BÖLÜM1 "EVİN BURASI"

130K 2.8K 488
                                    

Bir hikaye nasıl ve nereden başlamalıydı? Okuyanı ilk satırdan itibaren esir edebilmek sayfaların arasına nasıl mümkün olurdu?  Kaybolmak bir şeyleri de kaybetmek demek miydi? Benim hikayem kendimi kaybetmemle başladı ve kendimi bulduğumda bitecekti.

Neden buradaydım, kim beni kaçırmıştı, en önemlisi bunları neden yaşıyordum? Günlerdir kapalı olduğum bu odada bu sorulara yanıt düşünüyordum. 

Bir taksiye bindiğim ve evime gitmek üzere olduğumdu son hatırladığım şey. Günlerdir içinde sadece yatak ve kapı olan bu camsız odada tutuluyordum. Odamdaki kapılardan biri tuvalete diğeriyse koridora açılıyordu.

Neredeyse delirme noktasına gelmiştim. Buraya geldiğimden beri bir kere bu odadan çıkarılmıştım ve karanlık bir salona götürülmüştüm.

İlk kez o zaman bu lanet yerde bir insan sesi duymuştum, o da karanlığın içinden geliyordu. Her şey fazlasıyla garip, gizemli ve delirticiydi.

Kilit açılma sesi duyduğumda kapıya baktım. Akşam yemeğim çoktan verilmişti. Peki bu kapı şimdi neden açılıyordu?

İçeri giren uzun boylu, kalıplı adama baktım. Beni karanlığın içindeki adamın yanına götüren adamdı bu. Adam sağlam adımlarıyla yanıma yaklaştı.

Korkuyla açtığım gözlerimi, adamın ruhsuz gözlerine sabitledim. Orada bir yerlerde kalmış acıma, merhamet... duygularını aradım ama bulamadım.

Adam kolumdan sertçe tuttu ve beni kapıya doğru sürüklemeye başladı.Bu sefer direnmedim. Geldiğim günden beri bu adamların karşısında yeterince ağlayıp debelenmiştim.. Sonundaysa bedenlerinden başka,insanlık namına bir şeylerinin kalmadığını anlamıştım.


İkinci defa bu odadan çıkıyordum ve artık bu olanlara uyum sağlamaktan başka yapacak bir şeyim yoktu. Asansöre bindik.

**

Asansörün aynasından yansımama baktım. Karşımdaki görüntü bana ait olamayacak kadar korkutucuydu. Beyaz eteğim günlerdir üzerimde durmaktan kırışmış, üzerimdeki uçuk mavi  atletim, üzerime terden ve kirden iyice yapışmıştı. Yıkanmaya ihtiyacım vardı.

Yüzüme bakmaya cesaret dahi edemedim. Bakışlarımı yanımda dikilen adama çevirdiğimde, dimdik karşıya bakarken buldum onu. İnsan mı, yoksa robot mu diye parmağımla dokunmak geçti içimden. O sırada asansörün kata geldiğini belli eden zil sesiyle bu düşüncelerimden sıyrıldım ve kolumu tutan bu adamın arkasından, büyük kapıya doğru sürüklendim.

Büyük kapının önündeki korumalar bir anlığına bakışlarını bana çevirdiler ve ardından kenara çekildiler. Hiçbiri konuşmuyor ve yüzlerinden duygusuzluk dışında bir şey hissedilmiyordu. Kimse birbirine gülümsemiyor ya da selam bile vermiyordu.

Gülümsemek mi kendine gel Eylül burada  gülümsemek yasak bile olabilirdi.

İnsan görünümlü bu robotlar beni içinde bulunduğum bu bilinmezlikte daha da yalnız ve çaresiz hissettiriyordu. Yanımda ki koruma kapıya iki kere vurdu ve kapı açıldı. Koruma bir adım geri gittiğinde artık tamamen yalnız olduğum bilinciyle nefesimi tutarak içeriye korkuyla girdim.

Aynı salondaydım ama ilk kez çevreme bakıyordum. Diğer gelişimde direk dizlerimin üzerine oturtulmuştum ve korkudan başka bir şey hissetmemiştim. Şu anda içimde korkumun yanında büyük bir öfke de vardı.

Karşımdaki cama baktım. Yere kadar olan büyük camdan gece kendini tüm karanlığıyla gösteriyordu. Odanın bir köşesinde kahverengi deri koltuklar, diğer bir köşesinde toplantı masası olduğunu düşündüğüm, daha aydınlık bir ortam oluşturan büyük krem rengi bir masa vardı. Odanın aydınlık köşesinde görebildiklerim bunlardı. Gözlerimi yavaşça karanlık olan tarafa doğru çevirdim.

KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin