"Biliyorum, sevilmemek koymamalıydı bana bu kadar. Çünkü hiç başı okşanmamış bir çocuğun sevilmemesi olağan bir şeydir. Yani beni annem, babam sevmemiş insanlar neden sevsin ki?
Annem, beni bu iğrenç dünyaya doğuran kadın. Annem, beni başımı okşamak için karnında öldürüp bu dünyaya dirilten kadın. Ve annem, saçlarımı bir kez bile okşamamış o kadın. Beni sevmesi gereken belki de tek insan, o bile sevmemişken beni kim beni neden sevsin ki? Bu yüzden suçlayamıyorum insanları.
Ben sevilmemek için doğmuş bir çocukmuşum meğer. Ölmek için doğmuşum. "Sayfayı okşadı başparmağıyla. Güneş'in acı çektiği o kadar barizdi ki artık somut geliyordu gözüne acı hissi. Sanki şimdi sayfaya dokunsa kızın acılarına dokunacak gibiydi. Acısını hissedecek gibiydi.
Kızın yaralı ruhunu sayfa sayfa okumak istedi. Onu bu kadar yıpratan şeyleri öğrenmek istedi. Dünyada bir yerlerde onu hala hatırlayan birilerinin varlığından haberdar etmek istedi. Bu yüzden tereddütsüz sayfayı çevirdi Ecrin. Okuyacaklarından artık korkmuyordu.
"Ben her Kasımda öğrendim. Ağaçların yapraklarını döküp yalnızlığa soyunmasıyla, her mevsim öylesine yalnız olduğumu. Gökyüzü'nün her çığlık çığlığa ağlayışında, ağlamaktan başka hiç bir şeyin bana çare olmayacağını öğrendim. Baharın asla bana gelmeyeceğini, papatyaların ruhumda açmayacağını ve diğer tüm çiçeklerin de. Doğa hüzne bulandığında bu dünyaya hüzün kelimesini yaşatmak için geldiğimi öğrendim. Ben her Kasımda öğrendim. Bana sonbahardan başka mevsim yoktu. Ben son baharımda öğrendim, sonumun yakın olduğunu."
Sayfayı çevirdi. Kafası yerine Bulut olan, içine yağmur yağdıran bir kız figürü resmedilmişti sayfaya. Yan tarafında ise yazılar vardı.
"Mutluluk, hiç misafir olmaz mı bana? Hiç kapımı çalmaz mı? Bir görünüp gitse ne çıkar kalbimin hüzün boyalı duvarlarından? Ne eksilir acıya bulanmış sokaklarımdan? Biraz gülsem, sanki dinecek de içimdeki sağanak yağış ve fırtınalar?
Biraz mutluluk yüzü görsem sorgusuz sualsiz ölüme kucak açacağım. Dirildiğim rüyaya biraz mutlu oldum öyle geldim diyeceğim. Ama sanki diyemeden gideceğim."Artık düşünmeden çevirir olmuştu sayfaları. Bir robot gibi davranıyordu. Bir görevi yerine getirir gibiydi. Ya da bir sözü. Daha acısı bir vasiyeti.
"Boşluk içinde yüzüyorum. Üzerime üzerime geliyor karanlıklar. Korkuyorum. Işıklara meyilim var.
Zaman geçmiş, çokça zaman. Yaralar almışım, çokça yaralar. Karanlığa hapsolmuşum. Korkuyorum hala. Fakat bir fark var. Karanlığa meyilim var.
Ve öyle bir an geliyor ki. Bir tek kendimden korkuyorum. Kendi karanlığımdan. Karanlıklar bir oluyor, ışıklar sönüyor, perde kapanıyor, herkes gidiyor ve masal bitiyor.
Artık korkmuyorum, tek başımayım. Karanlık olmuşum, karanlığa karışmışım. Hiç bilmediğim bir sokağa adımlamışım. Geri dönülmeyen bir yola çıkmışım. Sonu, sonum. Ve ben karanlıktayım. Korkmuyorum. ""Bir gün bir masal duyarsanız. Prensi olmayan, mutlu sonla bitmeyen. Mesela prenses'in upuzun saçları olmasa. Camdan topuklu ayakkabısı. Herkesçe sevilen biri değil de kimselerin sevmediği bir prenses olsa başrolde. Sahip olduğu tek arkadaşlar yedi güzel cüce değil de balkonundaki saksılar olsa mesela. Ejderhayla korunan bir kuleye değil de acı dolu bir kalbe hapsedilmiş olsa. Mükemmel bir gülümsemesi olmasa mesela, önüne gelene gülmese. Fakat incileri olsa hep dökülen. Yalnızlıklar prensesi dense adına. Babası olmasa, kral kızı olmadan prenses olsa. Kraliçesi olmasa. Krallığı olmasa. Sadece hüzünden bir tahta ve zulümden bir taca sahip olsa. Kötü kraliçe değil de kendi halkı nefret etse bu prensesten. Nihayetinde bu prenses sonsuz bir uykuya dalsa ve olmayan prens'i bile uyandıramasa. Sonsuza kadar mutsuz yaşasalar bu masalda.
Bir gün bir masal duyarsanız; prensesin öldüğü. Yadırgamayın olur mu? Güzel masalmış diyin geçin. Acımayın prensese, güzel hatırlayın. Diğer tüm masallarda olduğu gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şinigami : Ölüm Tanrısı
Misteri / Thriller' Herkes, herkese ihanet edebilir. ' Ölümün kucakladığı çocuklar büyüttüm avuç içlerimde. Hepsi kanımdı, hepsi bendi. Kızıldandı bedenleri, siyahın karasına bulanmışlardı. Ölü doğan çocuklardı onlar. İçime gömdüm fakat ben öldüm. Ölümüm gebe bırak...