Merhaba :) Yeni bir bölümle karşınızdayım ama öncesinde ufak bir şey demek istiyorum.Bu konu gerçekten beni çok üzdü çünkü.Geçen bölüme gelen vote sayısı 10 olmuş ve ben nasıl bir mutsuzluk yaşadığımı tarif edemem.Yazdığım en uzun ve içime en sinen bölümdü.Elbette kimse zorla bir şey yapmaz,ki niyetim de bu değil ama beğendiyseniz eğer lütfen votelemyi unutmayın.Yorumlara baktığımda çok beğenildiğini görüyorum ama votelerin düşük olması ise beni çok üzüyor. Yirmi ve üstü vote az değil evet ona lafım yok ama geçen bölümdeki vote sayısı 10 olunca bunu yazmak istedim. Umarım beni anlıyorsunuzdur.
Ve şey...bu bölümde CHRİSTİAN'IN ağzından yazdım :) Tuğçe de var bir de. Gif'e gelirsek de aklımda daha farklı bir gif vardı ama bulamadım onu dosyalarımın arasından.Ama bu da güzel oldu :) Çalan şarkıyı çok severim dolaylı yoldan düşünürsek Mert ve Nil için iyi bir şarkı seçimi oldu. Cem Karaca-Bu Son Olsun. Keyifli okumalar :)
----------------
Yüzüme vuran,afedersiniz yüzümü yakan bir sıcaklık saniyesinde beni uyandırmaya yeterken buruşturdum. Antalya güneşi!
Gözlerimi aralayıp bir kaç defa kapayıp açma çabam kabul ediyorum, başarısızdı. Tam olarak ne kadar bununla uğraştım bilmiyorum ama beni sinirlendirmeye yetmişti. En nihayetinde gözlerim odanın belirli yerlerini taradığında tam anlamıyla uyanmıştım. Büyük, duvara gömülü siyah dolap ve makyaj masası.
Ne zaman yastığın altına sıkıştırdığımı bilmediğim elim uyuşukluğunu hissettirdiğinde onu oradan çıkararak arkamı döndüğüm adama bakmaya çalıştım. Sağ koluna ve göğsüne değiyorken bu biraz zordu tabi. Yavaşça ona döndüm. Başı yastıkta düz bir şekil almış,dudakları tıpkı ördeklerin dudakları gibi kalkık duruyor onu öpmem için beni teşvik ediyordu. Tutamadım kendimi. Küçük bir öpücükle o dudakları taçlandırdıktan sonra yeniden başımı yastığa koyup onu izlemenin keyfine vardım.
Çıplak ve bir günlük güneşe maruz kalarak hafif bronzlaşmış göğsü ağzımı sulandırmıyor değil. Tamam,uslu dur. Daha masum şeyler düşünmeye çalışarak parmağımdaki yüzüğe çevirdim gözlerimi. Ondan beklediğim gibi olan tek taş büyük ama zarifti. Pırlantası lekesizdi elbette. Bunu ne zaman almıştı sahi? Antalya'ya iner inmez otele geldiğimize göre burada değil İstanbul'da almış olmalıydı. Sevişmek zekanı açtı senin.
İç sesimin benimle dalga geçişini umursamadan o yüzükle oynamaya başladım. Mert'in yüzüğü... Mert'in kalbi. Mert'in sevgilisi ve Mert'in eşi. Bu eş evlilik fikri,biraz gözümü korkutmuyor değil. Nasıl olacak ne zaman olacak bunları şu an düşünmek istemiyorum.Bunlar için daha çok uzun bir zaman var daha önümüzde. Açıkçası bu kadar erken bir yaşta evlilik..istediğim bir şey değildi.
Pekala ne saçmalıyorum ? Sanki bana hemen gidip evlenelim demiş gibi konuşuyorum. Bu saçma düşünceleri aklımdan uzaklaştırıp huzur dolu nefesleri eşliğinde yükselip alçalan göğsüne baktım. Dün gecenin anıları aklıma düşerken gülümsememek içten değildi. Yedi aylık ciddi bir ayrılıktan sonra tekrardan onda kaybolmak..Bu tarif edemeyeceğim bir his. Tarif edemeyeceğim bir mutluluktu.
Bunları düşünürken balkon kapısı açık olduğu için içeri giren sıcaklık beni bu düşüncelerden uzaklaştırmaya yetmişti. Allahım,çok sıcak! Yanımda tüm cüssesi ve mükemmelliğini ile yatan adamın göğsüne küçük bir öpücük kondurarak onu uyandırmamak adına sessizce yataktan kalktım. Birkaç küçük adımda duşa girmeden önce telefondaki saate baktığımda gözlerim açılmıştı.
On bir! Eh bende neden bu kadar sıcak diye soruyordum. Neredeyse öğlendi.Kımıldandım yerimde. Yatakta çok sevimli bir halde uyuyan adama son kez baktım ve duşa girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renkli Rüyalar - Yeniden
RomanceSerinin 2.HİKAYESİ: Yaşadığı hayal kırıklığı yüzünden Türkiye'yi terk eden ve beş ay boyunca İtalya da kalan Nil,kardeşinin sorumluluğu ve işinin geleceği için Türkiye'ye kesin dönüş yapar.Başarısının karşılığını alır ve ilk başvurusunu yaptığı şirk...