Başımı yerden kaldırdığımda okunan dualar bitmişti. Ortama çöken o sakin sessizlik kendini mırıltılara bıraktı. Kısa süre de ise gülüşmelere, kahkahalara. Dikkatlice etrafı süzüyordum. Herkesin neredeyse birbirini tanıdığı ya da soy isminden bildiği bir yerdi burası.
Bu herkese bildik bana olabildiğince uzak bir yerde kendime yer edinmeye çabalıyordum. Herkes beni biliyor tanıyordu. Aslında bildikleri hanım ağalarıydı Zeynep'ten kimsenin haberi yoktu.
Aramızda elle tutulmayan bir hiyerarşi vardı. Her ne kadar bu fikir boğazıma yapışıp beni daraltsa da. Aslında insanı aşağılar şekilde değildi. Herkesin çoktan kabul ettiği. Gözle görülecek şekilde kimsenin kötü yönlü etkilenmediği. Kimisi koltuklara özellikle oturtulurken gerisi yerlerdeki renkli rahat minderlere oturtulmuştu.
Kalabalıktı etrafım. Halalar aynı yaşlarında ki kadınlarla sohbete girmişlerdi. Dicle hanımla ile rojda hanımda öyle. Herkes dengini bulmuş ben etrafımda ki bu sessiz düzene ayak uydurmaya çalışıyordum.
Kendimi buraya ne kadar yabancı hissetsem de kaçıp gidemeyeceğimi de biliyordum. Yavuzun karısı olarak oturuyordum burada. İstesem de istemesem de bunun ağırlığını taşıyordum. Onun ilk gün dediği gibi bana bakanlar beni görmüyorlardı yavuzu görüyorlardı.
Bir müddet sonra kardelen ile ve diğer genç kadınlarla birlikte avluya çıkmıştık. Aslında iyi insanlardı. Misafirperver davranıyorlardı. Bir şey isterim veya söylerim diye hep etrafımdalardı. Oda da oturan yaşlılara saygı olsun diye istedikleri gibi gülüp eğlenemedikleri için kaçmıştık avluya.
Avlu dediğin arka bahçeydi aslında bir kış bahçesi. Dışarıdan bizi ayıran camlar sarmaşıklar sayesinde gizliyorlardı bizi. Güzel döşenmiş hoş bir yerdi. Tarih kokan bir konakta yeni yüzyıl gibiydi.
Avluda oturup etrafımda ki kadınları gülüşmelerini dinlerken gözüm ilerde ki yavuza kaydı. Aslında oturduğum yerden görülmeyecek bir yerdeydi ama nedenini bilmediğim bir şekilde onun orada olduğunu hissetmiştim. Eğiliyordum onu görebilmek için.
Yanında bir kadın vardı ve kıyafetlerinden anladığım kadarıyla bu Merve değildi. Gözlerimi onlardan almadım. Ne konuştuklarını merak ediyordum. Bu merakımın nedeni ise yavuzun kendini kadından uzak tutmasıydı. Normalde insanlara karşı yüzünde hep yalancı bir gülümseme olurdu ama bu sefer o gülümsemesinden eser yoktu.
Yüzü sinirden kızarmak üzere gibiydi. Onu tanımayan birisi karşısındakine tahammül eder sanabilirdi ama yavuz şu an tahammül sınırlarını aşmak üzereydi.
Kızlar benim baktığım yere baktıklarında sessizleştiler. İçlerinden pek sevemediğim Hacer. '' Ağamızın yanındaki Dilşah hanım ağam '' dedi. Kadının kim olduğunu deli gibi merak etmiş olsam da bir başkasına bu zevki tattırmak istemezdim. Oralı olmuyormuş gibi davranmaya karar verdim.
Başımı ona çevirmedim gözlerim yavuzun hareketlerindeydi. Çünkü kadın onca insanın olduğu bir yerde yavuza yakın durmaya çabalıyordu. Oldukları yer kalabalık olmasa da konak kalabalıktı. Onları birilerinin görme ihtimali çok yüksekti. Bu halde nasıl böyle sırnaşabiliyordu yavuza bu kadın.
Daha fazla içimdeki merakı gizleyemeden '' kim o '' diye sordum. İçimde ki fırtınanın sesime yansımamasına dikkat etmiştim. Önemsiyor gibi davranmak istemiyordum o kadını. Bir başka Merve'ydi işte.
Arkamdan gelen sırıtma sesiyle sinirlerim iki kat artarken '' buraların kızı '' dedi. Bu cümleden ne vurgulamak istediğini anlamamak için aptal olmak gerekiyordu sanırım. Bakışlarımı aniden Hacer'e çevirdim. Kiminle konuştuğunun farkındaydı herhalde. Kendi aklınca bana buralardan olmadığımı hatırlatıyordu sanki unutuyor muşum gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZLEŞME ( düzenlenecek )
General FictionHüküm belliydi.. berdel.. İki farklı insan sözleşmeyle bağlandılar... Bu işte duygulara yer yoktu.. Aşk'a sevgiye yer yoktu... Zaman geçti.. aylar geçti.. Önce Aşk karıştı.. Filizlendi... büyüdü.. Artık geri dönülemezdi..