Hainler ve kutsanmış ölümler... Yandaşlar ve ölüme kaçışlar.
Ve ruhları bölümse, bölünen cinayetlerdi. Kalan ise kanlı kaçışlardan ibaretti.
-Var oluş bölünürken hiçliğe.
Bölüm çizgisi yok oluşlara kaldı gebe.
Nefsi köreldi, kendi nefesinde boğuldu.
Bir harfi öldürüp bölümden ölümü doğurdu."Seninle konuştuktan sonra şüpheli isimleri takibe aldırdım. Vakalarda rol almış tüm polisleri. Bana biraz pahalıya patladı ama değdi."
Sakalını sıvazladıktan sonra gözlerini ovuşturdu. İki gündür ayaktaydı. Gözünü bile kırpmamıştı. Sabahtan içtiği 7. kahvesini yudumladı.
"Değdiğine göre yandaşlardan biri deşifre oldu?"
"Polislerden biri ikamet gösterdiği eve uğramıyordu. Senin geliştirdiğin uygulamayla üzerini aradım yanımdayken fark ettirmeden. İki telefon taşıyordu. Ve üzerinde kamera ve böcek vardı. İkinci telefonunu hackleyip mesajlarına ve konuşmalarına ulaştık. Hesaptaki gibi ip adresi silinmiş gözüküyordu iyice şüphelendik biz de. Mesajlarda birini kaçırdıklarından bahsedince emin olduk ve göz altına aldık."
Tüm yorgunluğuna ve olayı 5. kez anlatmasına rağmen diğer beş seferki mağrur ve gururlu gülümseme suratına konmuştu.
"Konuşturabildiniz mi? Ve kimmiş?"
"Alper Karakuyu. Zaten hiç kanım kaynamamıştı. Böyle bir şey çıkacağını tahmin etmezdim ama kötü bir şey çıkacağını hissetmiştim ilk gördüğüm andan beri. Sorgusunu ben yapıyorum. Ara verdik konuşmayı reddediyor. Şu an avukatla görüşüyor. Orda durumlar nasıl? Esila döndü mü?"
Soruyu nasıl soracağını kestirememiş böyle sormaya karar vermişti Can komiser.
"Esiladan haber yok. Sana bir hesaptan bahsetmiştim ya? O hesaba bakmaya gittik ama ölen kızın yazılarıyla karşılaştık yine. Bir de Esila bulgularımızı hesaba geçirmiş. Başka da bir şey yok. Araştırıyoruz hala." dedi Mert. Yerinde saymanın huzursuzluğu ve sıkkınlığı vardı üzerinde. Bu yüzden bir çırpıda söylemişti.
"Sinyal ne alemde?" diye sordu umutsuzca komiser. Esila'nin öldüğünü varsayıyordu hala.
"Tık yok. İkimizde çıldırmak üzereyiz. Neredeyse bir hafta oldu." Takvime baktı Mert. "Hatta bugün tam bir hafta oluyor."
"Umudunuzu kaybetmeyin ama her şeye de hazırlıklı olun. Ecrin'in yanında ol Mert. En hassas zamanları biliyorsun." Üzgünce konuştu komiser. Bunların konusunu açmak bile midesine kramplar girmesine sebep oluyordu.
"Söylemene bile gerek yok. Sen de biliyorsun." Mert, her ne olursa olsun Ecrin'in yanında kalacağına söz vermişti kendine. Ecrin istemese bile. Esila kaybolduğundan beri yalnız kalmak istiyor, Mertten kaçmaya çalışıyordu. Son olayın da payı büyüktü elbet. Ancak Mert istenmeyen bir ot gibi kızın dibinde bitmek konusunda istikrarını koruyordu.
"Görüntülü arayacağım seni. Birkaç dakikaya sorgu tekrardan başlar. Şimdilik kapatıyorum. İstersen Ecrin'in yanına geç. O da izlesin sorguyu."
Mert "Tamam." dedikten sonra aramayı sonlandırıp soluğu Ecrin'in yanında aldı. Kızın yanında olmak için bahane arıyordu zaten.
Ağlamaktan şişmiş kızarık gözlerle baktı ona Ecrin. İçi yandı Mert'in. Onu böyle görmeye dayanamıyordu. Küçükken de Ecrin'i ağlarken görmeye dayanamazdı zaten. Aklına Ateş'i ilk defa kızarık gözlerle görmesi geldi. Geçen günlerden birinde olmuştu olay. Ateş aynen Ecrin gibiydi. İkisi de bu haftada kendilerini insanlardan soyutlamışlardı. Biri bunu odasından çıkmayarak yaparken diğeri deli gibi Esilaya ulaşmaya çalışıyordu. Ne kadar çabalasa ve Şinigamiye olup olmadık yerlerde sövüp dursa da Esila'nın yerini öğrenememişti Ateş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şinigami : Ölüm Tanrısı
Mistério / Suspense' Herkes, herkese ihanet edebilir. ' Ölümün kucakladığı çocuklar büyüttüm avuç içlerimde. Hepsi kanımdı, hepsi bendi. Kızıldandı bedenleri, siyahın karasına bulanmışlardı. Ölü doğan çocuklardı onlar. İçime gömdüm fakat ben öldüm. Ölümüm gebe bırak...