Reflekslerine Kurban, Bir Günde Üç!

15.5K 1.1K 248
                                    

Biz sadece karşımızda dikilen o dörtlüye bakıyorduk. Onlarda sadece bize. Zil çoktan çalmış ve tüm öğrenciler birer birer sınıflarına giderek boş bırakmışlardı bahçeyi. Şimdi tehlikenin yaydığı soğuk dalgaları daha iyi hissedebiliyordum. Ne kadar onlara dayılık yapsak da içimizde kedi vardı bizim. Biz bu boyla dört tane oğlanı dövemezdik tabii. Yemezdi, sıkardı biraz. Ancak aslan görünümünden de ödün vermek yoktu. Yine dayılık yapacaktık elbet ama bu defa kurtulur muyuz?

Bilinmez...

Sadece bizimkilerin duyabileceği şekilde söylenmeye başladı Defne.

" Alya senin attığın topu var ya... Kızım ben sana kaç defa diyeceğim 'sen sağ ayağını kullanma yamuk gidiyor' diye. Şimdi topa attığın o yamuk tekmeden şimdi şu sırık artı medresi, yağlı kafa ve kas torbasına da atarsın. Ama sen boşluğu isabet al. Zaten sen istemesen de bizim istediğimiz yere atarsın tekmeyi." Bunu söylerken bile gülmemek için kendini zor tutuyordu, biz de aynı şekilde. 

" Kızlar, zaman kazanacağım ve hep birlikte kızlar lavabosuna sığınacağız. Oraya da gelemez bu sığırlar. Şimdi beni izleyin!" deyip iki adım öne çıktım. Tüm dikkatler üzerimde toplanmıştı ve istediğim şey de buydu. Sırık ve yandaşlarının hemen önünde duran topa baktım.

" Şşşt sığır sürüsü! Durmayın öyle de atın şu topu!" Bu dediğime şaşıp kalmışlardı. Doğrusu bende kendimi alkışlıyordum. İçimdeki aslan kükrerken, onlar bir hamle yaptıklarında geri içime kaçmasa bari dedim kendi kendime.

" Başak ne yapıyorsun!" diye çıkıştı Alya.

" Sabahleyin yürek yedin de biz mi görmedik! Kurban olduğum bir yavaş..." Çağlayan'ın bu lafına gülmemek için kendimi zor tuttum. 

" Kızlar ne yaptığımı biliyorum, sakin olun sadece..."yine onların duyacağı bir şekilde söylenirken gözümle onlara bakıyordum. Hoş, kulağımla bakacak halim yok ya.

" Ne diyorsun lan sen!" diye atıldı öne, sırığın medresi sarı kafa. Sırık eliyle onu geri iterken gözünü üzerimizden ayırmıyordu. Sırık bir şeyler geveledi ağzında ancak biz duyamadık. Sırığı dinleyen ve başıyla onaylayan yandaşlarının yüzü gülmüştü. İşte bu hiç ama hiç iyiye işaret etmiyordu. 

Bir anda hepsi birden öne atılınca " DURUN!" diye bağırdım. ' Ne oluyor' diyen surat ifadelerine aldırmadan " Tansiyonunuz düşmüş!" deyip ayaklarını işaret ettim. Onlarda salak salak ayaklarına bakarken biz yaklaşık üç saniye kazanmış ve hızla koşmaya başlamıştık. İlk okul düzeyinde olan bu espri hayatımızı kurtarmıştı denilebilir. 

" Ah Başak ah!" diye söyleniyordu annem. Yani Alya... Koşarken devamını getirdi cümlesinin ." Kızını dövmeyen dizini döver demişlerdi de inanmamıştım. Zamanında dövseydim seni şimdi taban tepmezdik. Ne diye öyle söylüyorsun da belayı üzerimize üzerimize ısrarla çekiyorsun?" 

" Anneciğim unuttuğun bir nokta var. Sen o topa yamuk vurmasaydın bunların hiçbiri olmayacaktı. Bir de nasıl hızlı attıysan, çocuk yerle bir oldu ve resmen pantolonu bankta kaldı."

" Susun lan ! Güldürmeyin!" dedi Defne. Çağlayan arkaya doğru göz ucuyla baktıktan sonra endişeyle bağırdı.

" Lan bu sırığın bacakları niye bu kadar uzun! Bizim üç adımımız neredeyse onun bir adımı!"

" Ah, kader..." diye içlendi Alya. Boyumuzun kısa olduğundan yakınıyorduk şimdi de. Okul binasına girer girmez aynı tempoda çıkmaya başladık merdivenleri. 

" Lan bunlardan kurtuluş yok! Kızlar tuvaletine de gelirler bunlar!" demişti Çağlayan ve hala arkamızdalar idi. Sınıflarda ders işlendiği için koşar adımlarımızı parmak uçlarında atıyorduk. Bu işimizi daha da zorlaştırıyordu. Lavabonun önüne geldiğimizde son kez arkama baktım. Hala merdivende idiler. Lavaboya hücum edip kapıyı hemencecik kapattık.

Grup Adı: 4×4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin