" Altta kalanın canı çıksın!"

10.8K 912 294
                                    

Sessizce duvara yaslanarak beklemeye başladık. Sesler gitgide yaklaşıyordu. Uzayan gölgeleri yere düşerken artık iyice yaklaşmışlardı. Bağıra çağıra gülerek yanımızdan geçiyorlardı. Gözlerimi büyüterek yanımızdan geçip gidişlerini izledim. Alya ise gözlerini sımsıkı kapatmış ve ellerimi avucunun içine hapsetmişti. Bu tavrı beni de korumak istemesinden kaynaklanıyordu. Onlar sokaktan tamamen çıkana kadar yerimizden kımıldayamadık.

Ardından hemen eve doğru koşmaya başladık. İçeri hızla dalmamızın üzerine kapı duvara sertçe çarptı. Biz paldır küldür içeri girmek isterken ikimiz de aynı anda davranınca kapının girişinde sıkışıp kaldık. Sonra ani bir hareketle öne doğru çıkmak isteyince pandalar gibi içeri yuvarlandık. Bize gülen ev ahalisine aldırmayıp fırladım ve ayağa kalktım. Kapının girişinde hala yuvarlanan Alya'yı içeri doğru itip kapıyı kapattım.

Alya başını sıvazlayıp yerden kalkmaya çalışırken Defne " Ne oluyor lan? Ne bu haliniz? Hayalet mi gördünüz?"dedi.

" Aslında tam olarak öyle değil." diyerek Alya araya girdi. " İçen bir kaç tane adamlarla karşılaştık. Ama tam da karşılaşmadık."

" Lan adamakıllı açıklayın şunu." diyen Çağlayan'a bakarak söze girdim.

" Yani onlar bizi görmedi biz onları gördük. Korktuk bu yüzden." Alya bu esnada kıymetlisini okşarken Defne yüzünü buruşturup ona baktı.

" Buna ne oldu?"

" Azıcık ısırmış olabilirim..." deyip gözlerimi başka bir yere çevirdim. Hemen Alya atıldı. " Ne azıcık ısırması lan! Parçaladın resmen!"

" Abarttın ama! Alt tarafı küçük bir ısırık!" deyince Çağlayan dayanamadı ve Alya ile benim arama girdi ve" Ne oluyor kızım? Ne ısırması? Ne parçalaması?"dedi. Ellerimi havaya kaldırarak " Durun ben anlatıyorum." deyip sürüne sürüne ortaya geçtim. Defne de gelip yanıma oturdu.

" Şimdi biz dışarı çıktık bununla. Sonra etrafa bakınırken çöp konteynırının içinden bir kedi atladı bunun kafasına. Sora bu da benim üstüme atladı! Artık hangi akla hizmetse. Tabii anında yere yapıştık. Artık ne hikmet ise bunun kıymetlisi suratıma yapıştı. Çırpınmaya başladım duymadı. Ben de ısırdım da öyle kalktı üzerimden. Şimdi anlatırken bile tüylerim ürperdi. Iyyyy!Çamaşır suyu var mı şurada bir yerlerde? Kendimi çamaşır suyuna yatırmak istiyorum."

" Lan iyi ki bir yalnız bıraktık sizi! Yeseydiniz birbirinizi!" diye bağıran Defne'ye bakıp konuşmaya başladı Alya.

" Yedi zaten! Avına saldıran aç aslanlar gibi kaptı kıymetlimi. Aniden ayağa sıçradım da zor kurtardım canımın parçasını, o vahşi dişlerinden."

" Bana diyene bak ya! Resmen suratım içe doğru çöktü. Üstüne ilaç sıkılan sineğe döndüm!.. Ağzım burnum tıkandı, nefes alamadım." Çağlayan kahkahalara boğulunca birden ona döndük ve dayanamayıp biz de ona eşlik ettik. Bir kaç dakikanın ardından susabildik ama Çağlayan hariç. Yine kriz geçiriyordu kızcağız. Acıyarak ona baktık. Defne dayanamayıp ensesine bir tane sağlamından geçirince Çağlayan öne doğru düştü. Ayakları da bu esnada altında kaldığı için geri doğrulamadı. Alya bir omuzundan ben diğer omuzundan tutarak yerden kaldırdık onu. Susmuştu.

" Cücüğünü ben yiyeceğim ama." diyen Çağlayan'a ' What didin gülüm' diyen gözlerle baktık.

" Eee hani ekmekle domates?" diye devam edince Defne'ye doğru eğilip " Sanırım o vuruş esnasında kızın yaşayan tüm beyin hücreleri acı bir şekilde can verdi." dedim ve büyük bir ciddiyetle önüme döndüm. Hala ona aynı bakışı atıyorduk.

" Az önce canım kardeşim Defne en sevdiğim omurilik soğanımı kırdı ya onu diyorum. Bakın cücüğünü kimseye vermem. Getirin hadi domatesi ekmeği..." Çağlayan o güzel (!) esprilerinden yapmıştı.

Grup Adı: 4×4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin