Bölüm 17: Aşkın Körlüğü Çaresizliği Görmeyi Engeller

51.6K 4.4K 1K
                                    

Seren kahvaltılık yiyecek doldurduğu tepsisini Zehra'nın tepsisinin yanına koydu. Sonunda arkadaşının tedavisi bitmiş, okula dönmesine izin vermişlerdi. Onca olaydan sonra birbirleri ile selamlaşmayan bu insan topluluğu şimdi kahvaltıda aynı masa da oturuyorlardı.

Seren hayatta şaşıracak bir şeyi kalmadığını düşünmüştü oysa. Başını sağa sola sallarken yüzünde sıcak bir gülümseme vardı.

"Herkes bize bakıyor farkında mısınız?" Ulaş etrafa dikkat ettikten sonra diğerlerine böyle demişti. Gerçekten de herkes oluşan bu yeni gruba tuhaf gözlerle bakıyordu. Seren onlara hak vermeden edemedi.

"Arkadaş olarak bir araya gelen bu grubu garipsemeleri normal.  " Dedi elinde ki çatalı sallarken. Sonra çatalı tek tek arkadaşlarına doğrultarak onları tanımlamaya başladı. "Korkulan bir çetenin eski lideri (Asel), Okulun en gözde öğrencisi (Ulaş), Belkide şehrin en serseri adamı (Kutlu), Çekingenliğinden adını bile yabancıya söyleyemeyen bir kız (Zehra) ve Okul takımının yıldız oyuncusu (Görkem)"

Herkes onun tanımlarına gülerken yanında oturan Ulaş ona döndü. "Acaba sen hangi sıfatla düşünülüyorsun merak ettim." alayla gülümseyerek genç kızın cevabını bekliyordu.

Yeliz saçını savurarak "Tabi ki de bu okulun gelmiş geçmiş en zeki kızı olarak."

Ulaş çatalını ona doğru salladı. Gözlerinde ki ilgi Yeliz'in bir an için şaşırmasına neden oldu. "Sence de kendini fazla övmüyor musun?" Tek kaşını kaldırmış kızla alay etmekten zevk aldığını gösterircesine sırıtıyordu.

Yeliz zeytin çekirdeğini ağzından çıkarıp tepsiye bıraktı. "Senin kadar değil." diye cevap verdi. "Ne de olsa okulda megaloman olarakta tanınıyorsun."

Kutlu gülerken arkadaşının omuzuna vurdu. "Kabul et kardeşim. Şu okulda ağzına lafı tıkayan tek kişi Yeliz."

Bütün masa kahkahalara boğulurken diğerleri daha çok merakla bakmaya başladı. Bu kalabalık grup, Zafer kolejinde ki bir çok tabuyu yıkıyordu. Arkadaşlığın hiçbir anlam ifade etmediği bu okulda birbirleriyle bu zamana kadar alakası olmayan insanlar bir arada gülüyor ve yemek yiyordu. Seren elinde ki çatalla peyniri ile oynarken gözlerinin dolmasına engel olamadı. Nasıl olmuştu da bu hale gelmişlerdi. Onları izlerken yüzünde oluşan sıcak gülümsemeye engel olamıyordu. Kendisinin bedeninde olmamasına rağmen kendini tuhaf bir şekilde buraya air hissediyordu.

Yeliz bakışlarını, Seren'in arkasına sabitledikten sonra kıza doğru eğildi. Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.

"Sadece içlerinden biri bize nefretle bakıyor. Daha doğrusu bize bakmıyor." Yeliz karşısında oturan Seren'e masanın üstünden biraz daha yaklaştı. Arkasını çenesiyle işaret ederek "Şuan Gülperi seni gözleriyle kaç defa sırtından bıçakladı sayamadım bile." dedi. Ardından geri çekildiğinde Seren onun bir an ellerinin titrediğini gördü. Yeliz'de Gülperi'nin kabadayılıklarına maruz kalmıştı. Hemde sadece Asel'i odasına kabul ettiği için. Seren, onun tahmin ettiğinden daha güçlü bir kadın olduğunu biliyordu. Hatta bazen ona yoğun bir saygı duyduğunu bile hissediyordu.

Seren çatalında ki sosisi ağzına atarak arkasına baktı. Gülperi gerçekten büyük bir kinle gözlerini ona dikmişti. Gözlerinde öfkenin ete kemiğe bürünmesi durumunda Seren'in boğazına yapışırdı.Genç kız istemsizce elini boğazına götürdü. Genç kız her zaman ki gibi göz alıcıydı üstelik. Kız öfkesine rağmen her daim bakımlı olmayı bir şekilde başarıyordu. Seren olsa çok sayıda kedi bakan yaşlı bir teyze gibi masaya tüner ve öfkeli olduğu kişiye beddua bombardımanı yapardı. 

Misafir Ruh -2- MuammaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin