Bölüm 21: Beklenmeyen Duygular

43.8K 4.2K 261
                                    

Akşam yemeğinde herkes masanın etrafına toplandığında Asel tek tek aile bireylerini süzdü. Acaba aralarından birine kadını bulduğunu söyleyebilir miydi? Ansızın içindeki düşünceye hayır dercesine başını hızla salladı. Kesinlikle ailenin erkek üyelerine tek kelime edemezdi. Masanın altından gizlice çıkardığı telefona baktı. Hala Seren'den tek bir haber yoktu. Onu görmek için okula gitse onu bu bedenle içeri sokmayacakları da kesindi.

'Offff ne yapacağım ben şimdi?' diye isyan etti içinden. Masa yemekle dolu olmasına rağmen yemeğin sonunda tabağına dokunmamıştı.

Yemek sonrası Sedat ile bulaşıkları yıkamaya başladıklarında sürekli dilinin ucuna gelen kelimeleri yutmak zorunda kaldı. Boşboğazlık yapmaktan korktuğu için konuşmamayı tercih ediyordu. Var olan huyu nedense peşini bırakmamıştı. Bu kötü huyunu her zaman az arkadaş edinmeye bağlardı. İyi bir dost her zaman ağzından çıkana dikkat eden kişiydi onun için ama Asel asla söylediklerini düşünmezdi. Zaten büyük oranla bu huyu yüzünden bir çok sıkıntı yaşamıştı ya.

Sedat birden elinde ki sarı bezi tezgaha fırlattı. "Kıvranma da söyle artık"

Asel birden elinde ki tabağı lavaboya düşürdü. Tabak, titreyen köpüklü ellerinden kayıp gitmişti. Belli edeceğini biliyordu ama Sedat tarafından bu kadar kolay anlaşılacağını hiç düşünmemişti. Koskoca çetenin lideri Asel, basit bir erkek tarafından kolayca okunabiliyordu.

"Hemen anladın mı?" Asel kocaman açtığı gözlerle genç adama baktı. Olayın böyle gelişeceğini hiç tahmin etmemişti. Sedat'ın yeşil gözleri her zaman zeka ile parlıyordu oysa.

Sedat'ın dudağının sol kenarı yukarı doğru kıvrıldı. İnsanın içini yakan bir gülümsemeydi. Bir yandan da elinde ki tabağı kuruluyordu. "Derslerin yine kötü değil mi? Ne zaman kötü notlarından bahsedecek olsan böyle davranırsın."

Asel, genç adamın söyledikleri karşısında gözlerini devirdi. Şuan ona neyi söylememek için kıvrandığını bilse acaba yine de böyle bilmiş bilmiş gülebilir miydi? Genç adamı umursamadan düşürdüğü tabağı aldı ve yıkamaya devam etti. Yarın ne yapacaktı? Yine o kadını görmeye gitmeli miydi? Yoksa Seren ile konuşmayı mı beklemeliydi? Son tabağı da yıkarken yarın yeniden hastaneye giderek kadını görmeyi planladı. Seren'e kalırsa her şey için geç olabilirdi. Sonuçta kadın ağır bir şekilde hastaydı. Bir kaç gün sonra ona ne olacağını kim bilebilirdi. O anda hızla buzdolabının kapanmasıyla olduğu ana döndü.

"Haydi markete gidelim" Sedat buzdolabının halinden memnun kalmamış olacak dışarı çıkmak için mutfaktan çıktı.

Asel belinden önlüğü çıkararak askıya astı.

"Sen git ben biraz dinleneceğim." Adamın yanında geldiğinde çoktan montunu giymişti. Asel yalnız kalmak istiyordu çünkü aklında ki planı hayata geçirmek için oturup düşünmesi gerekiyordu. Tam odasına gitmek için mutfaktan çıktığı sırada Sedat ensesinden yakaladı.

"Nereye gittiğini sanıyorsun? O kadar eşyayı ben tek başıma taşıyamam." Genç adam, Asel'in debelenmesine rağmen ensesinden tutmayı bırakmadı. Ta ki sokağa çıkana kadar.

"Bu yaptığın resmen özgürlüğümü kısıtlamak." Genç kız sinirle yanlış giydiği montunu düzeltti. Bu adamın hanzoluğu sinirlerini bozuyordu.

Sedat kaşlarını çatarak kardeşine baktı. "Kızım senin özgürlüğün benimkinin başladığı yerde biter. Ve poşet taşımaktan nefret ettiğimi bilirsin. O yüzden dayak yemek istemiyorsan sus ve yanımda yürü."

Asel tek kelime daha etmeden adamın yanından yürümeye başladı. Zaten Seren'in hayatı şiddet seven adamlarla dolu olduğundan genç kız doğru düzgün kimseye itiraz edemiyordu. Şimdi neden Seren'in kaslı olduğunu anlayabiliyordu. Becerebilse o da savunma sanatını öğrenmek isterdi. İlk önce Bay yumruk'u sonra da Sedat'ın hakkından gelirdi. Tabi telefonunu açmayarak kendisini yok sayan Seren'in de haddini bildirmek güzel hissettire bilirdi.

Misafir Ruh -2- MuammaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin