Akşam saat 8 civarıydı. Mert Ali'nin evinin yakınında bir bankta oturmuş evi gözetliyordu. Orada ne olup bittiğine dair bir ipucu yakalama derdindeydi. Evin ışıkları açıktı, evdeydiler. Mert eve biraz daha yaklaşmaya karar verdi. Gecekonduyu andıran derme çatma bir kulübeydi aslında burası. Evin önüne geldi. Kapıya yöneldi. Kulağını kapıya dayadı. Sesler geliyordu: "Dur yapma! Yeter artık!" Mert hemen bir şeyler yapması gerektiğini anladı. Yerden eline bir taş aldı. Zaten bozuk olan kapıya bir omuz attı fakat kapı açılmadı. İkinci denemesinde kapı yerdeydi. Mert gördüğü manzara karşısında şok olmuştu. O pislik herif Ali'yi taciz ederken, annesi yanda elleri bağlı yarı baygın halde "Yapma!" diye bağırıyordu. Adam Mert'e baktı. Üzerine yürümeye başladı. Mert elindeki taşı daha sıkı tutuyordu. Mert, adamın ona karşı savurduğu yumruğu havada kapıp elindeki taşı kafasına geçirdi. Adam sersemleyip yere yığıldı. Kafasından kanlar akıyordu. Mert o lanet adamı o an orada öldürebilirdi. Sinirlerine hakim olmaya çalışıp Ali'nin yanına gitti. Ali çırılçıplak yerde yatıyordu. Mert onun üstünü koltuğun kenarında duran battaniyeyle örtüp: "Ali sakin ol. Geçti. O adam sana bir daha dokunamayacak." dedi. Ali titriyordu. Mert hemen Ali'nin annesinin ellerini çözdü. İkisinin ortasına girip: "Bana dayanın. Gideceğiz buradan." dedi. Tam dışarı çıkarlarken adam Mert'in ayak bileğinden tuttu. Son gücüyle bastırıyordu. Mert ellerini adamın boğazına kenetledi: "Seni buracıkta boğarım! Duydun mu? Öldürürüm seni! Bırak şimdi beni!" Adam daha fazla dayanamadı ve elini Mert'in bileğinden çekti. Mert dışarı çıktığında toplanan mahalleliyi gördü: "İçerde yatan adi herif tam bir ırz düşmanı! Sapık!" diye bağırmaya başladı. Tüm mahalleli küfürler savurarak eve girdi ve adamı tekme tokat dövmeye başladılar. Mert'in amacı da zaten buydu, dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek istedi o sapık herife. Ali ve annesi Fatma Hanım'ı yanına alarak bir taksiye binen Mert, evinin yolunu tuttu. Takside polisi aradı: "İyi akşamlar, bir ihbarda bulunmak istiyorum..." Mert'in evine gelmişlerdi. Kapıyı açan Mert'in annesi Nermin Hanım şok olmuştu: "Mert! Ne oldu? Kim bunlar?" Mert Ali'yi ve Fatma Hanım'ı eve sokarken Nermin Hanım'a sus işareti yaptı. Odasından kıyafet getirip Ali'ye verdi. Oturma odasını Ali'ye ve Fatma Hanım'a vermişti: "Ali hadi giy bunları. Teyzeciğim siz de biraz dinlenin. Ben size birazdan yiyecek bir şeyler getireceğim." Fatma Hanım Mert'in elini tuttu: "Oğlum... Sen nereden çıktın böyle? Bir melek gibi belirdin birden evimizin ortasında. Beni ve oğlumu bu işkenceden kurtardın. Allah senden razı olsun." Kadın hıçkırarak ağlamaya başladı. Mert'in de gözleri dolmuştu: "Önemli olan o heriften kurtulmuş olmanız teyzeciğim. Hadi dinlenin şimdi." Mert odanın kapısını kapatıp salona geçti. Annesi meraklı gözlerle Mert'e bakıyordu: "Neler olduğunu anlatacak mısın Mert?" Mert'in gözlerinden yaşlar süzülüyordu: "Hiç sevdiğinin yardım çığlığını duymadığın oldu mu anne? Meğer o çırpınmış, çırpınmış... Sen görememişsin. Çok acılar çekmiş, sen engel olamamışsın. Halbuki bilsen, bir saniye bile fazladan acı çekmesine izin vermezsin. Oldu mu anne sana hiç? Bana bu akşam oldu ve bu yük çok ağır geldi. Bugün ilk kez birini gerçekten öldürmek istedim anne. Sevdiğime acı çektiren, ona dokunan o caniyi öldürmek istedim!" Annesi Mert'e sarıldı: "Onun o çığlığını hiç duymayabilirdin. Onu hiç kurtaramayabilirdin. Bak, şimdi seninle. Güvende. Sakin ol tamam mı? Hadi gel beraber yiyecek bir şey hazırlayalım onlara."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonun Başlangıcı
Teen FictionHerkes bir maskeyle yaşar. Ne kötü görünenler gerçekten kötüdür ne de iyi görünenler gerçekten iyi. Yaşadıklarımızın ardında da bir şeyler gizlidir hep. Hangi mutluluklar acı, hangi acılar mutluluk getirir bilinmez. Aslında her son yeni bir başlangı...