Acılarından arınmalı bu ritimsiz ruh. Bu zamana kadar öldüğüm yeter, artık yaşama vakti.
Sevdiği birini kaybeden bir insan ne yapmalı?
Kırıp dökmeli mi? Yoksa sadece sessiz mi kalmalı?
Peki ya o gözünden sakındığı, canından öteye koyup sevdiği o insan, gözleri önünde kendi canına kıymışsa? Ve ardında bıraktığı herkes intiharın cinayet olduğu hususunda ısrarcıysa? Yine de sessiz kalabilir miydi? Yoksa ruhuna inen her kırbaç darbesinin intikamını ayrı ayrı almalı mıydı?
Vücudu yine umutsuzluğa gebe kalmışken düşünebildiği tek şey hiçbir şeyi düşünememesiydi. Bir kez daha boşverdi, Şinigami. Ancak zihnine üşüşen cümle sinirini bozmaya yetmişti. 'Geçmişe çizgi çekilmez, bileklere çekilir.' Yüreğine bu cümleyle bir acı tohumu daha eklenmişti. O da bu mantık yüzünden ölmemiş miydi zaten?
Halının altına süpürdüğü her acı, her ölümde yavaş yavaş belirmişti. Gözler önündeydi artık her acısı. Ancak görünmüyordu ondan başkasına. Acılarını ondan başkası bilmiyordu. Geceleri hıçkırıklara boğuluyordu bazen. Ve sessiz çığlıklarını da kimseler duymuyordu.
Bir hırsız, her zaman hırsız değildi. Bazen çalmak için sebebi olurdu insanların. Mesela evde aç, yemek bekleyen çocukları olurdu.
Bir zalim, her zaman zalim değildi. Belki de zulme uğrayan asıl onlardı. Belki de zalimler, gerçek mazlumlardı. Çünkü insanın kötülük yapması için bir sebebi olmalıydı.
Ve bir katil, her zaman katil değildi. Elleriyle bir yaşama son vermeleri, kendi yaşamlarının çoktan sonlandırılmasından değil miydi? Hiçbir katil aslında katil olmayı istemez içlerinde bir yerlerde. Çok can almış bir seri katil bile. İlk cinayetinin bir nedeni olmalı. Yoksa insan vasfına layık olmamış olurdu hiçbir zaman. Ancak düşününce hiçbir insan, aslında bu vasfa layık değildi.
Canınızı yakarlardı, size acılar çektirirlerdi. Boyunuzdan büyük acılar. Sizi cayır cayır yakarlardı, herkesin önünde yaparlardı, kimse söndürmeye çalışmazdı benliğinizi. Küllerinizden doğdunuzda ise, tüm benliğinizle. İntikam almanızı istemezdi, bencil ve suçlu insanlar.
Toplum, sizden sessiz kalmanızı isterdi hep. Peki yaşamı boyunca avaz avaz susan insanlar, sessizliğine sessizlik katmaya devam mı etmeliydi?Yoksa sığındığı sessizlikten sıyrılıp acılarını haykırmalı mıydı?
Silkelen ve kendine gel. Acıların büyürken sen küçük kaldın biliyorum. Ancak ağlamanın sırası değil. Artık susmak çare değil, hiçbir zaman olmamıştı. Haykır içindekileri, anlatamadığın her şeyi. Kaybedecek bir şeyin yok. Duyulmuyorsan, vazgeçmeyecek daha çok bağıracak, daha çok haykıracaksın.
Durulmuyorsan, taşacaksın dolduğun yerden. Belki intikam almayacaksın sen. Çünkü intikam almak seni onlardan biri yapar. Ancak artık sineye çekmeyeceksin hiçbir şeyi. Çünkü sineye çekmek de kalbini hastalıklı yapar.Silkelen ve kendine gel küçüğüm. Sen bu değilsin. Onların istediği gibi yaşamak zorunda değilsin. Ancak yaşamak zorundasın. Hayatını ruhuna üfleyen Tanrı'na borçlusun bunu. İntihar da çare değil. Yaşayacaksın, öldüğün yerden.
Toplumun boynuna doladığı ipten salıncak kuracaksın. Kahkahalar eşliğinde sallanacaksın, bulutlara değecek narin parmakların. Ve gökyüzünü görecek günyüzü görmemiş gözlerin. Dudaklarına işlenmiş şiirler eşliğinde gülümseyeceksin. Saçların, umutlar barındıracak uçlarında, kırıklarını aldıracaksın ve ağlamayacaksın artık geceleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şinigami : Ölüm Tanrısı
Misterio / Suspenso' Herkes, herkese ihanet edebilir. ' Ölümün kucakladığı çocuklar büyüttüm avuç içlerimde. Hepsi kanımdı, hepsi bendi. Kızıldandı bedenleri, siyahın karasına bulanmışlardı. Ölü doğan çocuklardı onlar. İçime gömdüm fakat ben öldüm. Ölümüm gebe bırak...