bölüm 24

109K 4.7K 580
                                    

Merdivenlerden indiğimizde Dicle hanım kardeşi ve yeğenleriyle avluda oturuyordu. Bakışları her zaman ki gibi soğuktu. Onlardan tarafa bakmadan aşağıda bizi bekleyen adamlardan birine baktım adam ona bakmamla ne demek istediğimi anlar gibi bir adım öne çıkıp

" araba hazır hanım ağam " dedi. Bir şey demeyip olumlu anlamda kafamı salladım.

Dicle hanım beni es geçerek kardelene " hayırdır gelin nereye böyle " diye sordu.

Kime lafını geçireceğini biliyordu. Kardelen kısık sesle

" çarşıya gidip geleceğiz anne " dedi.

Neden her adımını bildirmek zorundaydı ki zaten ademin haberi vardı. Kafamı iki yana sallayarak sessiz kaldım. Sessizlik iyiydi çünkü ağzımı ne zaman açsam, Dicle hanımla kavga ediyorduk.

Dicle hanım " kadın başınızla nereye böyle söyleyin adamlar alsın gelsin " deyip kestirip attı.

Kardelen boynunu bükerek sessiz kalırken " ademin haberi vardı, anne arabayla gidip geleceğiz hemen " dedi son bir adım. Sessiz sessiz fısıldıyordu
Daha fazla ne kadar ezilip büzüle bilirdi acaba.

Dicle hanım hafif doğrularak " kardelen ne zamandır ata, ana es geçiliyor bu evde. İyice başına buyruk oldun unutma sen bu evin gelin'isin buraların kızısın " dedi.

Kardelene mi konuşuyordu yani şimdi, yoksa tamamen bana laf mı sokuyordu. Bu evin gelin'isin demek ne demek, ben neydim bostan korkuluğu mu. Dicle hanımın lafı üzerine herkes daha sessizleşmişti. Kızlar keyifle kardelenin dışarı çıkamamasına bıyık altından gülüyorlardı.

Daha fazla dayanamayarak
"Özel şeyler alacağız Dicle hanım adamlara söyleyemeyiz " dedim.

Rojda hanım bana bakıp gözlerini devirdi buna da ne oluyorsa kendini nimetten sayıyordu resmen. Misafir geldiği evde kendini ne sanıyorsa.

Dicle hanım gözlerini bana dikip
" burası İstanbul değil, öyle kafanıza her estiğinde haber vermeden çıkamazsınız dışarı. El alem ne der sonra. Milletin diline mi düşüreceksiniz bizi. " dedi.

Yüzünün aldığı hal cümleleri söylerken ki tavrı çileden çıkmama yeterde artardı bile. Kardelen elindeki çantayı kenara koyarak tekli koltuğa oturdu tekrar. Ne yani pes mi ediyordu.

İşte bu son noktaydı o istediğini yapabilirdi. Benim için bu sözler bu tavırlar çok çok fazlaydı. Kimseye bir şey söylemek zorunda değildim.

Hırkamı çantama koyarak.
" ben orasını burasını bilmem, el alem beni konuşacağına dönsün kendine baksın. Hem kocamın haberi varken kimseye laf düşmez" Dedim sinirle. Salak salak konuşturuyorlardı beni ya.

Bunları söylerken de bakışlarımı kızlarda ve Rojda hanımda gezdirmiştim. Kendilerini hafif toparlayıp bakışlarını benden kaçırdıklarında lafım gitmesi gereken yere gitmişti.

Hızla kardelene dönüp " anladığım kadarıyla sen gelmiyorsun '' dedim. Sonrasında bakışlarımı ondan çekip Dicle hanıma çevirdim '' size iyi oturmalar " deyip elimle selam verdim merdivenlerden inmeye başladım.

Ben merdivenlerden inerken arkamdan dediklerini duyuyordum biri terbiyesiz derken diğeri burnumu sürtmekten bahsediyordu. Çok beklerlerdi.

Kimsenin kulu kölesi değildim. Onlar farklı yetişmiş olabilir ama bende böyleydim. Bir kitap iki parça kıyafet için kırk kişiden izin alamazdım almayacaktım. Bu evin gelini idim bende, kimse kapı arkasını bilmese de ama köleleri değildim.

Hem her lafta gelin ağam gelim ağam demesini biliyorlardı hemde bana hiç bir şey gibi davranıyorlardı.

Beni aşağıda bekleyen adamın kapıyı açmasıyla çıktım bahçeden. Tedirgindi ne yapacağını bilemez şekilde bana bakıyordu. İki arada bir derede kaldığını biliyordum. Bir yanda yıllardır tanıdığı Dicle hanım bir tarafta yeni gelin ama hanım ağası olan ben.

SÖZLEŞME ( düzenlenecek )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin