Bir süre sonra peçete içinde elinde ki pembe çubukla yanıma geldi. Yüzü umutsuzdu bana bakıp '' tek başıma bekleyemedim Zeynep. İğrenmezsin değil mi ? '' diye sordu. Yüzünde ki mahcup ifade çocukları anımsattı bana.
Gülümsedim ellerini tutup '' artık yalnız değilsin merak etme iğrenmem. '' dedim.Elimden geldiğince yanında olup ona yardım etmek istiyordum. Bunca zamandır bu yükü tek başına çekmişti.
Bacaklarının üzerinde duruyordu çubuk, bende umut kardelende umutsuzluk bekliyorduk çizgilerin oluşmasını. İçimde ki sıkıntıyla kardelene çevirdim bakışlarımı '' eğer burada iki çizgi göremezsek umutsuzluğa kapılmak yok tamam mı daha çok erken, daha yolun başındayız '' dedim. Normalde her şey iyi olacak diye düşünüp yanılgılara düşmesini istemiyordum. Birde psikolojik tarafı vardı bu işin.
Kardelen yarı gülümser haliyle '' o kadar çok umutla bekledim ki bu meletin başında belki de olmazsa ilk defa üzülmeyeceğim '' dedi. Sesinden pek ne hissettiği anlaşılmıyordu ama gözlerinde ki hüzün perdesi kendini gösteriyordu.
Çocuk konusunun onu ne kadar yaraladığı belliydi. Yıllarca çocuğu olmuyor diye kendini suçlamıştı. Saçma bir düşünceyle eşine laf söz gelmesin diye kendine kısır denmesine bile izin vermişti. Hemde bütün bunları evinde yanı başında olan bencil bir kadın yüzünden yaşamıştı.
Kendimi tutmayarak yandan sarıldım ona '' merak etme o kadar ilaç vermişler, biraz vücuduna izin vereceğiz, kendine gelip kendini toparlaması için sonra bir sürü bebek alacağız elimize '' dedim. Bunların olacağına cani gönülden inanıyordum. Ona da inanarak söylüyordum. İnanmalıydı..
Kardelen '' inşallah inşallah '' diye mırıldandı. Ne hissettiğini yine anlayamamıştım.
Bütün dikkatimiz çubuğun üzerindeydi. Yaklaşık yirmi dakika sonra hala tek çizgi olunca aldım kardelenden çubuğu. Hırsla götürüp attım çöpe, geri gelirken '' salak kafam daha çok erkendi hemen yapmayacaktık '' dedim.
Kardelen '' merak etme dedim ya belkide ilk defa üzülmedim doktor söyledi zaten uzun bir süreç diye '' . Kendi üzülmemiş gibi birde beni teselli ediyordu garibim.
Gülümsedim '' dur ben bir kahve yapayım yanına da iki lokum koyayım ohh mis gibi. üzerimizden şu ölü toprağı kalksın '' . Kardeleni bahçede bırakıp hızla içeri mutfağa yöneldim.
Mutfakta işlerimi hızlıca hallettim hemen kardelenin yanına geçtim. Kardelen uzaklara dalıp gitmişti ona bakıp '' hayırdır nerelere gittin öyle '' diye sordum. '' hani çok üzülmek yoktu. salak kafam keşke hiç şu testi yapalım demeseydim. '' dedim.
Kardelen kahveyi alırken ''Saçmalama lütfen, düğünde ki olayları düşünüyordum Zeynep. nereden öğrenmiş olabilir acaba bu kadın bunu '' diye sordu. Sesinde kapana kısılmışlık vardı. Yinede diğer konunun kapanmasına sevinmiştim.
Kendi yerime geçerken '' vallahi hiç bir fikrim yok . '' dedim. Gerçekten de hiç bir fikrim yoktu '' acaba bir yerlerde konuşurken duyuldu mu '' diye sordum. Aslında soruyu kendime soruyordum. Bu kadın elinde bir belge yada belirli bir şey olmadan herkesin içinde böyle demeyeceğini söylüyorlardı her seferinde.
Aklıma gelenle '' aslında bizim iş yerin de rastlaştığımızda bana bir şeyler saçmaladı ben üzerinde durmamıştım. Belkide bu olayı ta o zamandan biliyordu ama patlatmak için yer arıyordu '' dedim. Lafım bitmeden sesimden sinirlendiğim belli oluyordu.
Kardelen bana tamamen dönerek '' belkide, ama yine nereden öğrendiğini açıklamıyor'' dedi.
Omuzlarımı sallamakla yetindim sadece. Beynim patlayana kadar düşünsem de aklıma gelmiyordu nereden öğrendiği. Kesin bir şeyler dönüyordu ortalarda ama en bilgisiz bizdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZLEŞME ( düzenlenecek )
General FictionHüküm belliydi.. berdel.. İki farklı insan sözleşmeyle bağlandılar... Bu işte duygulara yer yoktu.. Aşk'a sevgiye yer yoktu... Zaman geçti.. aylar geçti.. Önce Aşk karıştı.. Filizlendi... büyüdü.. Artık geri dönülemezdi..