Mavinin en koyu tonu siyaha dönüktür. Siyahı iliklerinize kadar hissettiğinizde, yaşamınız yeni bir boyut alır. Kalbiniz taşır bu siyahlığı. İsminiz anlamını yitirir, bedeninizin var saydığı tek anlam siyahın tonudur.
Kalbimde ki o hızlı atışları, göğüs kafesimi zorlayınca hissetmiştim. Dışarı çıkmak isteyen bir çocuk vardı içimde. Mavinin en siyah tonu gözlerimin önüne bir perde gibi serilmişti. Ölüyor muydum? İstediğim şey gerçekten bu muydu? Günlerdir sadece aklımda anneme kavuşmak vardı fakat şimdi neden çırpınıyordum?
Ayaklarım size o kadar ihtiyacım var ki. Tam şuan bana bir yaşam verebilirsiniz ama imkansız değil mi?
Belimden tutup çekilmemle, gözlerimin açılmaması dikkatimi çekti. Evet, sesleri duyuyordum ama gözlerimi açamıyordum. Üşüdüğümü iliklerime kadar hissetmiştim. Birinin kucağında olduğumu hissedebiliyordum. Sanki ruhum bedenimdeydi fakat üzerine bir ağırlık çökmüştü. Ciğerlerimde biriken su nefesimi kesince içimdekini kusmuştum.
Babamın "Mavi" diye haykırışlarını, Selçuk abinin ise özür dileyişlerini duyar gibiydim. Bir yanım siyah, bir yanım maviydi.
Islak kirpiklerim gözlerimin açılmasıyla tenime nüfus etmişti. Sudan bulanıklaşan gözlerimin görüş açısını düzeltmek amacıyla gözlerimi kırpıştırmıştım.
Kollarımı saran biri vardı ve bana yüzünde bir tepki olmadan bakıyordu. Endişenin ve korkunun yüzünde olmadığını görebiliyordum. Düşüncelerini kestirmek mümkün değildi.
Deniz mavisi gözleri, kumrala dönük düz saçları, bembeyaz bir teni vardı. Kollarını sıkıca tutmuş ona bakıyordum. Bedenim korkudan kendini titremeye alırken ellerimdeki tüm gücü onun kollarına verdiğimi hissetmiştim.
"Mavi!" Babamın endişesini hissetmiştim. Endişesine sığınarak kafamı çocuğun bedeninden almış, kendi göğsüne yaslamıştı. Gözlerim, kurtulmamı sağlayan o adama bakarken, eğildiği yerden kalkmıştı. Ellerini saçlarına daldırırken ıslak saçları etrafa savrulmuştu. Bana sarılan babam ayağa kalkmış ve beni kurtaran adama minnettarlıkla elini uzatmıştı.
"Var ol delikanlı. Kızımın hayatını kurtardın. Sana nasıl teşekkür edebilirim? " Demişti. Ezel Acar kimseye borçlu kalmazdı. O borcuna ne kadar sadıksa bize o kadar değildi. Artistliğin lüzumu yoktu. Fakat kendini tatmin etmeliydi.
Deniz mavisi gözlerini, gözlerimden ayırmadı. Daha sonra babama çevirdi o sert gözlerini. Hiçbir şey demeden arkasını döndü ve dönüp bakmadan hızlıca yürüdü. Babam çocuğun gittiği yöne bakarak, uzattığı elini yumru yapmıştı. Ona selam bile vermeyen bu adamı merak ettiği çok belliydi. Yurtiçinde bu kadar tanınan bir adama nasıl selam vermezdi. Babam ve bitmeyen egoları demiştim içte içe. Biraz bekledi, bana dönüp yanıma doğru yaklaştı. Endişeli miydi yoksa şirketinin yeni Bilişim Kurulu başkanını kaybetmek mi istemiyordu?
"İyi misin Mavi?" Dedi korku dolu bakışlarla. Bense sadece etrafıma usul usul bakıyordum. Beni kucağına alıp, Selçuk abiye sertçe baktı. "Kapıyı aç" diye bağırdı. Selçuk abi paniklediği için ilk başta açamadı, bir daha denedi. İkincide başarılı olup kapıyı açtı. Babam beni koltuğa yatırdı. Kapıyı kapatıp, diğer kapıdan yanıma geldi. Başımı yavaşça dizine koymuştu, benimle ilgileniyordu. Gözlerim yaşlıyı fakat bedenimin ıslaklığı onu örtüyordu.
"Hemen hastaneye sür." Dedi. Bakışlarımı yerden aldığımda onları durdurmuştum.
"Hayır, istemiyorum baba. Eve gitmek istiyorum. Lütfen." Dedim. Babam önce derin bir nefes almıştı. Daha sonra bana sonra dikiz aynasından suçluluk duygusuyla gözleri kıvrılan Selçuk abiye bakmış ve sözlerini dile getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Denizi
Teen Fiction18 yaşında bir genç kız hastalığı yüzünden tüm hayallerinden vazgeçmeyi planlarken tamda hayalleriyle karşılaşıyor. Mavi'nin ve Deniz'in aşkı. Bitmiş bir hikayeyi yeniden yazmaya karar verdiler. Yaşam bu kadar güzel olabilir miydi?