AZRA DOĞAN
Kapının tıklandığını duyunca musluğu kapatıp,kapıya doğru yöneldim.Tam kolu indireceğim sırada kararımı değiştirip,duraksadım.Sırtımı kapıya yaslayıp,ellerimi birbirine kenetledim.Yüzüme sinsi bir gülümseme yayıldı.İstemeden!
Kapının gittikçe şiddetle tıklandığını gördükçe içimin yağları eriyordu.Arabayı kenara çekmemek ne demekmiş! Umursamazsan umursanmazsın.Bundan böyle hayat felsefem buydu.Özellikle bu adama karşı.
-''Şansını zorlama.''
Kükrercesine söylenmiş bu iki kelimeyle,sırtımı kapıdan ayırdım.Buradan çıkmazsam tüm hastaneyi ayağa kaldıracaktı.Derin bir nefes alıp,kapının kulpunu bastırdım.Yavaşça aralanan kapıdan,süzülerek öfkeden kısılmış griliklerin odağı oldum.
Az bile!
-''Sonunda teşrif edebildin.''
Bana daha da yaklaşırken,resmen tıslamıştı.
Yeter be! Azrail misin?
-''Tuvalette bırakta rahatıma bakayım bari.Allah Allah.'' diye çemkirirken bende dik dik ona bakıyordum.
Boğuk bir kahkaha sesi duyduğumda gözlerimi ondan ayırıp,çaprazımızda duran çocuğa diktim.Yüzündeki sırıtıştan ne kadar eğlendiği belli oluyordu.Kehribar rengi gözleri muziplikle parlıyordu.
Bakışlarımı tekrar kurşuni oklar fırlatan gözlere sabitledim.
-''Burada böyle dikilecek miyiz?'' diye sordum aksi aksi.
Tek kaşını yukarıya kaldırırken sağ kolunu da kaldırdı.Bir an beni sarsıp,tuvalete fırlatacak sandım.Ama sandığım gibi olmadı.
Koltuğunun altına büzüştürdüğü elbiseyi bana doğru uzattı.İlk gördüğümde elbise olduğunu anlamamıştım.Ama sonra açıp iyice baktığımda anladım.
Buruş buruş elbiseye bakarken kaç senedir ütülenmediğini düşünüyordum.
-''Ne oldu? İçine sığmam diye mi korkuyorsun?'' diye sorunca irkilerek,gözlerimi sinirle gözlerine sabitledim.
Pislik gülüyordu.Elimde tuttuğum elbiseyi,parmaklarımla sıktım,sıktım,sıktım.Bu lafı sana yedireceğim!
Yavaşça arkamı dönüp kapı koluna uzandım.Sonrada omuzumun üzerinden dönüp ilk kehribar gözlere baktım.Biraz duraksayarak rotamı griliklere çevirdim.
-''Keşke öyle olsa.'' dedim gülerek.''O zaman durum eşitlenirdi.''
Kapıyı yavaşça araladım.İçeriye girip,onlara doğru döndüm.İkisinin yüzündende ne dediğimi anlamadıkları belliydi.
-''Diyorum ki.Sen benim göz zevkimi yeteri kadar bozuyorsun.Birazda senin göz zevkini bozsaydık adil olurdu.Ama üzgünüm ki bu elbiseye sığacağım.Bir daha ki sefere artık.'' diyerek kapıyı suratlarına çarptım.
Ha ha!
Şimdi bön bön kapıya bak.Söylediklerime kendim inanmıyor olsamda o an inandırıcı olduğumu umuyordum.
Aynanın önüne geçip,son kez galip bir gülümseme kondurdum yüzüme.Ardından hızla kabinlerden birine girip,kapıyı kilitledim.
İlk kabanı çıkarttım.Sonrada elbise dediğim -kumaş parçasını- çıkarttım.Beyaz elbiseyi üzerime geçirip,elimle kırışıklarını gidermeye çalıştım.Ne kadar olursa!
Sonra kabinden çıkıp,elimdeki kıyafetleri çöp kutusuna attım.Sığmayınca ayağımı çöp kutusunun içine sokup,bastırdım.Ve bingo!
Aynanın karşısına geçip,suyu açtım.Soğuk suyu yüzüme çarptıktan sonra ellerimle saçlarımı tarayıp,tek omuzumdan saldım.İşimi bitirdikten sonra gözlerim,elbiseye kaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM SENİN
Teen Fiction-"Seni haketmek için ne yapmış olabilirim ki?Sen benim mecburiyetimsin güzel adam..Beni hayata bağlayan,nefes almamı sağlayan mecburiyetim.. Seni sevmiyorum..Her nefeste biraz daha sen oluyorum..Beni,senle dolduruyorum." -"Minik kalbine benim gibi b...