Pera- İzlerin DuruyorÖzel numara:
Bulunmayan yerleri bulmak istiyorsan kaybolmalısın.
Kaybolmuş kişileri bulmak istiyorsan da önce kendini bulmalısın.Herkesin aklında aynı cümle kendini tekrarlıyor. Bozuk plak gibi. Seren kayıp. Seren kayıp. Seren kayıp diye.
Sanki herkesin zihninde bir ses kaydı başa sarıp sarıp oynuyor. Kelimeler değişmiyor.
Seren kayıp kelimleri.
Ardından gelen.
Şimdi nerde, ölürcesine, acınası halde kelimeleri de. Kayıt bitiyor, bir başkası başlıyor. Metalik bir ses, ilk ölüşün de değil , ilk öldürüşün de diyor.Ölüm çok uzakta değil diyor. Ölüm. Bir ölüm daha kaldırabilir miyiz diye soruyorlar sessizce kendilerine. Sessizler. Kimse konuşmuyor. Kütüphane sessizliği bu. Sanki konuşmamak için anlaşma yapmış gibiler. Esila fes ediyor anlaşmayı.
"Nerde olabilir? Şinigami kendini bulmalısın falan demiş. Kaybolmaktan bahsetmiş. Sizin daha önceden okulda kaybolduğunuz olmuş muydu? Bilinmeyen bir yer buluşunuz?"
Düşündüler, hatırlamıyorlardı. Okulu avuçlarının içi gibi bilirlerdi. Kaybolduklarını hatırlamıyorlardı.
Ecrin düşüncelerin konuştuğu sessizliği bozarak konuştu.
"Benden bahsettiğini sanmıyorum ve kaybolmaktan sayılır mı bilmiyorum ama. Hani buraya inmeden önce lavaboya gitmiştim ya?" Başımızı salladık. "İşte dönüşte buraya gelirken koridorda kayboldum sanırım. İlerde bir odaya girmiştim. Pis kokan, iğrenç bir odaydı. ""Sen söyleyince hatırladım. Orası hizmetlilerin eşyalarını koyduğu yer. Küçük bir oda. İlk zamanlar ben de yanlışlıkla oraya girerdim. Hatta bir keresinde kilitli kalmıştım." dedi Berk.
Emir " Doğru, o zamanlar Asyayla sevgili değildik sanırım. Sizin hatırlamamanız normal. Berk kilitli kaldığı gün, tüm gün boyunca onu aramıştık. Orada uyuya kalmıştı. Gece hizmetliler malzemeleri alırken fark etmişlerdi." dedi. Ateş sözü devralıp Emir'e hak verdi.
"Ben de hatırladım şimdi. Aradığımız yer ora olmalı. Koşun, başına bir şey gelmeden. "
Büyük sinema salonunda koşturarak kapıya ulaştılar. Yalnız ufak bir sorunları vardı. Kapı açılmıyordu. Zorladılar, zorladılar açılmadı. "Ben omuz atıp kapıyı kıracağım çekilin." dedi Ateş defibrillatorü çalıştırmaya hazırlanan hemşire edasıyla. Asya Arin engel oldu. "Saçmalama Ateş. Bu saatte burda olmamız yasak farkındasın değil mi? Bizim komando bu defa canımıza okur."
"Ne yapalım Asya? Kızı öldürsün mü?" bıkkınca sormuştu Ateş. Asya Arin bana bırak dercesine baktı ve saçından tel toka çıkardı. Kapı deliğini biraz kurcaladıktan sonra kapıyı açmayı başarabilmişti. Hızlıca kapıdan çıktı. Ardından çıktılar ikişer üçer. Esila ve Ateş yan yana en önde koşuyorlardı. Esila'nın komandoyu merak etmesinden sonra ikinci bir merak tohumu zihnine ekilmişti. Hadi o antrenmanlardan alışıktı koşmaya. Bu yüzden hızlı koşuyordu. Peki ya Ateş?
Bu soruyu da zihnindeki tozlu raflara kaldırdı. Şimdi komandonun kim olduğunu sormak gibi sırası değildi bu soruyu sormanın. Hem ona ne olmuştu böyle? Normalde gülmediği kadar gülmüş, eğlenmiş; konuşmadığı kadar konuşmuştu. Ve merak. Her ne kadar gizemleri ve bu gizemleri çözmeyi sevse de merak ona uzak bir duygu olmuştu şu ana kadar. İlk günden ne çok şey değişmişti öyle. Mesela normalde ruhsuz olan Esila, şimdi alt tarafı bir kaç saattir tanıdığı kız için endişeleniyordu. Çabucak eski haline dönmeliydi. Katili bulmadan kimseyle bağ kurmamalıydı. Pamuk ipliğinden bağlar bile.
Kapının önüne varınca zorlayarak kapıyı açtı Ateş. Sıkışmıştı. Ancak kilitli değildi, bir kaç saniye sonra açılmıştı. Tahmin ettikleri gibi Seren buradaydı. Derin bir nefes aldılar. Şu an kötü bir durumda olsa da en azından ölü değildi. Oysa ki herkes Serenin de ölüsünü bulacağını düşünerek korkarak açmışlardı kapıyı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şinigami : Ölüm Tanrısı
Mystery / Thriller' Herkes, herkese ihanet edebilir. ' Ölümün kucakladığı çocuklar büyüttüm avuç içlerimde. Hepsi kanımdı, hepsi bendi. Kızıldandı bedenleri, siyahın karasına bulanmışlardı. Ölü doğan çocuklardı onlar. İçime gömdüm fakat ben öldüm. Ölümüm gebe bırak...