Ne olduğunu anlayamadan birden karıştı ortalık. Çarşıdaki herkes sanki yerini belli eder gibi hazırlanmıştı.
Kızları kendime doğru çekip kalabalıktan çıkardım biraz. Bekliyordum yavuz ortalık karışınca demişti ama sadace şu an laf dalaşı var gibi gözüküyordu.
Herkes hararetli hararetli kendi aralarında birşeyler konuşuyor omuz omuza itişip kakışıyordu. İlk baştaki o derin sessizliğin yerini şimdi kulakları tırmalayan bir gürültü, uğultu aldı.
Yavuz, Ateş denen adama ağır basıyordu onun etrafındakiler daha fazlalıktı Bu yüzdendir herhalde temas etmeyip sadece laf söylüyordu. Kaşları çatık yüzü o kadar sertti ki onu daha önce böyle görüp görmediğimi düşündüm bir an
Kendini tutar bir hali var gibiydi ateşle aralarında bir adım olsada yüzyüze duruyorlardı. Ateş arkasında o gün konağa da gelen iki adamıyla, Yavuzun ise sağında abisi solunda nejat duruyordu. Herkes ilk adımı yavuz ve ateşten bekler gibiydi.
Yavuz etrafta ki itişmelere nazaran gayet sakindi bir çelik gibi duruyordu karşısındakilerin önünde.
Şu an o Yavuz harzemoğluydu buraların ağası...
Korkusuz... yıkılmaz... durdurulamaz...
Kardelen, duygu telaş içinde etrafa bakarken burcu ağlamaya başlamıştı bile. Duygu tedirgince etrafta gözlerini gezdiriyordu. Kardelen yanıma gelip vücudunu vücuduma değdirdi. Sessiz olmaya çalışarak " ortalık karışırsa hemen arabaya gideceğiz hızlıca " dedim.
Bu gibi durumları önceden yaşadıgım için sakin olunması gerektiğini ve göze çarpmamak gerektiğini biliyordum. Millet kendi derdindeyken yavaşça geri adımlıyorduk.
Lafımı ikiletmedi yada üzerine birşey söylemedi, sormadı gözleri tedirgince ademe bakarken kafasını sallamakla yetindi.
Şu an arkamda mızırdayan tek kişi burcuydu ve beni deli ediyordu.Bir insanın hiçmi yaptıgı birşey yerinde olmaz. Hİç mi birşeyi hoşa gitmezdi benimde gitmiyordu işte burcu ağzıyla kuş tutsada gitmeyecekti.
Ortalık bir müddet daha karışmayınca heralde böyle yatışır diye düşündüm. Bu zaman kadar yavuz ateşe vurmadıysa bu kargaşa iki üç lafla kapanır millette dagılırdı. Tabiki böyle düşünmeme kalmadan yavuzla göz göze geldik...
Gözleri gözlerime kilitlenmişti sanki. Başını aşağı doğru yavaşça eğdi. Sanırım beklenen işaret buydu. Kardelenle yanımdaki duyguyu tutarak bende yavuza başımı salladım ve geriye daha büyük bir adım attım " hadi kızlar gidiyoruz " dememe kalmadan millet birbirine girmişti bile.
Film sahnelerinde ki gibi ortalıgı toz kaplamıştı çünkü koca koca adamlar neyi paylaşamadıkları, belli olmadan çarşı ortasında birbirlerine girmişti. Etraftakiler ayıracakları yerde sanki onlar da yıllardır bu zaman bekliyorlarmış gibi duruma ayak uyduruyorlardı.
Kalkan tozdan yararlanıp hızlı hızlı sokağın başına arabaya doğru yürüyorduk. Yavuzun neden böyle birşey istediğini sormadım o an için.
Arkamızdan gelen seslerle bir an duraksasamda bir kaç adam bize doğru koşuyordu. Kim olduklarını bilmiyordum ama kaçmam, kaçmamız gerektiğini biliyordum.
Kızlara bağırdım " çabuk koşun arkamızdalar. "Diye
Aramızda baya mesafe vardı adamlarla. Kızlarda adamların bize doğru koştuklarını görünce koşarak arabaya geldik. Aradaki mesafe yüzünden bize yetişememişlerdi. Arabaya binmemizle kapıları kilitledim. Küçük bir araba değildi. Araba büyük bir cipti ne kadar uğraşsalarda açamayacaklardı kapıları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZLEŞME ( düzenlenecek )
General FictionHüküm belliydi.. berdel.. İki farklı insan sözleşmeyle bağlandılar... Bu işte duygulara yer yoktu.. Aşk'a sevgiye yer yoktu... Zaman geçti.. aylar geçti.. Önce Aşk karıştı.. Filizlendi... büyüdü.. Artık geri dönülemezdi..