarıp, dalgaların hareketlerini canladırmaya çalışarak onları oynattı,
"Dalgaların çıplak ayaklarıma çarparken hissettirdiği soğukluk tüylerimin diken diken olmasına neden oluyordu" Klaus hayranlıkla başını sallayınca arkadaşı Colin ona bakmayı bırakıp konuşmaya devam edecekken, karşıdan onlara doğru helen hanımefendileri görünce hafifçe sızlandı. Klaus Salvatore neler olduğunu öğrenmek için arkadaşının baktığı yöne baktı. Yüce Tanrım, sabahın bu vaktinde karşılaşmak isteyebileceği en son kişi Bayan Mormount'u ve ne talihsizlik ki şu an hevesle bu tarafa doğru yürüyordu. Eh tabii can sıkıcı kızıyla beraber...
"Salvatore, hala kaçabilme ihtimalimiz var." Diye mırıldandı ona bakmadan Colin Hale. Bayan Mormount genç beyefendileri gördügü sırada hevesle el sallarken bunu gören Klaus konuştu.
"Artık çok geç" Bayan Mormount kızını çekiştire çekiştire nihayet ulaşmak istediği yere geldiği zaman nefes nefese kalmıştı. Ve bunu umursadığı pek söylenemezdi.
"Ah bay Salvatore, Bay Hale" reverans yaptıktan sonra, kızının kolunu kıstırarak onun da reverans yapmasını sağladı. İki beyefendi aynı anda reverans yaparken
"Hanımlar" dediler kibar bir şekilde. Bayan Mormount gülümseyerek
"Bay Hale, sizi görmek ne güzel ne zamandır buralarda değildiniz yanılıyor muyum?" Diye sordu. Colin Hale onu onaylayan bir ifadeyle karşılık verdi.
"Ah elbette hayır, bir süredir ülke dışındaydım Bayan Mormount" orta yaşlı kadın gülümsemesini korurken elini yanında duran kızının sırtına koydu.
"Tahmin ettiğimizi söyleyebilirim size, hatta bu konu hakkında kızım Maria ile sohbet bile etmiştik " kızına döndü.
" öyle değil mi hayatım" Genc kız başını hızla salladıktan sonra, Colin'e utangaç bir bakış atarak
"Tam olarak öyle bayım" diye mırıldandı. Klaus Salvatore, oldukça çekingen görünen genç kadına döndü. Tam anlamıyla silah zoruyla konuşuyormuş hissiyatı uyandırıyordu insanda. Klaus gözlerini devirmemek için kendini zorlarken arkadaşı Colin konuşmaya devam etti.
"Ah benimle alakadar olduğunuz için size müteşekkirim hanımlar" Bayan Mormount'un ufak koyu kahve gözleri hevesle parıldadı.
"Ah rica ederim... Bu arada lütfen annenize onu evime davet etmek istediğimi iletin Bay Hale, sohbet etmeyeli uzun zaman oldu." Genç adam başını salladı.
"İleteceğimden emin olabilirsiniz leydim. Sizi görmek keyifliydi, tekrar görüşmek dileğiyle" Yanlarından sonunda ayrıldıkları sırada Klaus, arkadaşına baktı. Caddede olabildiğince hızlı yürümeye başlamışlardı.
" Zavallı kıza bir kerecik bile bakmadın" Colin arkadaşının bu sözüyle kaşlarını çattı.
"Kimseye ümit vermek niyetinde degilim Salvatore" Klaus başını sallarken
"Ancak Bayan Mormount oldukça hırslı, bu işin peşini bırakacağını sanmıyorum" dedi.
"Evet bu korkutucu bir ihtimal..." Diye konuştu sıkıntıyla.
"Colin Hale, içimdeki his yakın bir zamanda seni mihrapta göreceğimi söylüyor." Diye mırıldanan arkadaşına baktı Colin.
"Tanrı korusun" onun bu içten sığınışına karşı Klaus dramatik bir tavır takındı."Tüm kalbimle dua edeceğim senin için ahbap"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KALIN BİLEKLER (TAMAMLANDI)
Historical Fiction"Seni istemiyorum, hiçbir zerreni istemiyorum !" Genç kadının ağzından çıkan her kelime bir iğne edasıyla bedenine saplanıyordu genç adamın, ancak her zamanki gibi sahte bir yüzle yarım ağız gülümsedi. "Seni küçük yalancı, beni ne kadar istediğini g...