Bölüm 20: Can Yakan Yalanlar

48.2K 4.2K 743
                                    

Seren gördüğü manzarayla titreyen dizlerine hakim olamadı. Deprem oluyormuş gibi durmadan sallanıyordu. Zemin ayaklarının altından kayıp giderken Orkun genç kızı dirseğinden tutup denge de durmasını sağladı. Onu ayakta tutmasına rağmen genç kız bedenini hissetmiyordu. Bir insanın kalbi böylemi paramparça oluyordu? Üstelik kalp ona ait bile değildi. 

Kutlu bunu ona nasıl yapardı?

Hemde düşmanı olarak bilinen bir kızla. Canını dişine takıp her seferinde onu ölümle burun buruna getiren kıza. 

Genç kız sık sık nefes alıyor fakat bir türlü aldığı hava ciğerlerine yeterli gelmiyordu. Orkun onun halini görünce genç kızı kendine çekip sarıldı. Onları görmüyordu artık ama o halleri de gözünün önünden gitmiyordu. Farkında olmadan kendini genç adamın göğsüne bastırdı. 

"Git. Arka kapıdan hemen." diye fısıldadı kızın kulağına. Sonra başını kaldırıp karşısında ki manzaraya bakarken memnun bir şekilde gülümsedi. Onun yapmak istediğini Gülperi bir anda gerçekleştirmişti. Bu kızı takdir etmemek büyük kabalık olurdu. Anlaşsalar bu kadar tesadüfi bir an yaşayamazlardı. 

Seren, genç adamın kollarından ayrıldığında bastığı dal yüzünden çıkan çıtırtı sessiz gece de yankılandı. Kutlu, Gülperi'yi iterek ondan uzaklaştı ve sesin geldiği yöne baktı. Şimdi gözlerini genç kıza dikmişti. Gözleri ardına kadar açılmış, korku ile ona bakıyordu. Yüzünden onu orada beklemediği anlaşılıyordu. Genç kız, adama bakma gereği duymadan bacakları elverdiğince arka kapıya doğru koşmaya başladı. Ondan nefret ediyordu. Nefret!

Önce yavaş koşuyordu ama sonra birden hızlandı. Koşarken gördüğü manzarayı da arkada bırakmaya çalışıyordu. Kalbi iki parçaya ayrılmıştı ve her bir parçası ayrı ayrı acı çekiyordu. Kutlu'nun o kızla hali zihninden silinmeyecek bir anı olarak kalmıştı. Gülperi'yle öpüşmüş olması başka gerçekleri de göz önüne getiriyordu. O halde Kutlu'nun genç kıza tüm yaşattıkları ve söyledikleri yalandı.

Hepsi kocaman bir yalan.

İşte bunu anladığında iyice nefes alamaz oldu. Yalanların içinde yeşeren gerçek aşkın filizini koparıp bir hamlede fırlatıp atmıştı. 

Seren odaya adım attığında kapıyı hızla kapatıp yaslandı. Zorlukla nefes alıyor, ciğerleri havanın yetersizliğine isyan ediyordu. Ani oluşan hareketle Yeliz masadan başını kaldırmış, Zehra da banyo kapısından uzattığı başını genç kıza çevirmişti.

"Neyin var senin?" Yeliz sandalyeden hızla kalkmıştı ama kızın yanına gitmek için herhangi bir harekette de bulunmadı. Bakışlarından ne olduğunu anlamaya çalıştığı belli oluyordu. Zehra'da artık banyodan çıkmış Seren'e biraz daha yaklaşmıştı. Nemli saçları iyice kabarmıştı. 

Seren konuşmaya başlamadan önce iki kere derin nefes aldı. "Ben.. Ben iyiyim." Evet sesini normal çıkarmayı başarmıştı ama gözyaşları yanaklarından ard arda dökülünce kızlar hemen iki yanına geldi. Ağlamasına engel olamıyordu. 

"Neler oluyor anlat Asel. Biri sana bir şey mi yaptı?" Yeliz birden korumacı anne rolüne bürünmüştü. Öfkeden resmen burnundan soluyordu. Fakat Seren konuşacakmış gibi hissetmiyordu kendini. Kızların yüzü artık gözlerine dolmayı durduramadığı yaşlar yüzünden bulanık görünüyordu. Onların bu ilgisi karşısında daha da duygulandı ve yaşanılan tüm o kötü olayların acısı boğazında yumru oluşturdu. 

Arkadaşı yanına diz çökerek yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Bize ne olduğunu söylemezsen sana yardımcı olamayız Asel." Şimdi de Zehra onun sırtını okşayarak rahatlatmaya çalışıyordu çünkü genç kız artık hıçkırıklara boğulmuştu. "Söyle kim seni böyle üzdü?"

Misafir Ruh -2- MuammaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin