VİSAL

163 24 11
                                    

Bembeyaz bir ortamda oturuyordum. Sonra beyazlar içinde annem geldi. Koşarak gidip sarıldım. Ağlamaya başladım.

"Ağlama kızım ağlama. Bak ben burdayım."dedi.

"Anne sana çok ihtiyacım var."

"Şşş. Sakın öyle söyleme! Senin Allah'tan başka kimseye ihtiyacın yok."

"Anne, beni seven biri daha terk etti beni ."

"Biliyorum kızım biliyorum. Her şeyden haberim var."

"Benim yüzümden anne. Benim yüzümden."

"Hayır hayır. Senin yüzünden değil."

Ağlamaya devam ediyordum. Alnımdan öptü.

"Üzülme kızım. Kaderinde varsa gelir zaten."dedi ve gitti.

"Anne!...Anne!..."
Sesleniyordum ama kimse yoktu.

"Anne!"diyerek gözümü açtım.

Ezan okunuyordu. Yatağımdan kalkıp balkon kapımı açtım. Neydi bu rüya şimdi? Bu rüyayı en son Yusuf'un gittiğinde görmüştüm. Allah'ım sen veni beynimle sınama! Derin nefes alıp karanlığın tadını çıkardım. Ezan bittikten sonra koşarak banyoya gidip abdest aldım. Odama geçip seccademi serdim. Niyet ettim Allah rızası için sabah namazının sünnetini kılmaya.

Duamı  ettikten sonra seccademi kaldırıp dolabıma yerleştirdim.

Hâlâ rüyamın etkisinden çıkamamıştım.
Domatesleri gidip masaya bıraktım. Ne yapmalıydım? Elbet vardır bu rüyanın bi anlamı. Uyandığımdan beri kalbimdeki sancı da cabası.
Bu sancıyı en son Yusuf'un gittiği günün ertesi sabahı Furkan'ın balkonunda olmuştu. Nefes bile alamıyordum.

Saçlarımı ensemde bağlayıp önüme iki tutam bıraktım. Aşağıya indim. Küçük kardeşim Ömer oturma odasında çizgi film izliyordu. 4 yaşındaki çocuğu bile sabahın kör vakti kaldırmışlar. Hay, Ya Rabbim. Bana baktı. Gülümsedim.

"Abla gel!"deyip eliyle gel işareti yaptı.
Gülümsedim. Göz hizasına gelebilmek için yere çöktüm.
"Ablacım ben gidiyorum. Ama geri gelicem tamam mı?"dedim.

"Neyeye?"

"İşe gidiyorum."

"Ben de geliyim"dedi masumca.

"Hmm. Tamam gel. Ama büyünce tamam mı?"

"Tamam."

Arkamı dönüp giderken dönüp ona tekrar baktım. El salladı. El salladım.

"Çabuk gel."dedi.

"Tamam."dedim.

Arkamı döndüğümde elinde biberonla Zeliha geliyordu. Yüzüne bakmadan ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Durağa doğru yol aldım.
Biraz ilerledikten sonra kalbimdeki sancıya bir yenisi daha eklendi.
"Yusuf!"diye fısıldadım. Hissediyordum. Bir şey vardır işte: tarif edemediğim, anlamlandıramadığım. Sol tarafımdan arkama doğru baktım. Sonra sağ atarfımdan arkama doğru baktım. Kimse yoktu, tanımadığım insanlar dışında. O zaman bu kalbimdeki acı neydi? Vardır bir hikmeti.

Biraz sonra önüme gri bir araba durdu. Furkan'ın arabasıydı bu. Pencereyi açtı.
"Atla birlikte gidelim."dedi.

"Yok sağol sen git. Biraz otobüs gelir zaten."

"Emin misin? Saat sekiz otuz beş. Yarım saate bir geliyor."dedi.

Saatime baktım. Dokuzda orda olmam gerekiyordu. Yetişemezdim. Mecbur binmek zorundaydım.
"Peki madem."deyip arkaya doğru yol alırken öndeki kapıyı açtı. Trafin ortasında bekletmemek adına açtığı kapıdan koltuğa oturdum. Radyoda Sezen Aksu çalıyordu. Hayır anlamıyorum: sabahın kör vakti kim bu ayrılık şarkılarını dinler ki?

VisYu [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin