Bölüm 46: Senin Yerine...

42.3K 4.4K 619
                                    

Genç kız derin bir nefes alarak koltuk değneklerine yüklendi. Geçen 4 günden sonra artık daha fazla dayanamayacaktı. Onları görmeliydi. Üstelik aynı binada olmak ve onlara ulaşamamak kızın daha da kötü hissetmesine neden oluyordu. Asel Demir eğer bir şey isterse yasaklar onun için bir şey ifade etmezdi.

Bu yüzden doktor kontrolünden sonra Kutlu'dan zorlukla kurtularak –ki kendisi bir türlü peşini bırakmıyordu. Onca soğuk davranışlarına rağmen- zorda olsa Seren'in yattığı koridora ulaşmayı başarabilmişti. Üvey annesi ve babası da onunda işlerine gitmeleri gerektiğine karar kıldıklarından Asel istediğini yapabilirdi. Koridora dönmeden derin bir nefes aldı.

Onları görmeye ve yaşadıklarının rüya olmadığını anlamaya ihtiyacı vardı. Eğer biraz daha ikiliyi görmezse delirecekti.

Koridoru döner dönmez hastanenin rahatsız edici sandalyesinde oturan Sedat'ı gördü. Siyah bir eşofman altı, gri bir tişört ve siyahın daha açık bir tonunda olan hırka giymişti. Ayaklarında beyaz konversleri vardı. Başını soğuk duvara dayamış, genç kızın görmeye bayıldığını gözlerini kapatmıştı.

Değneklerini yere koyduğunda çıkan o hafif seste bile genç adam gözlerini açarak bir süre kırpıştırdı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Sonra da ağır ağır koridorun başına doğru çevirdi bakışlarını. O an genç kızı önce tanımıyormuş gibi boş gözlerle baktı. Sonra yüz ifadesi acıya büründü. Birden oturduğu yerden kalkmıştı. Genç kız ise onun bakışları altında ağır ağır ona doğru ilerledi.

"Asel..." Sedat yüzünde şok ifadesiyle olduğu yerden yavaşça ilerledi. Genç kızı karşısında görmeyi hiç beklemediği yüzünden anlaşılıyordu. "Sen... Sana ne oldu?" Adam, genç kızın iki taraftan da tutunduğu değneklere ve bacağında ki alçıya baktı. Başında ki beyaz sargı kızıl saçlarıyla tezat oluşturuyordu. Sedat durumun karışıklığını zihninde bir süre anlamlandıramadı. O, Seren'in bedeninde Asel'in olduğunu düşünürken şimdi Asel karşısına kendi bedenin de çıkıyordu. Hem de oldukça kötü bir halde.

"Sana ne oldu?" diye sorusunu yeniledi genç adam. Sesi endişeli çıkmış ve bu da genç kızın içini sıcacık bir hisle doldurmuştu.

Genç kız ona doğru zorla ilerleyerek değneğinin bir tanesini kenara attı. Sedat'ın kollarının arasına girerken yüzünde huzurlu bir gülümseme vardı. Onca zaman kız kardeşinin bedeninde olması bunu yapmasını imkansız kılmıştı ama şimdi istediği gibi adama sarılabilirdi. Uzun bir zamandan sonra gerçekten de yaşadığını hissediyordu.

"Sonunda senin kollarının arasındayım."

Sedat bir süre kıpırdamadan dursa da sonunda ağır ağır kaldırdığı eliyle kızın başını okşadı. Bedeni o kadar yara bere içindeydi ki tüm gücüyle sarılamıyordu bile kıza. Üstelik kız kardeşi daha uyanmamıştı. Neden Asel kendi de iken o uyanmıyordu?

Derin bir nefes alıp kız kardeşinin Asel'in bedenindeyken nasıl yaralar aldığını inceledi. Canı çok yanmış olmalıydı. Belli ki çokta korkmuştu. Seren güçlü bir kız gibi görünebilirdi ama Sedat onun nelerden korktuğunu çok iyi bilirdi. Ve o küçük kardeşine acı çekerken yardım bile edememişti. Asel'e bakarken dolan gözlerinden yaş akmak üzereydi.

"Ben.. Sana ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Kim yaptı bunu sana? Kim?" Sesinde ki saf öfke kızı olduğu yerde titretti. Ama bu mutluluktan oluşan bir hareketti. Biri onun için endişelenmişti. Sedat, uzun zamandan sonra ona açılan mutluğun kapısıydı. Onu bırakmak istemiyordu. Seren'in bir an önce iyi olup aralarına katılmasını istediği kadar Sedat'ı da istiyordu.

Misafir Ruh -2- MuammaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin