VİSAL

139 24 4
                                    

"Allah'a emanetsiniz gençler."dedim gülümseyerek.
Emniyet kemerimi açıp arabadan indim. Hızla hastanenin kapısına doğru yol aldım.

"Günaydın."gelen sese doğru döndüm.
"Günaydın Furkan."dedim.

Koşarak yanımıza Samet geldi.
"Selamün Aleyküm."dedi imâlı imâlı Furkan'a bakarak.
Kaşlarımı çattım. Bu beni mi kıskanıyo ne?

"Tanışıyor musunuz?"dedi Furkan bana bakarak.

"Hıhı evet."dedim.

"Ben Samet."deyip elini Furkan'a doğru uzattı. Furkan omuzları düşmüş bi şekilde Samet'in uzattığı eli sıktı.
"Ben de Furkan."dedi.
Anlamadım. Bunun niye böyle? Sıktığı elle yüzünü ekşitti ama belli etmedi. Sanırım bu Samet fazla sıktı.

Samet kolunu omuzlarıma atıp "Visal bana hiç senden bahsetmedi."dedi. Aha! Geliyor kavga!

"Şeyy aslında benn açıklayabilirim."dedim.

"Bana da senden hiç bahsetmedi"dedi Furkan imâlı imalı.

Aralarına girip "Iıı Samet! Furkan bana işi ayarlayan kişi."dedim. Sesim titrek ve endişeli çıkmıştı.

Furkan'a dönüp "Furkan Samet benim abim."dedim. Huh! En azından bu sefer düzgün çıktı.

Furkan düşürdüğü omuzşarını tekrar dikleştirdi.
"Ö-öyle mi? Memnun oldum."dedi gülümseyerek.
Haydaa! Bak şimdi. Bu sefer de gülüyor.
"Iıı neyse. Görüşürüz Visal."dedi ve içeri girdi.

Samet'e döndüğümde gözlerini kısarak bana bakıyordu. Ellerim titremeye başlamıştı. Geriye adım attım. Ne yapacaktı şimdi bu?
Allah'ım sen beni bu zebaniden koru! Amin!
Ellerimle oynamaya başladım.
"N-n'oluyo ya?"dedim zoraki gülümseyerek.

Tek kaşını kaşdırarak bana yaklaştı, yaklaştı.
"Bu çocuk seni mi seviyo?"dedi. Gözleri sorgularcasına bakıyordu.

Farkında olmadan tuttuğum nefesimi dışarı bıraktım.
Kendime geldiğimde sadece "Ha?" diyebilmiştim.

Tekrar gözlerini kısarak bana baktı.
"Ve sende onu sev..."

"Neee?"dedim şaşkınca.
İnanamıyorum ya benden böyle bi şeyi nasıl bekler?

"Hayırdır?"

"Ne hayırdır?"dedim.

"Ne biliyim kızım. Sen öyle herkesin yanında bana 'abim'demezdin. N'oluyo?"dedi. Sorguluyordu .
Resmen idam anında savunmasını yazan suçlu gibi hissediyorum kendimi.

Yüzümü düşürdüm.
"Ne yani, abim değil misin.?"

Omuzlarını dikleştirdi.
Yüzünde güller açmaya başladı. Az önceki halinden eser yoktu.
"Öyleyimdir. Mekanı cennet olsun. Az içmedim Gülden an... kızım lafı çevirme. Cevap versene ya!" Eski haline döndü ya. İşe yaramadı.

Şimdi beni konuşturmadan bırakmazdı bu. Derince nefes alıp verdim.

"Bi şey yok ya."dedim masum yüz ifademi takınarak.

"Ne demek bi şey yok kızım? Az önce çocuğa beni abim diye tanıştırdın beni. Üstelik sen hiç kimseye beni öyle tanıtmazsın. Cevap ver."

Anladım kaçış yok.
Omuzlarımı düşürdüm.
"Ya işte ben bu çocuğun kurtulmasına vesile olmuşum. Çocuk harama falan bulaşmış. O da teşekkür babında bana bu işi ayarladı. Öyle işte şimdi çocuğa o kadar öğüt verdim. Seni arkadaşım diye tanıştırsam yanlış anlardı. Öyle işte. Bi de şey..."dedim. Yutkundum. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum nerdeyse.

"Bi şey ne?"

"Zaten başım açık..."işte o an gözlerimden dökülen yaşlara engel olamadım.

"Şşş ağlama."dedi. Beni kollarının arasına alıp sarmaladı. Kardeşte olsa erkek. İnsanın bi acaibine gidiyo bi erkeğin sarılması.

"Neden çok çirkin oluyorum diye mi?"deyip güldüm.

Benden ayrıldı.
"Evet çok çirkin oluyosun."dedi.

"Ya pislik misin nesin ya?"

"Şşş abiye pislik denmez. Ayıp."dedi. Hem uyarıyor hem de gülüyordu.

Ona ilk kez abi demiştim. Yıllardır uğraşmıştı, abi dedirtene kadar ama ben direk adını söylemeyi tercih etmişimdir. Zaten aramızda alyı ay vardı.

Alt dudağımı ısırıp gülmemi engelledim.
"Tamam."dedim.

"Tamam değil. Tamam abicim."

"Okula geç kalıyosunuz bilmem farkında mısın!"dedim.
Lafı değiştirmek en güzeliydi. Şimdi onun abilik egosuyla uğraşamam.

Saatine baktı.
"Ooo geç kalıyoruz. Hadi ben gittim."deyip arkasını döndü.
Bir kaç adım attıktan sonra geri döndü. Bense anlamsız bir şekilde bakıp olacakları bekliyordum.

"Bu arada tamam değil. Tamam abicim."dedi gülerek.

Güldüm.
"Tamam abicim."deyip açılab kapıdan içeri girdim.

Herkes anlamsız bir şekilde bana bakıyordu.
Yok yok anlamsız değil.
Bu bildiğin; "Kısacık boyuyla 1.90 oğlanı nasıl tavlamış?"bakışıydı.

Yanlış anlaşılmayı düzeltmek  amacıyla "Abim oluyo"dedim gülümseyerek.

Bu sefer bakışları tamamen bana karşı değil Samet'e karşı hayranlık bakışıydı. Yani bu da; "Vay be! Ne yakılıklı çocuk ama. Acaba sevgilisi var mıdır?"bakşıydı.

Bakışlara aldırmadan gidip yerime oturdum.

○○○

Önüme orta yaşlarda bir adam geldi. Elleriyle bi şeyler işaret ediyordu. Ama anlamadım. 'Bilmiyorum.'dercesine dudağımı büktüm.
Allah'ım sen yardım et!

Nasıl anlıcam şimdi ben onu? Ya çok acil bi şeyse.!
Yanıma yirmi beşli yaşlarda bi kız geldi. Gülümseyerek elleriyle bi şeyler yaptı.

Ben boş boş bakınırken
"Ayağındaki alçıyı çıkartmak için gelmiş."dedi.

"İnanamıyorum. Siz konuşabiliyorsunuz!"dedim sevinçle karışık şaşkınlıkla.

"Evet"dedi samimiyetle.

"Çok teşekkür ederim. Çok sağolun. Siz olmasanız ne yapardım bilmiyorum."

"Seni anlıyorum ama... sanırım hasta kaydını yapman gerekiyor."dedi.

Önümdeki konuşamayan adam hâlâ bekliyordu. Sevinç ve şaşkınlık arası hastanın kaydını yapmayı unutmuşum. Hemen yaptım.

"Doktor Yakup Bey'e gitmesini söyler misiniz?"dedim mahçupca.

Ellerini kaldırıp işaret diliyle söyledi.

"Allah razı olsun."dedim gülümseyerek.

"Amin hepimizden. Bu arada adım Meryem. Çocuk acil bölümündeyim. İstediğin zaman çağırabilirsin."dedi.

"Sözleşmeli misin?"dedim çekinerek.

"Evet"dedi.

"Ben de"dedim.

"İyiymiş o zaman. Nöbete falan kalmazsın."dedi.

Arkasını dönmüş gidiyorken
"Bu arada ben Visal."dedim.

Bana dönüp güldü.
"İsmin güzelmiş Visal. İnşaAllah kavuşursun."

Kalbime gelen sancıyla zoraki gülmeye çalıştım. Kalbimdeki sancıyı dindiremiyordum.

Kavuşmak!
ALLAH!
PEYGAMBER!
ANNEM!
YUSUF!

VisYu [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin