Alya kesinlikle haklıydı. Yine gevşekliğimiz sebebiyle unutmuştuk en önemli detayı.
" Kalkın o zaman, ne duruyoruz?" Diyerek ayağa kalktım. Onlarda ayağa kalktılar ve ilerlemeye başladık, karanlığın içinde. İleride onların yaktığı ateş görünüyor idi. Biz yürümeye başlayınca zaten oluşan hışırtılardan dolayı arkalarını döndüler.
" Kızlar nereye?" deyip ayağa kalktı Çağrı. Ardından diğerleri. " Malum ormanda kaybolduk, bir şeyler yapmamız gerekiyor ya, işte şuan bir şeyler yapmaya çalışıyoruz." dedi Defne hemen.
" Gecenin bu vakti? Kafayı mı yediniz? Elinizde fener yok, bir şey yok. İyice kaybolacaksınız sonra artık kemiklerinizi bulurlar." diyerek öne atıldı sırık. Sanırım ona Ege demeyecektim, sırık daha çok yakışıyordu.
" Burada da güvende değiliz. Bir an önce gitmek zorundayız. Böyle sizin gibi ateş yakıp oturacak değiliz." biraz sesini yükseltmişti Çağlayan, bunları söylerken. Barış gülerek " Zaten ateş de yakamıyorsunuz ki." dedi.
" Sence şuan konu bu mu?" ellerini beline atan Defne Barış'a iyi bir cevap vermişti. " Evet konu bu değil ama espri yaptım, yoksa espriden de mi anlamıyorsunuz?" diyerek alayla kıvırdı dudaklarını.
" Espri yapanın IQ seviyesi ve esprinin kalite düşüklüğü olmasaydı gülünebilirdi ama ne yapalım?." dedi Defne ve Barış sus pus oldu. Bozulmuştu.
" Sarı kafa bayağı bir bozuldun? Kardeşim niye daha önceden haber vermiyorsun, babamın alet çantasını getirirdim." dedim ve kızlarla aynı anda ufak bir kahkaha attık.
" Neyse konuyu dağıtmayalım kızlar." dedi Çağlayan ve sözlerini sürdürdü. " Biz kampı bulmaya çalışacağız. Burada böyle oturarak elimize bir şey geçmez. Ancak siz oturmaya devam edin, ayılar belki bu defa sizi kovalarlar ha?" hafifçe güldü. Sonra saçlarını geriye atarak bize döndü. " Hadi kızlar gidelim! İstikamet orman!"
" Hadi ya ben de başka bir şey sanmıştım(!)" dedi Alya suratını buruşturarak.Sadece güldük ve Alya'nın koluna girdim. Kulağına doğru eğilerek " Kanka çok korkunca kusma gibi yeteneklerin yok değil mi?" dedim. Cevap olarak gözlerini kıstı ve dudaklarını büzerek bana baktı. Ufak bir kahkahayı karanlığa doğru salarak yürümeye devam ettim, ettik. Ancak henüz uzaklaşmamıştık ki arkadan bir ses geldi.
" Kızlar! Bekleyin biz de geliyoruz!" diye bağıran Çağrı'ya döndük. Paldır küldür koşa koşa geliyorlardı. Ancak Atakan hariç. O da geliyordu ama onların en arkasından, yavaş yavaş, hiç istemiyormuş gibi. Alya'ya da öldürmek istermiş gibi bakması da fark edilmeyecek gibi değildi.
" Kanka Valla bu Atakan senden intikam almazsa benim adım da Başak değil."
" Yapar mı kız gerçekten?" ' yani' der gibi elimi ve başımı salladım. " Aboww..." diyerek karşılık verdi. Bu esnada onlar da yetiştiler yanımıza. Biz kızlar dördümüz aynı şekilde gözlerimizi devirerek kol kola girdik ve önümüze döndük. Ancak göz ucuyla arkama baktığım da onların da bizim taklidimizi yaptığını görünce gülmemek için kendimi zor tuttum. Sırık benim yaptığım gibi olmayan uzun saçlarını savurdu. Çağrı Çağlayan'ın kızgın surat şeklini abartarak adeta bir maymuna benzemişti. Barış ise bizim Defne gibi ceketini sağa sola savurarak ' Delikanlı Defne' gibi yürümeye çalışıyordu. Atakan ise iğrenerek Alya'ya bakıyor ve sanki gözleriyle ' Keşke elime fırsat geçse de yüzüme boşalttığın o çöplüğü sana yedirebilsem."diyordu.
Önüme döndüm. " Of ne diye geliyorlar bunlar şimdi?"
" Kuyruğumuz onlar sen bilmiyor musun?"
" Ben o kuyruğun..."
" Aman be boş verin, şimdi duyacaklar. Sonra işin yoksa uğraş."
" Aynen. Kızlar etrafa bir bakın tanıdık bir şey görebilirseniz hemen haber verin ve sakın ayrılmayın." Çağlayan arkasına döndü ve kol kola girmiş o dörtlü ' mikemmel sığır' lara aynı şeyi söyledi. ' Mikemmel sığırlar' ciddiye almayınca Çağlayan sinirle önüne döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Grup Adı: 4×4
Humor- Toplasak bir adam etmezdik o yüzden biz de çarptık. Kemerlerinizi sıkı bağlayın, gülmekten yere düşebilirsiniz... - 4 uzaylı... Bu hikayede üzüntü de var elbet, ama üzüntüye karşı yapılan panzehire sahibiz... Tebessüm ve sıkıca bir dostluk... Her...