Kavuşma

277 25 8
                                    

Kalbimdeki acıya isim kondurmak neden bu kadar zor ki? Ben Mavi ACAR, annesini intikam uğruna kaybetmiş zavallı küçük kız. Ben Mavi ACAR, sırf gururu uğruna görmek istemediği gerçekler yüzünden babasının ölümüne sebep olan o soğuk kalpli kız. Ben, ben Mavi ACAR sevgilisini kalbinden çıkaramadığı için babasının yolunu seçen o mimoza çiçeği. Bu sefer umudu temsil etmiyordum, bu sefer kırgınlıktı benim adım. Bugün onun gibi kırılgandım.

Yaşamımı herhangi bir şeye benzetme kararı almıştım zihnimde, kalbimdeki acıya bir isim bulmuştum, içimde. Anemon.

Anemon mor bir çiçektir. Ölümlü Adonis ile aşk tanrıçası Afrodit birbirlerine kör kütük aşıktır. Fakat bu aşk, Afrodit'in eski sevgilisi savaş tanrısı Ares' in kıskançlığının kurbanı olur; Adonis bir gün avlanırken, Ares onu vurur. Afrodit kurtarmak için koşsa da o yetişene kadar Adonis ölür. Afrodit bir törenle sevgilisinin vücudunu kokular ile ovar ve onu ölüler diyarına götürmek üzere kucaklar, bu sırada Adonis' ten damlayan kanlarla vücudundan yayılan güzel kokular birbirine karışır ve yeryüzüne dökülerek birer çiçeğe dönüşürler. (alıntıdır)

Ares bizim hikayemizde Kerem rolünü almıştı. Kerem, Deniz'i benden almayı başarmıştı. Eninde sonunda bunu yapmıştı.

Dünya dönüyordu fakat bu yörünge de ben yoktum.

15.10

Gözlerimi açmaya çalışırken ağrıyan başımı dayadığım camdan almıştım ve elimi başımın üzerine yerleştirmiştim. Akan sıvıyı ellerimde hissederken gözlerim yavaşça ışığa merhaba diyordu. Açılmaktan bu kadar sıkılmış ve isteksiz gözlerim zorla da olsa odaklanmıştı olduğu ortama. 

"İyi misiniz?" Diyen sesle elimdeki kanlara bakan gözlerim sesin sahibine dönmüştü. Endişeyle bana bakan adam iyi görünüyordu fakat kalp atışı kulaklarımda ritim tutmuştu sanki.

"Ben, be... Nikah, hayır olamaz." Dediğimde endişem yüzümü süslemişti bile. Eğilerek zaten yerde olan telefonu kaldırıp açmıştım. Saate bakınca gözlerim istemsiz açılmıştı. 

"Bu şekilde sizi yetiştirmem mümkün değil." Dediğinde olduğumuz duruma gözlerimi gezdirmiştim. Hemen önümüzdeki araç ani olarak fren yapmıştı ve taksici adam durmak zorunda kalmıştı. Kemeri olmayan ben savrulmuştum fakat benim haricimde kimse de bir yara görünmüyordu. Derin bir nefes alarak adama doğru döndüm.

"Siz iyisiniz değil mi?" Gözlerim dua edermiş gibi bakarken taksici adam yutkunmuş ve derin bir nefes almıştı. Kafamı onaylarcasına salladığında hemen yanımdaki çantadan bir miktar para çıkartmıştım.

"Ne kadar uzaklıktayız?" Diye sorduğumda şoför dudaklarını büzmüş ve cevap vermişti.

"10-15 dakika." Dediğinde gözlerim yola dönmüş ve kısa bir süre düşünceye kapılmıştı. Deniz'le aynı nikah salonuna babamı durdurmak için koşarak gittiğimizi anımsamıştım. Trafiğin durumu berbattı ve bu yüzden arabayı Demir'lere bırakmıştık. Zaman değişiyordu, insanlar gibi.

Kafamı onaylarcasına salladığımda derin bir nefes almış ve yanımda duran kapıyı açmaya hazırlanmıştım. Ayaklarım yere değdiğinde ufak çaplı bir sallantı hissetmiştim fakat iyi olmak zorundaydım. Yapacaktım, bu sefer tektim ama gene de koşacaktım.

Elimde duran çantamı yandan omzuma geçirdiğimde ayaklarımı serbest bırakmıştım ve hazırlanmışlardı.

14.05

Kapalı olan gözlerim ölümün sessizliğini hissediyordu. Açık olan kollarıma değen rüzgar huzurlu hissetirirken, bu kez anneme ve babama kavuşacağımı anlamıştım sanki. Kulağıma ritim tutan bir ses gözlerimi açmama sebep olmuştu. Kollarım yavaşça bedenime düşerken içimden ölmeyi bile beceremiyorum demiştim. Karşıda olan bakışlarım çantamı bulmuştu ve içindeki telefonu almak için çömelmiştim.

Mavinin DeniziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin