YUSUF

118 21 6
                                    

Gülümseyerek çıktım. Furkan ve Rıdvan abiyi de çağırmıştım. Her ne kadar Furkan'dan hoşlanmasam da benim gözümü açmıştı. Ona çok şey borçluydum. Her şeyden önce Visal için değerliydiler.

"Hoşgeldiniz"dedim.

"Hoşbulduk. Biz Visal'e bakmıştık."dedi Rıdvan abi.

"Şimdi hazırlanıp çıkar."

"Sen böyle mi olacaksın?"

"Yok. Ben kıyafetlerimi değiştirmeye gidecektim."

"Tamam. Sonra görüşürüz o zaman"dedi.

Başimla onaylayıp yanlarından ayrıldım.

Daha önceden kıyafetlerimi değiştirmek için izin aldığım doktorun odasına girdim.
Üzerimdeki spor kıyafetlerden kurtulup takım elbisemi giyindim.

Odadan çıktığımda
"Vayy! Koçum benim. Çok yakışıklı olmuşsun."dedi Aslan.

"EyvAllah kardeşim."

Arka bahçeye doğru yol aldık.

"Geliyorlar.  Geliyorlar."dedi Aslan heyecanla.

Yönümü onlara doğru çevirdim.

Visal Samet'in koluna girmiş geliyordu.
Allah'ım ya! Bir insana gelinlik ancak bu kadar yakışabilirdi.
Peri gibi.
Yok yok melek gibi.
Yok ya! Bildiğimiz Melek olmuş.

İkra eline çiçek tutuşturdu. Daha sonra Samet ondan ayrıldı.
Yavaş yavaş bana yaklaştı. Allah'ım  kalp krizi geçirip öleceğim herhalde!
Bu ne güzellik Ya Rabbim!

Kendimi toparlayıp gülümsedim.
"Karım olmaya hazır mısın?"dedim.

Başıyla onayladı.

Masanın kenarındaki bize ayrılmış olan sandalyelere oturduk.

İmam konuşmaya başladı. Visal'e sordu. Cevap vermedi.

Son anda vazgeçermiydi?
Yok yok!
Vazgeçmezdi değil mi?
İnşaAllah.

"Ettim."dedi.

Derin nefes alıp gülümsedim.

"Kabul ettin mi?"

"Ettim."

"Kabul ettin mi?"

"Ettim."

Daha sonra bana sordu. Aynı şekilde cevap verdim.

Ellerine dokundum. Buz gibiydi. Sanırım biraz titriyordu. Heyecandan heralde. Bana baktı.

"Artık karımsın"dedim.

Gülümsedi.

Biraz sonra yanımıza hemşire yaklaştı.
"İlaç saati yaklaşıyor."dedi.
Hah! Bir de o var değil mi?

Başıyla onayladı.
Elinden tuttum. Onunla birlikte ben de kalktım.

Odaya girdiğimizde direk yatağına oturup hafif yükseklikte olan ayakkabılarını çıkardı. Yorulduğu yüzünden belli oluyordu. Sürekli sessizdi. Bugün neredeyse hiç konuşmamıştı.

Onun yanına ben de oturdum. Yanaklarını avuç içime alıp başparmağımla bir süre okşadım.
Nasıl olurda bir cilt bu kadar pürüzsüz olabiliyordu? Hem de çok masum...

Gülümsedim.
"Seni seviyorum."dedim.

Utanmıştı. Yanaklarını kemiriyordu. Sanırım bu yaptığının farkında değildi.
Offf...
Çok güzel ya!

Gülümsedi.
"Ben de"dedi.

"Sen de ne?"dedim.

Bir süre bekledi.
"Ben de seni seviyorum."dedi.

Şu an sevinmekten kendimi alıkoymasam onu öpebilirdim. Ama yapmadım. Zira şu an yanakları bir ateşle yarışabiliecek derece de sıcaktı. Onu daha fazla utndırmamak adına ellerimi çektim.

"Ben gidiyim. Sen de biraz dinlen."

Kalkmaya hazırlanmıştım ki elimden tuttu.

"Gitmemi istemiyor musun?"dedim.

Olumsuzca başını salladı.

"Yana kay o zaman."dedim.

Biraz daha yana kaydı.
Açtığım kolumun içine girdi. Biraz daha kendine çekip saçlarını okşamaya başladım.
Saçları o kadar yumuşaktı ki...

Acaba neden başını örtmemişti?
Bu konuda hiç konuşmamıştık.

Başını göğsüme yasladı. Nefes alıp verişleri bedenimi işgal etmişti. Onunla ilk kez bu kadar yakın olmuştuk. Elini kalbime götürdü. Kalp atışlarımı dinlediğine adım gibi eminim.

Bana baktı. Ona bakıp gülümsedim. Boynumdan öptü.

Boy-num-dan öp-tü!

Boynumdan öptü!

Öptüğü yerden başlayıp tüm vûcudumu ateş sardı.

Ona baktığımda gözleri kapalıydı.
Ama bir dakika!
Nefesini bedenimde hissetmiyorum!
Öl-Ölmüş müydü?!

Doğrulup kalktım. Ona baktım. Gülümsüyordu hâlâ.
Gözyaşlarıma engel olmayıp bir damlasını düşürdüm.

Odadan çıktım. Ayaklarımda derman kalmamıştı. Kendimi yere attım.
Kollarımdaki beyazlığa baktım. Duvağı ceketimin düğmesine takılı kalmıştı. Duvaktaki kokusunu içime çektim. Yine her zaman ki gibi çok güzel kokuyordu.

Kavuşmuştu işte!
Allah'a kavuşmuştu!
O zaman neden neden ağlıyordum!
O'ndan gelip O'na gitmiyecekmiydik zaten!

"Beyefendi! ... Beyefendi!"
Omzuma dokunan elle kendime geldim.

Etrafıma baktım. Kalabalıktı. Ne kadardır böyle, burda duruyordum.?

"Hı?"dedim.

Gözleri yaşlı hemşire burnunu çekti.
"Visal Hanım' morga kaldırdık!"

Başını salladı.
Kalkıp onu takip ettim!

Morga geldiğimizde hemşire bana döndü.
"Son kez görmek istersiniz diye"dedi. Kapıyı gösterdi.

Ortada bir masada yatıyordu. Tamamen çıplak olan bedenini beyaz bir örtüyle örtmüşler. Morg buz gibiydi. Visal'in ölmüş vûcuduna doğru yaklaştım. Hâlâ gülümsüyordu.
Kim bilir nasıl da mutluydu gittiği yerde?
Bir de benim halime baktım.
O öldü diye ağlıyordum, Allah'a kavuştu diye sevineceğime.

Elinden tuttum. Tıpkı ortam gibi bedeni soğumaya başlamıştı.

"Özür dilerim karıcım. Seni böyle uğurlamak istemezdim."dedim hıçkırıklarımın arasından.
"Bekle beni olur mu?"deyip çıktım.

Ağlamama engel olamayıp duvarın önüne çöktüm.

YAZAR'DAN.

selam bir tanem!

Bölüm nasıldı?


Bu arada kitap bitmek üzere malum!
Bundan sonraki bölümler kısa olacak. Diğer kitapta görüşmek dileğiyle!


VisYu [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin