Nikâh

423 50 57
                                    

Yine uzun bir yoldaydık. Sevdiğim adam yanı başımda, sevdiklerim arka koltuktaydı. Bir şeylerin değişmesi için adımlar atıyordum bugün. Kötülüğün pençesinde olan babamı, yaptıklarına rağmen kurtarmaya gidiyordum. Kırılgan bir noktam vardı ona karşı ve ben onu durduramıyordum. Zihnimde bir yerde babasının elinden tutmuş ve mutlu olan bir Mavi vardı. Bu kendi kendime oluşturduğum bir hayaldi ve hayalim benim peşimi bırakmamıştı. Yaptıklarımdan pişman olur muydum? Bilmiyordum ama insanların üzülmemesi gerektiğinin farkındaydım.

"Ne düşünüyorsun?" Dedi, gözlerinde isminin derinliklerini hissettiğim adam.

"Hiç." Dedim. Kelimelerim dudaklarımdan dökülmek istemiyor gibiydi. Yola döndüğümde eğrilmiş direği gördüm.

"Deniz, dur. Arabayı durdur." Dedim. Deniz anlamamış olmalıydı ki sordu.

"Neden?" Dediğinde lafını bitirir bitirmez ekledim.

"Deniz, dur." Dedim. Deniz arabayı köşeye çekti. Bense hemen kapıdan inip direğin yanına yaklaştım. Köşedeki uçurumun hemen ilerisinde deniz vardı. Bu direk, bu direk bizim kaza yaptığımız direkti. Hala düzeltilmemişti. Direğe dokunduğumda, kararan yerleri ellerimi kirletti. Demir, Beril ve Deniz durmuş beni izliyordu.

"Burada, tam burada..." Dedim ve yutkundum. Ellerime baktığım da ellerimi kanlar doldurdu, gözlerim bana ihanet ediyordu. Dizlerimin üzerine çöktüm. Gücüm bir anda tükenmişti. Ellerime hala bakıyordum, kaza gözlerimin önüne geldiğinde çığlığı tekrar bastım. Ellerimle yerlere vuruyor, ağlıyordum. Deniz yanıma gelmiş beni sakinleştirmeye çalışmaya başlamıştı bile. Sürekli kötü anılarım, gözlerimin önüne geliyordu. Travmalarım artmıştı. İnsan kendinden korkar mıydı? Yere vurduğum ellerimi Deniz birleştirdi ve beni kendine çekerek sarıldı.

"Geçti, sakin ol. Geçti..." Demeye devam ediyor ve saçlarımı okşuyordu. Nefes alış verişlerim düzene girmişti. Islanan gözlerimi kapatıp açtığımda başım dönmüştü bile. Geri çekilip Deniz'in elini tutarak ayağa kalktım. Demir bana yaklaştı ve karşımda durdu. Gözlerinde ki hüzünü görmek zor değildi. Bana yaklaşıp sarıldı. Kafamı göğsüne yaklaşarak ağlamaya devam etti.

"Burada kaybettim onu. Tam burada..." Dedim ve ağlamam hızlandı. Demir kafamı iyice göğsüne bastırdı.

"Ağla, rahatlarsın." Dedi. Ona sıkı sıkı sarıldım. Geriye çekilip direğe döndüm. Gözyaşlarımı ellerimin tersiyle sildim. Arabaya geri döndüm ve bagajda duran güllerden bir kaç tanesini aldım. Direğin önüne gelerek gülleri ucuna koydum. Geri çekilip direğe baktım.

"Son kez, hoşçakal anne." Dedim ve gülümsedim. Demir yanıma gelip elini omzuma attı. Direğe doğru baktı ve devam etti.

"Hoşçakal anne." Dedi. Ardından direğin önünden çekildik ve bize bakan Deniz'le, Beril'e baktık. İkiside bize bakıyor ve gülümsüyordu. Ben Demir'in kollarından ayrılarak Deniz'e yöneldim. Ona tekrar sarıldım ve arabamıza bindik. Kemerimi taktıktan sonra Deniz'e döndüm.

"Hazırsanız gidelim mi hırçın prenses?" Dedi ve güldü ben onaylarcasına kafamı salladım ve gülümsedim.Kaldığımız yerden devam ediyorduk.

"Yaren, Ege, Kuzey ve Erdem tek bir arabada gidiyor. Biz dördümüzde Deniz'in arabasında gidiyorduk. Beril ve Demir'in birbirine bakışları değişmişti. Hatta arkamı döndüğümde bir ara Beril'in, Demir'in omzunda uyuyakaldığını görmüştüm. İçten içe onlar için seviniyordum. Kuzey, benden uzaklaşmaya başlamıştı. Aslında bu beni çok mutlu ediyordu çünkü Deniz'le sürekli tartışıyor ve kavga çıkarıyordu. Kavgaları son iki günde biraz daha azalmıştı. Bizim durumlarımız bu şekildeydi. Ne eksik ne fazla...

Mavinin DeniziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin