50. Bölüm: Ölü Prensesler

43 9 0
                                    

Yedi cücelerden balkabağı yaptım, cadılardan sarmaşık, devlerden sandalye. Prenslerin her birini farklı bir masala hapsettim. Prenseslerine kavuşamasınlar diye. Sonra masalları öldürdüm, yazarları da. Mutlu sonlar yazılmasın diye.
Çünkü onlar mutlu olursa biz olamazdık. Biraz da masallar mutsuz bitsin, biz hikayelerde mutlu yaşayalım. Biraz da prensesler ölsün, kötü kalpli kraliçeler hayatta kalsın.

Küçük bir bulut için prensleri bıraktı kısa saçlı küçük kraliçe. Bulut'u için Kaf dağını aştı. Her adımda ölüm dağıttı. Artık prensler yoktu ve prensesler ise hiç var olmamıştı.

Şinigami, sinirle masanın üzerindeki her şeyi yere yığdı. Sandalyeyi kilitli kapıya doğru fırlattı. Kızıl Siyahiler açığa çıksa bile intihar etmemeliydi. Şinigami bir şekilde onların yakasını kurtarırdı. Ama Kızıl Siyahilerden ikisi ona sormadan intihar etmişti. Hadi Pars, haber vermişti. Peki ya Alisa? Onun da intihar ettiğini ekranda takip çiplerinin yok olmasıyla öğreniyordu. Kara kuş ve kara gül sembollerinin yerini kırmızı noktalar almıştı. Pars'ın mesajını bir kez daha okudu.

"Takip ediliyoruz. Tayfa olmalı. Şinigami, kendine iyi bak kardeşim. Benim de vadem doldu. Güneşimizin, küçüğümüzün yanına gidiyorum. Zaten bu dünyada yeterince yalnız kaldı o, bir de diğer dünyada yalnız bırakmayalım. Sana sadece helalleşmek için yazmadım. Bu mesajı vasiyet bırakacak vaktim olmadığı için yazıyorum. Yazabileceğim kadar çok ve çabuk bir şekilde."

"Masumların ölmesine başından beri karşı olduğumu biliyorsun. Senden son bir isteğim var. Yapsan da yapmasan da hakkım helal sana. Katliamı gerçekleştirme. Uzun zamandır düşünüyorum bunu. Aklıma Güneş'in ona zarar verenlere bile merhametli oluşu geliyor. Masumlara zarar vererek onun ölüsüne ihanet etmiş gibi hissediyorum. Nolur artık masumlar ölmesin. Berk ve Mira ölecek. Öldüreceğim onları ölmeden önce. Son ölen ben olayım Şinigami. Ne bizden ne onlardan ölenler olmasın artık. Ve Karagül'e iyi bak. Sana emanet ediyorum onu. Sevdiğin kızı tedavi ettir ve gidin buralardan. Güneş'in intikamını almış olacağım ve Can'ın da. İçin rahat olsun. Vaktim yok. Seni çok sevdiğimi unutma kardeşim. Zamanı gelince yanımıza gelmeni bekliyor olacağız. Ne çok geç ne de erken. Bekleyeceğiz seni ama acele etme biraz özlet kendini. Kimse şüphelenmeden planı devreye sokuyorum. Hoşçakal Şinigami, hoşçakal kardeşim.

-Seni canından çok seven kardeşin, Pars"


Kapıyı çaldı kız umutsuzca. "Gidin başımdan! Kimseyi görmek istemiyorum." Fakat kapıdaki kararlıydı ki Şinigamiyi takmadan çaldı bir kez daha. Şinigamiye tanıdık gelen bir ritim duyuldu.

"Erva?" diye sordu Şinigami sessizce. Ne çabuk haberi olmuştu da dönmüştü yurtdışından. Kapıyı açtı kan çanağı gözleriyle. Kapıdaki kızın da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Bal rengi gözleri kızarmıştı hep. Karamel rengi omuzlarına gelen saçları karışmıştı. Ama yine de güzeldi. Şinigami, hasretle baktı kıza. Çok özlemişti.

Kız da ona baktı. Bir süre birbirlerini izlediler. Sonra aniden kollarını Şinigami'nin boynuna doladı Erva. "Bulut'um. " dedi içli içli. Saçlarına daldırdı parmaklarını.

Şinigami kendiyle savaşsa da sarılmıyordu kıza. Onu bırakıp gitmişti. Nasıl sarılırdı? Kız da farketmiş gibi ayrıldı Şinigamiden. Gözlerinden yaşlar boşanıyordu. Şinigami bu görüntüye bakmak istemedi. İçi yanıyordu zaten yeterince. Arkasını dönüp camdan dışarıyı seyretmeye başladı.

"Neden geldin?" diye sordu sesini ifadesiz tutmaya çalışarak. Başarılı olmuştu. Kızın yüzü düştü. "Gökyüzümü özledim, gökyüzünü yani. Bulutları özledim. Orda bu kadar güzel değil gökler." Cümlelerin altında yatan anlam Bulut'un iç çekmesine sebep oldu.

Şinigami : Ölüm TanrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin