Bir yangın'ın küllerinden doğan gizem ve onunla birlikte kaybolan yıllar. Küllerine bile rastlanılmayan.
Yurda çıktığı gibi girmiş, yangın merdivenine açılan kapının önündeydi. Kapıyı üç kez tıklattığında karşısında beliren kişi Ateş'ti. İsminin hakkını bugün fazlasıyla veriyordu. Gözleri öfkeden ateş saçıyordu, şayet bakışlarla öldürmek mümkün olsaydı, Esila çoktan can vermişti bile.
"Nerdesin sen?" soruyu sinirle Esilaya yönelten Ateş, Esila'nın zihnini bugün 100. defa düşüncelerle yormuştu. Ateş neden bu kadar sinirlenmişti?
"Bir düşüneyim bakalım. Düşündüm. Sanane be çocuk." demiş ve çekilmesi için itmeye kalkmıştı Ateş'i. Ancak Ateş yerinden milim kıpırdamamış ve sanki mümkünmüş gibi daha çok sinirlenmişti.
Esila'nın kolunu tuttu ve sinirinden farkında olmadan çok sıkıyordu. "Bir soru sordum, düzgünce cevapla! Ortada bir seri katil varken, dışarda böyle dolanmanın ne kadar düşüncesizce olduğunun farkında mısın acaba?"
Ateş açısından bakınca hak vermişti ancak düşüncesiz değildi, onlar için hayatını riske atıyordu ve Ateş ona dolanıyorsun diyordu. Üstelik bunu kolunu morartacak şekilde sıkarak söylüyordu. Esila en az Ateş kadar öfkelenmiş sinirle solumaya başlamıştı. Bu çocuk kendini ne sanıyordu böyle?Moraracağına adı gibi emin olduğu kolunu Ateş'in eli sarmalamışken döndürdü ve çekti. Tek hamlede Ateş'in parmaklarından kurtulmuştu. Ardından Ateş'in bileğini tutmuş ve döndermiş sırtına sabitlemişti. Ateş canı acısa da sesini çıkarmadı. Esila Ateş'in kulağına eğilerek konuşmaya başladı.
"Öncelikle sakın bir daha bana dokunma Ateş Deniz, rövanşı kötü olur. Ayrıca kahve içmeye gitmiştim, kafa dağıtmak için buna hakkım olduğunu düşünmekle beraber endişelenmeyin diye not bıraktığım için düşüncesizlik ettiğimi de düşünmüyorum. " Ateş'in bileğini bıraktı ve onun şaşkınlığından faydalanarak hafifçe itip balkonun içerisine geçti.
Arkasını döndüğünde yerleri değişmişlerdi ve ukalaca gülümsemesiyle sözlerine devam etti. Sağ, sol ve aparkat tamamdı. Sıra son vuruş ve nakavt etmekteydi.
"Hem bakıyorum da benim için endişelenmiş gibisin. Sen ki bana adımla bile seslenmeyen o çocuk."
"Alakası yok. Endişelenmem saçma olur. Beni ilgilendirmiyorsun. " Kendi kendini ikna eder bir hali vardı Ateş'in. Ancak Esila bu yaptıklarına kafa yormadı bu kez. Artık mecali kalmamıştı, biraz daha düşünürse kafası patlayabilirdi.
"Ben de onu diyorum işte. Ne alaka değil mi?"
"Neyse. Bir fikrim var. Sana Özgür'ün suçsuz olduğunu kanıtlayacaktım ama çok olay oldu. Gerçekleştiremedim sözümü. Bu gece var mısın Yeni? Kanıtlama şansım var." dedi heyecanla Ateş. Artık sinirli değildi, heyecanlıydı. İçinde kalan son öfke kırıntıları vardı onların da hedefi belliydi. Esila değil kendisiydi. Ne zamandan beri daha yeni tanıdığı hatta tanımadığı biri için endişelenir olmuştu? Hangi ara?
"Sence? Tabiki de varım. Bu gece 12de salonda ol." dedi ve yemekhaneye indi Esila. Öncesinde kıyafetlerini değişmişti. Yemekhanede bugün başına gelenleri anlattı. Her şeyi anlatmamıştı tabi ki.
Mert'in odasına girdi Ecrinle. Oda bu zamana kadar kullanılmayan bir odaydı. Mert eski rehberlik odasında kamera ve dinleyicilerin bulunduğunu düşünerek farklı bir oda istemişti. Bu odaysa önceden arşiv olarak kullanılırdı. Yani odada şimdilik katilin onları dinleyeceği hiçbir şey bulunmuyordu. Üç defa kontrol edilmişti, rahatça konuşabilirlerdi. Esila Panzehir'in yalan söylemesini, kolye durumunu ve onu takip etmesi dışında her şeyi anlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şinigami : Ölüm Tanrısı
Mystery / Thriller' Herkes, herkese ihanet edebilir. ' Ölümün kucakladığı çocuklar büyüttüm avuç içlerimde. Hepsi kanımdı, hepsi bendi. Kızıldandı bedenleri, siyahın karasına bulanmışlardı. Ölü doğan çocuklardı onlar. İçime gömdüm fakat ben öldüm. Ölümüm gebe bırak...