Bölüm 62

108K 4.7K 516
                                    


Daha fazla durmadan odalarımıza çekilmiştik. Kimsenin birbirine bakacak ya da bir kelam daha edecek hali yoktu. Bütün bu yaşanılanların şaşkınlığı çökmüştü üzerimize.

Odaya girdiğimizde yavuz hırsla attı ceketini koltuğun üzerine. Bunca olandan sonra kendini bu kadar tutabildiğine şaşıyordum. Bana dönüp '' böyle bir şeyi nasıl saklarsın '' diye konuştu. Sesini özellikle alçak tutuyordu ama gözlerinden ateş çıkmak üzereydi.

Bu neydi şimdi demin ağabeyinin yanında sakince oturan adam birden bana hırlayıp gürlüyordu. '' ne yapmamı bekliyordun '' dedim bende aynı sertlikle. Bir taraftan da sakinliğimi korumaya çabalıyordum. Bu kadar olay başımızdayken birinin sakin kalması gerekiyordu. Yine ve yine o kişi bendim.

Elini kolunu sallayarak '' lan ben kimim '' diye sordu. Bir ileri bir geri gidiyordu odanın içinde '' bunca insan, bunca kişi en ufak sıkıntılarında bana gelirken sen '' dedi. Kafasını sallayıp yüzündeki saçma ifadeyle '' bana gelmiyorsun '' diye bitirdi lafını.

Kime kızgındı bu şimdi ona bunca zaman söylemeyen bana mı yoksa Dicle Hanımın yaptıklarına mı? Ne olmuştu paşamıza ona gelmedik diye incileri mi dökülmüştü.

Bir taraftan biliyordum ki karşımda ki sinirli adam aslında acı çekiyordu. Evinden, kendinden biri onu, onları sırtından vurmuştu ve bu kişi onun dokunamayacağı biriydi. Başkası olsa gözünün yaşına bakmazdı ama bu sefer bu kişi Dicle hanımdı ve yavuz hiç bir şey yapamıyordu.

Sakince '' ne yapmamı bekliyordun kimin verdiğinden emin olmadan '' dedim. Onun bu sinirli hallerine karşılık ben öylece karşısında duruyordum. Bir nevi onun durulmasını bekliyordum.

Yavuz sakinleştirmeye çabalıyordu . '' emin olsan da olmasan da ilk bana söylemen gerekiyordu. '' dedi. Birkaç adım benden uzaklaşıp '' onca zaman nasıl sakladın '' diye sordu.

'' saklamak zorundaydım. Kimse bilmiyordu, kardelene de verildiğini öğrendiğimde engel olmak için saklamak zorundaydım '' dedim. Söylediklerimi neden anlamıyordu acaba.

Yavuz hafif sırıtıp '' şimdi söylediniz elinizde delil mi var '' diye sordu. Sanki biz söylemişiz gibi.

Yürüyüp koltuğa oturdum '' aslında bize kalsa biraz daha söylemeyecektik. Hala elimizde delil yok '' dedim.

Elimi yanıma vurarak onunda yanıma oturmasını sağladım. Sinirlenerek, kavga ederek bir yere varamıyorduk ki.

'' ilk başta kim olduğunu bilmediğimiz için söylemedik. Sonra mutfaktan birileri sandık ama çok ağır kokan bir karışımmış yemeklerle veriliyor sandık gözlemledik. '' dedim. Sakince beni dinliyordu. Gözleriyle beni tartıyordu.

Yavuz lafımı bölerek '' o yüzden ağır yemekleri yemiyordunuz ya da dışarıda yemek istiyordunuz '' dedi. Kafamı aşağı yukarı sallarken '' bir gün Dicle hanımın bizim içeceğimiz kahveleri özellikle Ayşe'den istediğini fark ettik. Sonra acaba doğru mu diye kahveleri döktüğümüzde ki telaşını gördük öyle anladık '' dedim.

Yavuz tekrar sinirle ayağa fırladı. '' nasıl yapar lan nasıl. Nasıl bize ihanet edebilir. Kalleş '' diye lafları sıralıyordu. Burnundan soluyordu resmen.

Sesini biraz bastırmak amacıyla '' bilmiyormuş ki kız. '' dedim. Sanırım ikimizde Ayşe'den bahsediyorduk. Amacım kesinlikle Ayşeyi korumak değildi ama bu olayda en çok kızılacak kişi Dicle hanımdı ve yavuz sırf ona kızamıyor diye Ayşe'ye yüklenemezdi

Yavuz onu tutmamın siniri ile '' bilse ne olur bilmese ne olur sonuçta iş çevirmiş arkamızdan '' dedi. Oda kendi penceresinden haklıydı belki ama kızın hiçbir şeyden haberi yoktu.

SÖZLEŞME ( düzenlenecek )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin