12. Bölüm: Katil Gibi

63 15 0
                                    



İşte şimdi bir katil gibisin.

Yıldızların demir aldığı gökyüzünden ayın harelerine gözlerini daldırıp gözlerini aldı. Ateş'in ona baktığını hissediyordu. Ateş'e döndü. Ateş Esila'nın da ona bakmasını umursamayarak ona bakmaya devam etti. Cebinden işlemeli bir paket ve içinden bir sigara çıkardı. Dudaklarına yerleştirdiğinde Esila onun hareketlerini izliyordu.

Sigaradan nefret ederdi Esila. Öyle ki babası yanında içse iğrenir oda değiştirirdi. Oysa şimdi o tepkilerinden eser kalmamıştı. Ateş'in ağzındaki sigaraya baktı. Sigara ve dudakları arasında anahtar kilit uyumu vardı sanki. Bir insanın dudaklarına onu zehirleyebilecek ve zamanla sinsi sinsi öldürebilecek bir şey bu kadar yakışabilir miydi? Güzel çocuktu Ateş.

Ateş güzel başlamayan ama potansiyel olarak güzel bitebilecek geceye savurdu dumanı. Aceleci değildi, tadını çıkara çıkara içiyordu sigarayı. Esila ilk kez yüzünü buruşturmadı. Ve ilk kez sigara içme isteğiyle dolmuştu içi. Sıradan bir sigara değil ama Ateş'in iki parmağı arasına aldığı, dudaklarına sardığı sigarayı istiyordu. Düşüncesinin saçmalığını fark edince kafasını salladı. Kahvesinden büyük bir yudum aldı, kendine gelmesi gerekiyordu.

Ateş elindeki sigaraya baktığını fark etti.
"İçmek ister misin?" diye sordu. Esila kararsız kalmıştı, yine de kafasını olumsuz anlamda salladı. Kimse için kendini zehirlemezdi.
"Hayır. Daha önce ağzıma bile sürmedim. Aslında nefret ederim sigaradan."
Ateş başını belli belirsiz salladı.

Şaşkındı. Sinema salonunda olduğu gibi. Şimdi olduğu gibi. Kız namıdiğer yeni hiç beklemediği bir anda balıklama atlamıştı hayatlarına. Asya Arin eski arkadaşı olduğu halde onun gruba girmesine en az bir hafta direten Ateş, şimdi hiçbir şey yapmamıştı. Gördüğü cinayetlere bağlamıştı bu durumu. Ama değildi, farklı bir şeyler vardı hissediyordu. İçinde bir yerlerde bir iki fay hattı oynuyordu yerinden. Zaten yıkılmış binaları hepten yıkılacaktı. Bu defa arttçı değildi. Enkaza dönecekti içi. Moloz yığınlarıyla doluydu zaten daha ne kadar yıkılabilirdi ki?

O bunları düşünürken kız kahvesini bitirmişti bile. İnatla Ateş'e bakmamaya çalışır gibi bir hali vardı.

Geldiğinden beri dikkatini çeken bakmak için kahvesini bitirmeyi beklediği çelik, sağlam duran, kilitli kapıya doğru baktı. Duvarlardaki sisteme göre sadece içerden açılan pencereler şu an açıktı ve kapının nereye çıktığına eğilip bakabilirdi. Ateş'in onu aşağı itebileceği gibi paranoyak düşünceyi başından savıp aşağı eğildi. Yangın merdivenine açılıyordu kapı. Belki de sinema salonuna gizliden girmelerini sağlayan Asya'nın bahsettiği merdivendi bu merdiven.

Doğrulup geriye doğru çok büyük olmayan iki adım attı. Arkasını döndüğünde Ateşle neredeyse burun buruna geldiğini fark etti.

Esila uzun boylu sayılırdı, Ateş ise ondan bir buçuk kafa kadar daha uzundu. Kafasını kaldırıp bakmak zorunda kalıyordu.

"Belki haberin vardır. Okul araştırmalar yüzünden ne kadar süreceği belirsiz bir tatilde. O yüzden yarın derse yetişme derdimiz olmadığından sabahlayabilirsin, umurumda değil. Yalnız uykunu kaçıran kafeine rağmen benim de sigaraya rağmen uyuyacağım gibi uyumalısın. Çünkü Mira kafamızı dağıtalım diye plan yapar ve ebesinin örekesinde kaldırır bizi haberin olsun. "
Esila'yı dinlemeden sistemdeki bir düğmeye basıp pencereleri kapattı. Ve böylece itiraz istemediğini açıkça belli etmiş oldu.

Arkasını dönüp gitti. Geceye iyi dileklerini bırakmadı. Gereksiz buluyordu bunu. Ardındaki her şeyi karanlıkta bırakıp gitti. Ayın ışığını söndürüp, yıldızları teker teker toplayıp gitti. Güneş saçlı bir kızı umarsızca ardında bırakıp gitti.

Gitti.
Kızın bir zamanlar iğrendiği sigara kokusunu bir yerlere hapsedip, sigarayla karışık lavanta kokusunu yanında götürdü. Ve gitti.

Bir katil gibi gitti. Her şeyi götürdü yanında, veda etmedi ve ardında bıraktıklarını umursamadı. Katil gibi gitti. Maktülleri ardında bıraktıklarıydı, umursamadı.

Kız 'İşte' dedi içinden.

İşte şimdi bir katil gibisin, Ateş Deniz. Ateş denizlerinde umursamadan insanları yakabilecek gibisin.

🔎 ⚔️ 🔍

Sabah her zamanki gibi herkesten geç uyanan Esila, midesini bulandıran formayı giyip yemekhaneye gitti. Forma siyah pileli etek, beyaz gömlek ve siyah kravattan oluşuyordu. Siyah olsa da formaydı. Ve Esila orta okuldayken bile forma giymiyordu. O formadan nefret ederdi.

Kahkülünü tarayıp beline kadar uzanan sarı saçlarını gelişi güzel topladı. Yemekhane bloğuna gittiğinde tepsisine tepeleme kahvaltılıklardan koydu. En azından, yemekleri güzel diye düşündü. Otomattan portakal suyu sıkıp en köşedeki masaya kurulan tayfanın yanına gitti. Ne yazık ki tek boş sandalye Ateş'in karşısındakiydi.

Eslem "Okula yeni hoca gelmiş. Görseniz adam meteor, bir de genç. Gözümüz gönlümüz açılacak derslerinde." dediğinde Ecrin neredeyse içtiği suyu püskürtecekti. Esila, Ecrin' in kıskandığını anlayınca bıyık altından gülmeye başladı. Ecrin ise Eslem'e bir yandan öldürücü bakışlar atıyor, diğer yandan da öksürüyordu. Boğazında kalmıştı.

Berk Ecrin'in sırtına sert bir şekilde yapıştırıp Esleme döndü ve "Ne hocası ki? Inşallah ingilizcedir." dedi. Ecrin'in öksürmesi durmuştu, Berk 'e tepki olarak vurmaktan geri kalmamıştı. Berk Ecrin'in elinin ağır olduğunu fark edince bir daha Ecrin' e bulaşmamakta karar kıldı.

"Yok be. Rehberlik hocasıymış. Haftada bir dersimize girecek olması üzücü ama ben diğer kızlar gibi odasından çıkmayacağım sanırım." Eslem cümlesinin bitiminde gülmüştü.

"Diğer kızlar gibi?" Ecrin tek kaşını kaldırıp bu cümleyi kurmuştu ve Esila hala bıyık altından gülüyordu.

"Konuşurlarken duydum. Bizim akbabalar hocanın peşini bırakmayacaklarmış." Eslem bu cümleyi kurduğunda Ecrin'in tepesi atmıştı. Yine de sessiz kaldı.

Esila Ecrin'in eninde sonunda patlayacağını düşünerek konuyu değiştirme çabasına girdi. "Ya hani tatildeydik? Hani ders işlenmeyecekti? Biz niye formalıyız ya?"

Berk homurdanarak cevap verdi. "Sorma kardeşim ya. Bizim müdür her zaman ki gibi bizi değil okulu düşündü ve böyle bir durumda bile ders işlenmesine karar verdi." Esila da artık somurtuyordu. "Hadi ya. Olmadı ama bu. "

Zilin kulak tırmalayan sesi, kulaklarına ulaşana kadar yemeklerini yemiş, tabaklarını teslim etmişlerdi. Sınıflarına geçtiklerinde Esila pencere tarafı en arka sıraya kuruldu. Sağında Ateş tek oturuyordu. Ateşin önünde Asya Arin ve Emir, Esila'nın önünde Ecrin, Ecrin'in önünde ise Berk ve Mira oturuyordu. Berk ve Mira'nın yan sırasında Eslem ve Seren otururken önlerindeki boş sırada Özgür ve Gökçe'nin oturduğu belliydi. Çünkü sınıftaki herkes o sıraya hüzünlü bakışlar atıyordu.

Matematik hocası yerine sınıfa Mert ile birlikte Müdür yardımcısı girdi. Normal müdür yardımcılarına göre gayet genç görünen adam Mert'i tanıttı. "Bu yeni rehberlik hocanız Mert. Böyle bir durumda müdür beyin ricasıyla size yardımcı olmaya geldi."

"Kayıplarınız için üzgünüm. Odamın yerini biliyorsunuz, kapım size her zaman açık. Çekinmeyin ve beni bir arkadaşınız olarak görüp her şeyinizi anlatın, lütfen." Mert kısa ve öz konuşmasını bitirdiğinde Esila Mert'i içinden tebrik ediyordu. Böyle konuşarak öğrencilerin ona ısınmasını sağlamıştı, öğrenciler rahatça konuşabilecekleri birinin varlığından haberdarlardı artık. Bu da vaka için güzel bir şeydi.

Şinigami : Ölüm TanrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin