Alın içimdeki vicdanı, yakın içimdeki insanı.Topu bir kez daha duvara attı. Sıçrayıp geri dönen topu havada yakalamıştı.
Bi' canım var o da simsiyah.
Topu tekrar göndermeden önce karşısındaki soluk gri renkli duvardaki her izi incelemişti. Ve ardından elindeki duvara tezat rengarenk topu da öyle.
Silahımda yol al isyanım.
Topu bir kenara fırlattı.
Kendime nefretim hep.
Kanepeye uzandığında ellerini başının altına almış ve tavanı seyretmeye başlamıştı.
Sersefil ev virane zindanım.
Garajın her santimini inceledi bu kez. Sanki zihnindeki sesleri susturmaya çalışıyordu.
Evim bi' zemheri yer, sesleriyse cinayet ihbar.
Başaramamıştı. Zihnindeki her ses ona 'katil' diye fısıldamaya başlamıştı tekrardan. 'Bizi kurtarabilirsin ama kurtarmıyorsun. Söylesene hanginiz katil?' diye haykırıyor, içinde bir şeyleri kırıyordu zihnindeki sesin sahipleri. Çoğunu tanımıyordu bile.
Kararlıydı. Harekete geçmeliydi. Sonucunda ne olacaksa olsun, dedi kendi kendine. Artık bir korkak gibi saklana saklana hareket etmek istemiyordu. Yeni bir kayıp haberi almak istemiyordu. Arkadaşlarından birini kaybetmek istemiyordu. Sesi biraz daha açtı, kulağından düşmek üzere olan kulaklığı düzeltti.
Benimle koş; bi' kere düşün, empati kur, yerimde ol.
Ecrin'i kaybetmek istemiyordu.
Yenilmez olarak doğardık o zaman eninde sonunda seninle.
Mert'i kaybetmek istemiyordu.
En işlek sokağım ol, konayım odalarına koy okşayıp o kalbine.
Asya'yı, Emir'i, Mira'yı, Berk'i.
Aşık olurum kafesime kovamı koy kafi.
Ateş'i kaybetmek istemiyordu. Kaybetmeyecekti.
Denetim altında tutulan kafesin içinden kurtulamaz.
Şinigami, kaybedecekti. Esila kazanamasa bile. O, kaybetmeye mahkumdu.
Mert, sokağın sonuna kadar yürümüş tarif ettikleri mavi müstakil evi bir türlü bulamamıştı. Telefonu cebinden çıkarıp Ecrin'i aramaya hazırlanırken köşeyi dönmek üzereydi. Bir anda karşısına çıkan Ecrinle, arama düşüncesinden vazgeçmiş telefonu tekrar cebine koymuştu.
"Önce ben buldum Naime teyzenin evini. Üst sokaktaymış. Yani iddiayı kaybettin canım. Hesap ellerinden öper." Ecrin bunları söylerken munzurca gülmüştü aynı zamanda.
Mert, elindeki poşetlere aldırmadan kolunu Ecrin'in omzuna attı. "Öyle mi canım?" dedi hafiften sırıtarak. Ecrin de gülmüş "Öyle." diyip omuz silkmeden önce kafasını eğerek geri çekilmiş, böylelikle Mert'in kafasını hapsetmesinden kurtulabilmişti.Mert bir an afalladı. Aklına gelen ilk düşünce sınırını aşıp Ecrin'i rahatsız etmiş olmasıydı. Ancak eskiden bundan daha yakın oldukları anlar bile olmuştu, bir şeyler değişmediyse -ki Mert değiştiğini sanmıyordu- Ecrin'in rahatsız olmaması gerekirdi. Yine de bu rahatsızlık veren düşünceyi başından savamamıştı.
Ecrin'in ukalalık yapıp Mert'i sinir eden tavrına büründüğü açıktı. Mert bu düşünceyle kendini avuttuğunda bahsettikleri Naime teyzenin evinin önüne gelmişlerdi. Aldıkları meyve, sebze ve diğer bir çok şeyle dolu poşetleri kapının önüne bıraktılar ve zile basıp kaçtılar. Kadın açana kadar saklanacak bir yer bulmuşlardı ve poşetleri gördüğündeki mutluluğuna şahit olmuşlardı. Kadın'ın yüzündeki gülümseme yüzlerine yansımış gülümsemeye başlamışlardı onlar da. Mert, eski neşesini geri kazanmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/116369616-288-k845691.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şinigami : Ölüm Tanrısı
Misterio / Suspenso' Herkes, herkese ihanet edebilir. ' Ölümün kucakladığı çocuklar büyüttüm avuç içlerimde. Hepsi kanımdı, hepsi bendi. Kızıldandı bedenleri, siyahın karasına bulanmışlardı. Ölü doğan çocuklardı onlar. İçime gömdüm fakat ben öldüm. Ölümüm gebe bırak...