Zamanda yolculuk hakkında bir çok duydum. Benim geleceğim değil, geçmişim gözlerimin önünden geçiyordu şimdi.
Duvarın en köşesinde kapanmaya yalvaran gözlerimin kısıklığıyla yanan kapıya bakıyordum. Karşımda annem, babam ve ben vardık. 6 yaşındaydım ve ayakta durmuş simli ayakkabılarıma bakıyordum. Annemin bağırmaları, babamın küfürleri kulaklarıma yankı bırakıyordu. Kulaklarını kapatan küçük sarışın kız vardı. Korkuyordu ve ağlamamak için direniyordu. Üzüntüden bükülen dudaklarını düzeltmeye çalışıyordu.
Dumanlarla birlikte onlarda silinmişti gözlerimin önünden. Burnumda duran sweat biraz daha dayanmama yardımcı oluyordu. İçime çekmek istediğim derin nefeslere ihtiyacım vardı. Kısılan gözlerimle bekliyordum. Neyimi? Ölümü...
Kulaklarıma gelen yangının sesleri çıtır çıtır ediyordu ve boğuklaşmaya başlamıştı. Siren sesleri durmuştu. Müdürün konuşmalarını işitmeye çalışıyordum. Kulaklarım duymaz hale gelmişti. Kapıya vurulma sesiyle kalkmaya çalıştım. Gücüm kalmamıştı. Gözlerimden akan yaşlar tane taneydi ve süratli değildi. Vurulduğunu anladığım kapıya hala bakıyordum. Deniz, bulmuştu beni.
Şişen gözlerimi kapatıp açınca sızladığını anlamıştım. Birazcık uyumak istiyordum. Gözlerimin dinlenmesine izin veremez miydim?Düşen kapıya usulca baktım. Siyahlaşmıştı. Öksürüklerim kesilmişti artık. Ellerimi kaldırıp yardım isteyecek halim yoktu.
İçeri giren Deniz'e baktım. Elinde tuttuğu hırkayı benim gibi ıslatmıştı. Beni kurtarmaya gelmişti. Her zaman ki gibi beni bırakmamıştı. Bana doğru koşmasına engel olan bir şey vardı.
Yanan kapı... bana bağırıyordu ama sesi ne kadarda kısıktı öyle. Elini uzatmış "gel" diyordu. Kalkamıyordum. Kapının üzerinden atlayan Deniz'e gülümsemeye çalıştım. Koşarak yanıma geldi. Kafamı tutarak sağa sola salladı. Gözlerimin açık olması onu rahatlatmıştı. Elleriyle yüzümü sevdi. Beni kucağına alarak kapının önüne geldi.
"Mavi, uyanman lazım. Bu şekilde geçemeyiz." Dedi. Gözlerim hala açıktı ama tepki veremiyordum.
Dizlerinin üzerine çöken Deniz elleriyle yüzümü seviyordu.
"Hadi güzelim." Dedi. Yapamıyordum. Gücüm yoktu. Kalkamadığımı gören Deniz tekrar ayağa kalktı ve atlayarak ateşi geçti. Koşar adımlarla merdivenleri çıkmaya başladı. Dayanamayan gözlerim kapanmıştı fakat bu sefer sesleri işitiyordum. Koşan Deniz'in nefes seslerini dahi...
Oksijenin burnuma girmesiyle rahatlamam bir oldu. Gözlerimi açamıyordum. Dışarda olduğumuzu düşünüyordum. Sesler fazlalaşmaya başladı. Koşan Deniz'in sesini duydum.
"Yardım edin!" Dedi.
"Neden kapalı gözleri?" Dedi. Korkusu ve endişesi sesinden anlaşılıyordu. Beni yatırdıklarını hissediyordum. Burnuma ve ağzıma bir şey takıldığında ciğerimlerimde çiçek açıyordu.
"Özür dilerim, ölmesin. Lütfen ölmesin." Bu ses çok tanıdıkdı. Beril, pişmanlığın zilini çalıyor ve içeri giriyordu. Zorla da olsa açtım gözlerimi.
Etrafa baktığımda burası bir ambulanstı ve okulun bahçesinde duruyorduk. Ambulansın kapıları açıktı. Okulun çoğu durmuş beni izliyordu. Deniz en önde duruyor ve kararan yüzüne yapışan terini siliyordu. Nefes alışverişlerim hızlanınca kalkmaya çalıştım.
Ambulansta duran kadın elleriyle beni geri itti.
"Damar yolu açacağım, uzanman gerekiyor." Dedi. Burnumda ki oksijen maskesini çıkardım.
"İyiyim." Dedim ve ayağa kalktım. Ambulanstan inerek Deniz'e yaklaştım. Beril yanımda ağlıyor ve özür diliyordu. Bense hala Deniz'e bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Denizi
Dla nastolatków18 yaşında bir genç kız hastalığı yüzünden tüm hayallerinden vazgeçmeyi planlarken tamda hayalleriyle karşılaşıyor. Mavi'nin ve Deniz'in aşkı. Bitmiş bir hikayeyi yeniden yazmaya karar verdiler. Yaşam bu kadar güzel olabilir miydi?