Bir ezgi yükseldi , uçları kırık bir saç savruldu. Her bir melodiye bir sevda bırakan kadın kendini merhametsiz bir derde kurban etti.
' Sana gitme demeyeceğim
Ama gitme LAVİNİA ...'
Yiğit'i mi öldürcekti ? Benim kocam , tek limanım , babam , abim , ailem olan adam canımdan can mı alıcaktı ?
' Abim canından bir can alırsa yine Alaz Abime sığınır mısın ? '
Havin'insöyledikleri yankılandı. Herkes biliyordu Alaz'ın intikam dolu planını. Ben bunu kabullenemezdim.
Her ne olursa olsun abim , tek kan bağı olan kişiyi de kaybedemezdim. Babamın annemin bir parçasıydı.
Yiğit'in ölmüş hali gözümün önüne geldiğinde dudaklarımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım. Elimle dudaklarımı örtüp odama gittim. Odaya girdiğim gibi hıçkırıkları engellemedim. Küçük aciz bir çocuk gibi duvara sinip agladım.
Savaş bitmemişti.
Asıl şimdi başlıyordu.
Hazar - Hancı meydan savaşı beni yakıp kavuruyordu.
Bu savaşta ;
Bir anne ,
bir baba ,
Bir kardeş ,
Bir baba sefkati ile sarmalayan bir amca verirken ,
Bir evlat kaybetmiştim. Daha rahmimde kucük bir umut yeşeriyordu. Büyümesine izin vermeden canına kıymadılar mı ?
Varlığını hissetmezken yoklugu büyük bir acıydı.
Bir anne evladının varlığını , haberini , müjdesini yaymadan ölüm haberini salmıştı dört bir yanına.