İstemsiz ağlamalar,
Sanırım Dolunay' dan..
İstemli sızlanışlar,
Sanırım pişmanlıklarımdan..
İsteksiz yabancılaşmalar,
Yabancı konuşmalar,
Yabancı susuşlar,
Yabancı komşular,
Yabancı herkes...
Ve yalancı O....!
Gitgide yabancılaşıyoruz herkese
Ve herşeye..
En çok da kendimize..
En çok, hatta daha çok da O'na..
Ve dolaşıyor ayaklarımız,
Kapımızda arsız bocalama,
Kafamızda imkansız sorular,
Sorunumuz, kurcalama...
"Kurcalama sen..!" diyor bana biri..
Sen bunları kurcalama..
Yalancılaşıyoruz isteyerek..
Çoğunlukla bilerek..
Uzaklara,
Uzaktakilere...
Aynı şehirdekine..
Kaf dağının ardındakine...
Ve en çok da en yakın sandığımız kişiye.
Gün gelir,
Herkes yabancılaşır sana,
En sevdiğin kitabın,
Koklamayı en sevdiğin parfümün
Ve yıkmaya çalıştığın tabuların
Ve unutmaya çalıştığın anıların...
Ha bide uzaklara alışıyoruz istemsizce..
Aşığız bilinçsizce...
Uzaklara aşığım ben..
Bir de yalancı umutlara..
Fakirin ekmeği olan umutlara...
Taze,mis kokan..
Sıcaklığıyla ruhumu ateşe atan uzak umutlara,
Bahçeler, umut umut açıyor çiçeklerini
Denizlerin mavi beyaz dalgaları umutlu
Oyuncak diye ağlayan çocuğun gözleri umutlu
Barışalım mı..? diye soran küskünlerin yüzleri umutlu
Fakir umutlu,
Umut saçan ekmek kuyruklarına mecalsizce...
Bildiğimiz umut yani..
Hepimizin bildiği fakirin umudu işte..
Gürültülerin arasından kaçıp,
Sessizliğe gitmek isteyen
Ruhu nasırlı umut...
Karanlığın içinden geçip,
Aydınlığı kucaklamak isteyen umut...
Hatalarından ders almış,
Pişmanlığıyla barışmış,
Yaşamaya alışmış umut..
Uzak bize umut...
Şu an bulunduğum noktadan,
Hangi kıta en uzakta bize..?
İşte o kadar uzak...
İşte o kadar yabancı..
İşte "O", kadar yalancı insanlar yüzünden
Uzak bize umut...
Ve itiraf etmem gerekirse;
Yalan söyledim
Çünkü istemli ağladım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIZI
PoetryOkyanuslardan rıhtımlara doğru, son sürat gelen bir kasırgaya tutulmuştum.. O rıhtımlar da değersiz bir mal gibi unutulmuştum.. Yitik ve yıkık bir yoldu varmaya çalıştığım ,bir kalp yarasıydı sarmaya çalıştığım... Ne çare unutulmuştum.... En kötüsü...