Bir ezgi yükseldi , uçları kırık bir saç savruldu. Her bir melodiye bir sevda bırakan kadın kendini merhametsiz bir derde kurban etti.
' Sana gitme demeyeceğim
Ama gitme LAVİNİA ...'
Yüreklerde bir acı hakim iken sahipsiz kalan kimsesiz olan sevdalar yetimdi Zaman herşeyin ilacı iken acılara gebe olan kadına olan zaman bilakis işkenceydi. Acılar zaman geçtikce şiddetli sancılara rol oynuyordu. Kader bu sancılar sonucu kadına ölümü tadan bir ruh bahşediyordu. Kalem tükenmeyen mürekkep ile adım adım ilerliyor , ruhu arşa ulaştırıyordu.
Yüzüne vuran ışıkla yorgun olan bedenine uyan gözkapaklarını bir türlü açamıyordu. Sesler kulağına geliyordu ama kim olduklarını kestiremiyordu. Bir kaç girişimden hafifçe gözlerini araladı. Beyaz bir tavan ile karşı karşıya geldi. Etrafa göz attığında bir hastane odasında olduğunu anladı. Bütün olaylar kesik kesik aklına geldiğinde eli istemsizce karnına gitmişti. Hafif bir şişkinlik dışında bir belirti yoktu. Ayak ucunda sırtı ona dönük kocasını gördü.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Koca adamı şimdi farkediyordu. Alaz Ağa kısık sesle kimle konuşuyordu böyle de karısının uyandığı farketmemişti ? Ayşa kulak kesildi kocasının konuşmasına. Duyduklarıyla yüzünde oluşan tebessümle bütün ağrılar yorgun bedeni gitmişti.
Kocası resmen küçücük bebek ile anlaşma yapıyorlardı. Ayşa hiç ses çıkarmadan dinledi kocasını.
" Annen ile her zaman ben yatacağım bu tartışmaya kapalı haberiniz olsun Aras Bey ! "
Aras ...
Duyduğu isimle kalbinin hızlanmasına midesinde oluşan kıpırtılara engel olamamış , yüzünde içten bir gülümse bahşetmişti. Bu gülümseme de kadın papatyalar açtı , güneşi selamladı , acılara gebe olan ruhu huzura ulaştırdı. Ama sırtı ona dönük kocası bu hayat bahşeden gülüşten mahrum kalmıştı.
" Son olarak Aras Bey ! Anneni ben yok iken hiçbir erkeği yanına yaklaştırmayacaksın , bu senin kutsal vazifen. Sen benim oğlum Kenan Aras Hancı 'sın "