Bölüm 35: Bir Başkasının Hayatı

44.4K 3.9K 764
                                    

"Ben... Seni seviyorum."

Genç kız hızla gözlerini kırptı. Şuan rüya görüyor olmalıydı. Evet, evet rüya olmalı. Hatta kabus. Fakat ne kadar istese de uyanık olduğunu biliyordu. Başını kaldırmak için artık çok geç kalmıştı. Ulaş'ın itirafını duyduğunu belli etmek, durumu daha da karmaşık hala getirecekti. Neden böyle bir şey yapmıştı ki? Bütün bedeni buz kesmişti. Kutlu ile olan ilişkisi bile yanlışken şimdi Ulaş masum bir şekilde onu sevdiğini söylüyordu.

'Ah lanet olsun.'

Genç adamın ayağa kalktığını duyduğunda gözlerini kapattı ve vücudunu rahatlatmaya çalıştı. Uyurken olduğu gibi derin derin nefes alıyordu. Onu kandırmak kolay değildi ama elinden geleni yapmalıydı. Ulaş masanın yanında biraz dikildikten sonra ağır adımlarla kızın yanından uzaklaştı.

Seren masadan başını kaldırarak etrafına bir süre baktı. Ulaş etrafta görünmüyordu. Hayretle açılan ağzını eliyle kapadı. Resmen ona duygularını söylemişti. Başını avuçlarının arasına alarak çaresizce düşünmeye başladı. Ulaş'ın bunca zaman ondan hoşlandığını bilmek tuhaf hissettiriyordu. Hiçbir zaman ona karşı bir ilgi duyduğunu göstermemişti. Ya da Seren'in gözleri hep Kutlu'nun üzerinde olduğu için bir şey fark edememişti. Sandalyeden yavaşça kalkarak nereye gideceğini bir süre düşündü. Sudan çıkan balık gibi ne yapacağına karar vermekte zorlanıyordu. Ulaş'a nasıl davranacaktı. Kutlu'ya bunu söyleyebilecek miydi? Hızlı adımlarla bulunduğu alandan çıkarken içinde çığlık çığlığa yankılanan tek bir cümle vardı.

'Ne yapacağım şimdi ben?'

*******************************

"Tebrikler" diye seslendi Yeliz, Ulaş'ı peşinden koşmak zorunda da kalsa da arka bahçeye geçmeden ona yetişmişti. Kantin de onu uzaktan gördüğünde ne yaptığını anlamıştı.

Ulaş yürümeyi bıraktı. Kaşlarını çatarak kıza baktı.

"Ne için tebrik ediliyorum?" dedi şaşkın bir halde. Yeliz'in ne ara ortaya çıktığını bile anlayamamıştı. Kafasında hala yaptığı şeyin doğru bir davranış olup olmadığını sorguluyordu.

Yeliz attığı bir kaç adımla genç adama daha fazla yaklaştı. Kış mevsimine rağmen güneş tüm parlaklığı ile bahçeyi ışığa boğuyordu. Yeliz'in gözlerinde ki parıltıları da daha görünür kılmıştı. Kız, genç adamdan bir karış kısa olmasından dolayı adamın gözlerine bakmak için başını arkaya atmak zorunda kaldı.

"Asel'e olan duygularını açıkladığın için." dedi. Sesinden göz önünde olan gerçeği nasıl görmediğine hayret ettiği belli oluyordu.

Ulaş bir elini cebinden çıkararak kravatını düzeltti. Kantinde otururken etrafında Yeliz'i gördüğünü hatırlamıyordu. Bu kız gerçekten casus gibiydi. Tüm olan biteni ortalıkta olmasa da bilebiliyordu. Oysa kimseye görünmek istememişti. Onun o aciz halini kimse hafızasında saklasın istemiyordu. O Ulaş Deniz Yıldırım'dı. Her kızın peşinden koştuğu, okul birincisi, süper zeki bir adam. Asel'in karşısında resmen kendini kaybetmişti. Fakat tek taraflı aşkından vazgeçebilecek gücü sonunda kendinde bulmuştu. Bu yüzden kendini takdir ediyordu. Derin bir nefes alıp kıza döndü.

"Uyuyor olsa da sonunda itirafımı yapabildim." Kendi kendine gülümsedi. Şimdi düşününce kendini daha rahatlamış hissediyordu. Farkında olmadan omuzlarından büyük bir yük kalkmıştı. Hatta hava bile ayrı güzeldi bugün. Evet, söylediklerini Asel duymamıştı ama duysa zaten ne değişecekti ki? Hatta her şey fazlasıyla karışacaktı. Böylesi herkes için daha iyiydi. Duygularını kelimelere dökmesiyle kalbi de ferahlamıştı.

Bakışlarını gökyüzünden çekip kıza döndü. "Sana da teşekkür etmeliyim." Ne de olsa ona bu cesareti o vermişti. Hayatının sonuna kadar pişman olmasını engellemişti. Asel onun ilk aşkıydı. Hayatında ayrı bir yeri olacağını biliyordu. Okul hayatı boyunca uzak durduğu kızın kalbinde ulaşılamaz bir yere sahip olacağını tahmin edemezdi.

Misafir Ruh -2- MuammaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin