Akşam bütün ev, her zamanki gibi yemek masasındaydık. Evin en iyi kuralı buydu, herkes akşam saat tam yedide bu masadaydı. Dicle hanım, dışarıdan bakıldığın da öğlen yaşanılan şeyleri unutmuş gibiydi. Kardelen ile bana bakmıyordu, her zamanki gibi bütün ilgisi ya civan babada yada Mehmet'te idi, onu gören bu gün o şeyleri yaşamamış hiç bir problem yok sanırdı. Bizde ona uyum sağlamıştık ya neyse. Ortamı daha fazla germenin manası da yoktu gerçi.
Bakışlarım arada bir yavuza kayıyordu. Sessizce yemeğini yiyordu ama sanki aklı başka bir yerde gibiydi. Onu ilk defa böyle görüyordum diyebilirim. Çoğu zaman sessiz biridir zaten, söyleyeceklerini kısa ve net cümlelerle söyler, bu cümleler de eğer babasıyla konuşmuyorsa genelde emir cümleleri olurdu. Yine de şimdi bir garipti. Yada nedendir bilinmez ben öyle hissediyordum.
Nigar elindeki sodayla yavuzun yanına gelip ona seslendi yavuz oralı bile olmamıştı, onu duymuyordu. ikinci sefer seslenmesine de bir şey demeyince daha fazla dayanamayıp elimle koluna dokundum. Dokunuşu mu hissettiğinde ilk elime sonra yüzüme çevirdi bakışlarını. Yaptığıma anlam vermemişti daldığı düşüncelerden aniden çıkarıldığı içinde şaşkındı.
Gözlerinin içine bakıp '' iyi misin '' diye sordum. Suratıma bakıp kaşlarını çattı bu sefer '' Nigar ikidir sesleniyor ama duymadın sanırım.'' Ona doğru eğilip sesimi daha da alçaltarak '' Bir sorun yok ya '' diye sordum.
Bana bakıp kafasını hafifçe hayır anlamında salladı. Bakışlarını başımızda ısrarla bekleyen Nigar'a çevirdi, ellerimizi ayırarak Nigar'ın elindekini bırakması için alan açtı. Sandalyenin başına sırtını yasladı. Bir şey demedi gelen sodadan bir yudum alarak tekrar yemeğine ve düşüncelerine daldı.
Yavuz ketum biriydi ama bazen bu ketumluğu insanı çileden çıkarıyordu. Biraz daha ona bakıp bir şey demeyeceğini anladığım da bende bakışlarımı tekrar yemeğime çevirdim.
Yemekler bitmeye yakın bir zamanda aşağıdaki bahçe kapısı açıldı. Hepimizin ilgisi birden oraya kaymıştı. Gelenler Dicle hanımın kardeşi ve iki kızıydı. Ellerinde bavullarıyla bahçeye girdiklerinde Dicle hanım, oturduğu yerden kalkarak onları karşılamaya gitti.
Misafirler yukarı doğru çıkarken civan baba önlerine yürüyüp '' Kaynanan seni seviyormuş baldız buyurun sofraya '' dedi hürmetle.
Rojda hanım nefes nefese ellerini sallayarak '' Sağ olasın enişte ama biz yedik size afiyet olsun. '' dedi.
Oturma grubunu göstererek '' Bizde bitirdik sayılır zaten buyurun geçin soluklanın'' dedi.. Havalar ısındığı için içerideki oturma guruplarını avluya çıkarmışlardı. Geceleri biraz serin oluyordu ama bir hırkayla bu problemde çözülüyordu. Burada yaşamak farklı ve keyifliydi aslında.
Hep birlikte koltuklara geçtik. Hoş geldin beş gittin faslından sonra, hepimiz oturup akşam kahvelerimizi yudumluyorduk. Civan baba '' EE baldız düğün iki hafta sonra değil miydi hangi rüzgar attı sizi böyle erkenden '' diye sordu.
Rojin hanım elindeki kahveyi sehpaya bırakıp yanında oturan burcunun elini tuttu. '' Burcum sınava girecek enişte 3 gün sonra onu da aradan çıkaralım dedik '' dedi.
Civan babanın bakışları burcu denen kıza dönerken '' Aferin aferin iyi etmişsiniz'' dedi.
Adem ağabey '' Ne sınavı bu burcu '' diye sordu. İlgisizce.
Burcu kendine söz verilmenin çekingenliğiyle galiba birazda edalı bulduğu bir tavırla '' İngilizce sınavı ağabey '' Dedi
Adem ağabey bir şey demeden sadece kafasını sallamakla yetindi. Yavuz ise hala aramızda yoktu, gözlerini ayaklarına sabitlemiş yine düşünceler deydi ama hadi hayırlısı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZLEŞME ( düzenlenecek )
General FictionHüküm belliydi.. berdel.. İki farklı insan sözleşmeyle bağlandılar... Bu işte duygulara yer yoktu.. Aşk'a sevgiye yer yoktu... Zaman geçti.. aylar geçti.. Önce Aşk karıştı.. Filizlendi... büyüdü.. Artık geri dönülemezdi..