40. Bölüm: Kapı

52 11 0
                                    

Bir kapı düşünün. Ölü bir kızın vaveylalarıyla ölülerin inine açılsın. Bir kapı düşünün.
Usulca, ölüme açılsın.

Telefonunu kapattı. Kalan yazıları sonra okuyacaktı. Daha fazlasını okumaya mecali kalmamıştı. Çok ağır geliyordu. Ruhuna kırbaç darbeleri iniyordu her satırda.

Yine de defterden rüzgarla açılan bir sayfada yazılanları okumadan edemedi. Bir şiir yazıyordu.

"Ne müphem bir şey
Masum yüreğini bile taşıyamayan,
Ufacık bedenlerde, saf tutmuş
Büyüme hırsı.
Ablasının büyük gelen kıyafetlerini giyen,
Annesinin yeni aldığı topuklu ayakkabısını.
Küçük bir kız çocuğu.
Kendi kendime neden diye sorardım.
Annenin dizlerinde uyumak varken,
Henüz sokaklarda koşturamayacak kadar büyümemişken
Neden çocuğum, neden?
Neden büyümek istiyorsun?
Oysa salıncaklara kurulup
Gökyüzüne ulaşmaya çalışman gerekirdi.
Kaydıraklardan uçar gibi yere inmen gerekirdi.
Senin kahkahalarla gülmen,
Koskoca bir dünyaya bedeldi.

Hem ağaçların büyürken kesildiği bir dünyada,
Büyümek değil,
Çocuk kalmak mühimdi.
Anlayamadınız.
Anlattırmadılar."

Çantasından çıkardığı soğuk suyu kafaya dikti. Biraz eline döktü ve göz kapaklarına sürdü. Islak elini yanaklarına da sürüp kendine gelmeye çalıştı. Cümlelerin onda bıraktığı etkiden sıyrılmaya çalıştı. Kendine az da olsa geldiğinde kaldırım taşından kalkıp yürümeye devam etti.

Köşeyi dönünce karşısına çıkan camla gülümsedi. Nihayet gelmişti. Bu mesele çözülmeye yakındı, hissediyordu. Kapıyı itip içeri girdi.

Veteriner. İşte artık burdaydı.

"Kapalı-" Adam karşısında Esilayı görünce onun geçenlerde gelen köpekle geldiğini hatırladı ve cümlesinin devamını getirmedi. "Hoş geldiniz. Gök için gelmiştiniz değil mi?"
Başını salladı gülümseyerek. Adam ona onunla gelmesini belirten bir işaret yaptı ve yürümeye başladı. Esila da takip etti adamı. Veterinerin arka kapısından bahçeye çıktılar. Gök Esilayı görünce havlamaya başladı, kulubesinden koşarak çıktı. Esila'nın etrafında döndü, dönerken havlıyordu.

Dizleri üstüne çömelip Gök'ü sevmeye başladı. Başını okşarken çok huzurlu görünüyordu. O huzuru tatmak istedi, biri başını okşasın istedi. Eskiden olduğu gibi annesinin ellerinin saçlarında dolaşmasını istedi. İmkansızdı. Güneş'in şuan kapıdan içeri girmesi kadar imkansızdı.

"Oğlum, iyileşmişsin." Hav hav.

"Sizi çok seviyor. Sahibi misiniz?" diye sordu veteriner. Esila ayağa kalkıp adamın karşısına geçip olanları anlattı.
"Beni sahibine benzetiyor sanırım. Sahibi vefat etmiş. Geçenlerde araba çarpmıştı, bırakıp gidemedim. Buraya getirdik biz de."

"Anladım. Yanınızda bir çocuk vardı. Bana çok tanıdık geliyordu. Bir türlü çıkaramamıştım. " diyerek gülümsedi adam. Köpeği çocuğu gibi seviyordu kız. Gülümsemesi genişledi. Hayvanları seven insanları severdi.

"Öyle mi? Ben tanımıyorum da kendisini." Yalan söylemişti, tanımasa da kim olduğunu biliyordu. Adını biliyordu, cinayetlerini biliyordu. Duraksadı. Acılarını biliyordu. Herkesten çok tanıdığını düşündü bir an. Sonra konuşmaya devam etti.

"Okuldan çıkmam kolay olmuyor. Ama yakında evime döneceğim. Sahibinin bir yakını gelip almazsa Gök'ü ben alabilir miyim?" diye sordu merakla. Veteriner yine gülümsedi. "Tabi. Barınağa gitmesinden iyidir. Almanızın sorun olacağını sanmıyorum yani." Esila gülümsedi bu kez.

Şinigami : Ölüm TanrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin