Güneşin ışıkları yüzüme vuruyordu ve yanan gözlerim daha fazla dayanamadan açıldı. Üzerimde birinin kolunu hissediyordum. Çimlerin kollarıma yapıştığını anlamıştım. Yanımda ki surata baktığımda Harun'a ait olduğunu fark etmiştim ve anide ayaklandım. Ayağa kalmamla Harun uykusundan uyanmış, kısık gözleriyle ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Sen nasıl benim yanımda uyursun?" Diye bağırmıştım ona. Harun oturma pozisyonunu alarak gözlerini ovaladı ve kollarını açarak bana döndü.
"Sana da günaydın." Dediğinde kaşlarımı çattım ve kolundan tutarak onu ayağa kaldırdım.
"Bir daha sakın bana dokunayım deme." Dedim ve onu tüm gücümle ittim. Harun sarsıldı ve yere bakmaya devam etti.
"Güne sinirli mi başlarsın?" Dediğinde ona bağırmaya devam ettim.
"Senin yüzünden evet." Demiştim ve arkamı döndüğümde konuşmaya devam etti.
"Uyan artık Mavi Acar. Deniz Akay'ı ben öldürmedim. Onu kurtardım." Dedi, bu kelimelerinden sonra ona doğru ilerledim ve ekledim.
"Sakın, sakın onun adını ağzına alma. Duydun mu beni?" Dedim ve işaret parmağımı onu uyarırcasına kaldırdım. arkamı tekrar döndüğüm de içeriye doğru adım attım ve yerde duran sakinleştiriciye doğru yöneldim. Buzdolabının ucuna geldiğim de ilacı yerden kaldırdım ve hırkamın cebine yerleştirdim. Yutkunarak ayağa kalktım ve kapıya doğru döndüğüm sıra da Demir karşımda duruyordu. Ellerim hırkamın cebindeydi ve birbirimize öylece bakıyorduk.
"Kendine zarar veriyorsun." Dedi, gözlerimi kapatıp açtım ve içime derin bir nefes alıp konuşmaya hazırlandığım sıra da Demir araya girdi. Yanıma yaklaştı.
"Deniz hayatta olsaydı eğer..." Dediğinde sözünü bu kez ben kesmiştim.
"Sorun da bu Demir. Deniz hayatta değil ve olmamasının sebebi o adam olmasına rağmen onunla aynı evde yaşıyorsunuz." Dedim, gözlerinin içine hayal kırıklığıyla bakıyordum. Onların aklını bu denli nasıl karıştırmıştı? Aklımda merak konusuydu doğrusu ya da hayır, umurumda değildi.
"Anlatmamıza izin vermiyorsun." Dediğin
de elimi kaldırdım ve gözlerimi kapattım."Vermeyeceğim de..." Dedim ve gözlerimi açıp yanından gitmek için adım attığım sıra da Demir kolumu tuttu.
"Bırakacak mısın yine beni?" Dedi, gözlerim mutfağın kapısında olsa da kalbim ona sarılmam için komut veriyordu. Kolumu geriye çekip, gözlerimi gözleriyle buluşturdum.
"Üzgünüm, Deniz'in katiliyle yaşayamam." Dedim ve kapıdan çıktım. Karşımda duran kızlara bakıyordum şimdi. Üzgün bir ifade vardı suratlarında fakat "gitme" diyemeyecek kadar da kırgınlardı bana. Bu duruma gelmesini ben istemiştim. Suratların da tebessüme dair tek bir kanıt yoktu, kırgınlıkları yüzlerine yansımıştı. onlara sırtımı döndükten sonra evin kapısını açmak için kulpu indirdim ve kapıyı ardına kadar açtım. Arkama bakmak istiyor muydum? Evet fakat her şeyin daha zor olacağını bildiğimden dönmemiş ve dışarıya bir adım atmıştım.
"Mavi, yapma. Gitmek zorunda değilsin." Bu sesle birlikte arkamı dönmüştüm. Sesin sahibine baktığım da nefes nefeseydi.
"Tamam, sorun bensem giderim." Dediğinde soluğu biraz olsun iyileşmişti.
"Biliyorum, benim yüzümden burada kalmıyorsun. Buraya ait olan sensin." Dedi ve yutkundu. Gözlerimi devirip kapıya tekrar döndükten sonra bu sefer kolumu tutmaya çalıştı.
"Dokunma bana!" Diye bağırdığım da ellerini havaya kaldırmıştı.
"Sorun yok, dokunmuyorum ama sende Demir ve diğerlerini daha fazla üzme. Sana ihtiyaçları var." Dediğinde arkasında ki arkadaşlarıma baktım. Harun onları önemsiyordu, bu belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Denizi
Teen Fiction18 yaşında bir genç kız hastalığı yüzünden tüm hayallerinden vazgeçmeyi planlarken tamda hayalleriyle karşılaşıyor. Mavi'nin ve Deniz'in aşkı. Bitmiş bir hikayeyi yeniden yazmaya karar verdiler. Yaşam bu kadar güzel olabilir miydi?